DOĞAN ATLAY’I KAYBETTİK…Bir koca çınarımız daha yıkıldı. Mut’un kültür abidelerinden biri daha toprağa düştü. DOĞAN ATLAY ağabeyimizi kaybettik. Dün Antalya da vefat eden Doğan ağabey bugün 10 Nisan 2013 Çarşamba günü Mut’ta toprağa verildi. Sıtkı Soylu’dan sonra Doğan Atlay’ı da toprağa verdik. Mut’umuzun canlı tarihleri artık tarih oldular. Mut’un kültür sacayaklarından ikisi rahmetli oldu. Mut denilince akla ilk gelen bilge kişi, araştırmacı, yazar, şair her şeyden önce mükemmel bir insan DOĞAN ATLAY Mut’un yetiştirdiği çok büyük değerlerimizden biriydi. Doğan Altay ağabeyi 28 Nisan 1930 Mut doğumludur. Babası İstiklal savaşının kırmızı şeritli zafer madalyasına sahip, tarihçi-eğitimci Neşri Atlay’dır. Dedesi, Mut’umuzun gururu olan Müftü Nadir efendidir. 1. Dünya savaşı sonrasında Yurdumuz işgale uğradığında Mut düşman işgali görmemesine karşım MUT MÜDAFAAİ HUKUK CEMİYETİNİ kurarak Mustafa Kemal’in yanında milli mücadeleye katılmıştır. Padişaha rağmen, işbirlikçilere rağmen Mut’un yurtsever insanları Mustafa Kemal’in yanında yer alarak büyük destek vermiştir. Atatürk anıtının kaidesindeki Atatürk’ten Mut müftüsü Nadir efendi’ye gönderilen telgraf Mutlular için bir övünç kaynağıdır. Doğan Ağabeyin beş oğlu var. Eşi Fatma ablayı birkaç yıl önce kaybetti. Zaten eşinin ölümünden sonra yaşama sevincini kaybetti. Aynı Sıtkı Soylu ağabeyi gibi yıkıldı. Doğan Atlay’ı anlatacak sözcükleri bulmakta zorlanıyorum. Mükemmel bir insandı. Gerçek bir aydın, Gerçek bir yurtsever, araştırmacı-yazar, şair ve en önemlisi mükemmel bir dosttu. İvriz Köy Enstitüsünden sonra Ankara Hasanoğalan Köy Enstitüsünde okudu. 1947 yılında sağlık memuru olarak Hocantı (Derinçay) köyünde göreve başladı. Askerliğini yedek subay olarak Bitlis’te yaptı. 1974 yılında emekliye ayrıldı. Folklor araştırmaları konusunda uzmandı. Çok sayıda yayınlanmış kitabı var. İçel Kültürü Dergisinde yılların emeği olan çok değerli yazıları var. Küçük bir atölyesi vardı. Ağaç işleri, saz, bıçak, oyma işleri yapardı ama kimseden tek kuruş para almazdı. Mut’ta en samimi arkadaşım, fikirdaşım ve dert ortağımdı. Benim hocamdı. Çok şey öğrendim ondan. Doğan Altay ve Sıtkı Soylu benim kanatlarımdı. Kanatlarım kırıldı. Benim için yaşamanın ne anlamı kaldı ki? Daha iki gün önce konuştuk. Bana kitaplık işini ne yaptın? Benim kitapları nereye koyacaksın? Sıtkı Bey’in kitaplarıyla beraber bir yere koyunda insanlar faydalansın. Dedim ki: Ağabey, Atatürkçü Düşünce Derneğinin ofislerinden birini SITKI SOYLU-DOĞAN ATLAY kitaplığı haline getirmeyi düşünüyorum çok mutlu oldu. Yıllarca, beraber Radyo, TV. Programları yaptık. Panel, konferans etkinliklerine katıldık. Mut’tan Haber gazetesinde yazılar yazdık. Birkaç ay önce 7 Klasör arşiv belgesi verdi. Aman Hoca bunları değerlendir dedi. Kıskançlık nedir bilmeyen, paylaşmaktan mutluluk duyan, güzel bir insandı Doğan Altay. Gizlimiz saklımız yoktu. Köy enstitüsünde ben okumadım ama Doğan Altay sayesinde o günleri adeta yaşadım. Bırakın Köy Enstitülerinin aydın öğretmenlerini Enstitünün FINDIK isimli katırının öykülerini bile öğrendim. İki gün önce konuştuğumuzda nasılsın Doğan abi dedim? “Muzaffer Hoca bana yalan söyletmeye çalışma, iyiyim desem yalan söylemiş olacağım. Sen de iyiyim dememi bekliyorsun. Eh işte bildiğin gibiyim, gün gün geri gidiyorum. Ayaklarım sözüme bakmaz oldular. Canım Mut’a gelmek ister ama imkânda yok gibi.” Allah rahmet eylesin Doğan abi, benden yana haklarım helal olsun. Evlatlarının, dostlarının ve Mut’umuzun başı sağ olsun. Muzaffer KILIÇ / Emekli Öretmen |
2732 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |