Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi110
Bugün Toplam528
Toplam Ziyaret850039
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
HAKAN ACER
hakanayfer33@gmail.com
PİNOKYO
30/01/2019
Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde, develer tellal iken pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, çok çok uzak bir ülkede, fakir bir semtte, ufak tefek, kırmızı şortlu bir çocuk, ağır ağır doğrulmuş düştüğü yerden… Göğsünde hissettiği ağrı, nefes almasına engel oluyormuş… Bütün bunlara rağmen tuhaf bir mutluluk içindeymiş...
“Görmüş…”
Evet evet, bisikletten düşmeden hemen önce, işçi babası onun bisikleti sürebildiğini görmüş…
Dengesini son anda kaybetmiş ve yere düşerken gidon, göğsüne çarpmış. Kalkmış. Üstü başı toz içindeymiş. Elleri ile pantolonunun tozunu alırken ellerinin kanadığını fark etmiş. Sıcağı sıcağına hissetmemiş olacak ki o an pek önemsemediği yarası, bir kaç saat sonra çok fena acımaya başlamış.
“Yine de bütün bunlara değer…” diye düşünmüş…
İkinci el satın aldıkları bisikleti onun her şeyiymiş.
Her gün akşam, babasını, işten gelirken, elinde bir “BMX” marka bisiklet ile hayal eder ve aynı hayal kırıklığı ile gece yatağına uzanırmış. Çok sevdiği arkadaşının yeni alınan “BMX” marka bisikletine hayranlıkla bakar ve binmek istediğinde arkadaşı buna izin vermezmiş. Bisikletini paylaşmak istememesini anlar, ona kızamazmış. Geceleri dua edermiş. Çünkü elinden başka bir şey gelmiyormuş… Gece yastığına damlayan birkaç damla gözyaşını saymazsak…
Ertesi gün yine aynı heyecanlı bekleyiş ve yine aynı hayal kırıklığı… Günler geçmiş, aylar geçmiş… Baba bu durumun farkındaymış ancak bisiklet alacak parası yokmuş…
Bir gün, oğlunu da yanına alarak, yürümeye başlamışlar. Uzun bir süre yürüdükten sonra bir bisiklet tamircisinin önünde durmuşlar. Sonra babası;
“Usta, bizimki hazır mı?” demiş. Onurlu, gururlu ve mutlu bir ses tonuyla…
Usta, tamiri ile uğraştığı bisikletten kafasını bile kaldırmadan
“Karşıdaki Pinokyo” diye cevap vermiş.
Çocuğun o an bisikletten çok ustanın ağzındaki sigara dikkatini çekmiş. Sigara, uzun süre önce sönmüş. Ancak nedense usta, izmariti hala ağzında, dişleri arasında sıkı sıkıya tutuyormuş. Yağ içinde kalan elleri ile tamiri için uğraştığı bisiklete öylesine kaptırmış ki kendini, izmaritin ağzında olduğundan haberi yok diye geçirmiş içinden bizimki…
Tam karşıda tamir dükkânının duvarına yaslanmış eski, sanırım yeni iken kırmızıymış diye düşündüğü bir bisiklet varmış. Çatısında silik, zor okunan “Pinokyo” yazısı bir de… Ancak tuhaf bir şekilde bisikletin koltuğu yokmuş. Her halde koltuğu takıldıktan sonra alacağız diye düşünürken babası bisikleti gidonundan tuttuğu gibi yürümeye başlamış.
“Baba, bisikletin koltuğu yok?” diye sormuş çocuk masum, şaşkın bakışlarla.
“Halledeceğim ben” demiş babası.
Eve gelmişler. Baba, odadan bir minder getirmiş ve koltuk kısmına kalın bir iple bu minderi bağlamış. Sonra
“Artık binebilirsin…” demiş.
Önceleri biraz zorlansa da sonra alışmış çocuk. Artık arada bir minderi bağladıkları gevşeyen ipleri babasına sıkı sıkı bağlatıyor, minderden koltuklu bisikleti ile turlar atıyormuş. Babası, grup halinde bisiklete binen kız çocuklarını göstererek
“Sen de onlara takılsana!” diyor ancak o yeni “BMX” marka, rengârenk bisikletlere binen kızlarla takılmak yerine, kendi hayal dünyasında turlar atıyormuş. Minderden koltuklu bisikletinden, eski ve çizik boyasından, silinmeye yüz tutmuş “Pinokyo” yazısından utanıyormuş…
Aradan uzun uzun yıllar geçmiş…
Çocuk büyümüş, delikanlı olmuş. Evlenme çağı gelmiş ve evlenmiş.
Bir oğlu olmuş…
Oğlunun bisiklete binme yaşı geldiğinde, tutmuş elinden ve yürümeye başlamışlar. Bir showroomun önünde durmuşlar. Showroomdaki yeni bisikletlere hayranlıkla bakan oğlu, bisikletlerin yanına giderek birini gösterip
“Baba bu nasıl? Çok güzel değil mi?” sonra başka bir bisikleti gösterip
“Peki, baba bu nasıl? Bu da çok güzel değil mi?” diye soruyormuş, babası da her seferinde aynı cevabı veriyormuş.
“Evet, bunun da koltuğu çok güzelmiş…”
Ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar…
Gökten üç elma düşmüş biri bu masalı anlatana, biri bu masalı yazana birisi de bu masalı dinleyene…
Her şey bir süre sonra çocuklarımız için değil mi?
Sevgiyle kalın…
Saygılarımla,


2962 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

NAKIŞ - 31/08/2022
NAKIŞ
FARELİ DÜKKAN - 03/03/2021
FARELİ DÜKKAN
GONDOL OTELİ - 02/02/2021
GONDOL OTELİ
SONBAHAR GELSE - 16/09/2020
SONBAHAR GELSE
ANNE GEL YANIMA OTUR - 26/08/2020
ANNE GEL YANIMA OTUR
“ENRON VAKASI ve SARBANES-OXLEY YASASI” - 06/03/2019
“ENRON VAKASI ve SARBANES-OXLEY YASASI”
HOW TO READ A PAPER? - 27/02/2019
HOW TO READ A PAPER?
POMODORO TEKNİĞİ - 20/02/2019
POMODORO TEKNİĞİ
YALAKA MEHMET - 13/02/2019
YALAKA MEHMET
 Devamı