Merhaba;

İlkokul'dan sınıf arkadaşım olan çok zeki bir çocuk vardı. Vedat Cankılıç.1985 yılında Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünü kazanmıştı. O okula kayıt olmaya giderken yanında ben de vardım. Bebek tarafındaki girişten girip uzun yokuş ve ağaçlı yolu yürüyerek kampüs alanına geldiğimizde okul binası yurt binası, yeşil alanlar, koruluklardan oluşan bir düzlem hayran olunmayacak gibi değildi. Ve boğaz manzarası. Hakikaten okumak için, yaşamak için, hatta hiç sebepsiz orada bulunup boğaza bakmak için muhteşem bir konumdaydı Boğaziçi Üniversitesi. Kayıt tamamlandıktan sonra kampüs içindeki yurt binasından da yer çıktığı için yurda yerleşme ve kayıt işi de tamamlanmıştı. Daha sonraları okul açıldıktan sonra, hafta sonlarında zaman zaman oraya gider, yurtta kaçak kalır, Pazar akşamları kendi barınağıma dönerdim. Sosyal faaliyet anlamında her alanda çok iyi imkanlara sahip, öğretim anlamında ise ODTÜ ile kafa kafaya olan üst düzey bir okuldu Boğaziçi. ODTÜ'nde geçmişten beri bir takım faydasız öğrenci olayları ve terörizm düşük yoğunluklu da olsa devam ederken bu tarz mevzular Boğaziçi'nde hiç olmazdı. Gerçek bir bilim yuvasıydı. Zaten o okulu kazanabilecek zeka ve bitirebilecek çalışma disiplinine sahip beyinlerin faydasız işlerle meşgul olması beklenemezdi. Rahatsız edici ve taraftar bulamayan bazı cırtlak sesleri çıkaranlarda o okula tesadüfen girmiş, bitirmesinin mümkün olmadığını kendi de bilen kifayetsiz numunelerdi. Bu şekilde Boğaziçi kendi içinde bilimsel ve adı konulmamış bir seleksiyonla zayıfları ve faydasızları sisteminin dışına iterdi.

İşte şimdi bu bilim yuvasını, adı sadece bilimle anılan seçkin ve gözde okulu, bir rektör atamasını bahane ederek, geçmişte ODTÜ'nde yapıldığı gibi terör odağı haline getirme çabaları var. Vesayetin iliklerimize kadar işlediği oligarşik diktatörlüğün Cumhuriyet diye yutturulduğu yıllardan beri Üniversitelere rektör atanır. Atamayı da CB yapar. Sanki bu ilk defa yapılıyormuş gibi bir hava yaratma çabası içindeki komik ve korkak muhalifler, Boğaziçinin adının artık bilimle değil i…nelikle anılmasına neden olduklarının bile farkında olmayan öğrenci görünümlü aparatlar, devlete karşı gelişen her mevzuya balıklama dalan sözde sanatçılar, varlık sebebi bu düşük pozisyona yağ çekmek olan gazete ve televizyon haşereleri, ülke yapılanmasında değil, karışıklık çıkmasında rol oynamak isteyen dışardan fonlanan iş adamları, muhalefet kisvesi altında 5. Kol faaliyetine araç olan siyasiler; tekmili birden bu kıpırtıdan yeni bir gezi kalkışması çıkar mı!! Umuduyla bu aptallığa bu izansızlığa bu akıl yoksunluğuna, bu devlet karşıtlığına, bu faydasız, bu manasız bu mantık hasreti çeken sırtlan faaliyetine omuz vermeye çalışıyorlar.

Madem her türlü izansızlık, kendi isteği dışındaki gelişmelere karşı çıkmayı hak; söz konusu atamayı da hukuksuzluk olarak gösterme anlamına gelebiliyor ve bu özgürlük diye cilalanıyorsa; fikrim ve teklifim şudur: Bu çıngara destek veren sanatçı, gazeteci, akademisyen, her kim varsa alana çıksın. Biz de; ki biz devletimizden yanayız, biz de çıkalım. Devletimiz çok değil, iki dakika görmezden gelsin. Bakalım ne olacak? Bu memleketin ekmeğini yiyen, dahası bu devletin TRT kurumundan geliri olan bir çok sanatçı müsveddesinin bu mevzuda DEVLETİN değil, gökkuşağı bayrağının gölgesinde toplanan eksik akıllı eksik ahlaklı, aidiyetsizlerden yana olma hakkı özgürlük olabiliyor; yazdıkları söyledikleri düşünce özgürlüğü olabiliyorsa ben de özgürlüğümü böyle ifade ediyorum. Gerektiğinde orada olacağız. Bu kez Gezideki gibi sabırlı değil,15 Temmuzdaki gibi kararlı olacağız. Haberiniz olsun.

Afiyet Olsun