Merhaba,

İlginç bir hafta geçirdik zannımca. Özellikle doğu Asya piyasalarında gece yarısı başlatılan spekülasyon ile ABD doları ülkemizin parası karşısında 7.20 seviyesinden,8.40 seviyesine fırladı. Pazar, gece yarısı ve hem piyasa, hem resmi kurumların kapalı olduğu saatlerde düzenlenen tezgah ertesi gün öğle saatlerinde pariteyi eski yerine çeken müdahaleler ile son buldu.

Bu spekülasyondan elbette bazıları kar etti. Bunun karşılığı ise zarardır. Edilen zararın TCMB bazında bir adisyonu yok. Yani spekülasyonun planlaması ve zamanlaması aslında “yanlış” bir uygulamanın ışığında yapılmış oldu. Bu yanlış MB başkanının görevden alınmasının zamanı ve biçimi ile ilgiliydi. Hatta görevden alınan başkanın “şükürler olsun” demesini hiç unutmayalım. Yani ne oldu ki ne yanlış ki, ve hatta her işi hallettin de bir bu kaldı gibi merkez bankasına müdahale ediyorsun? Çok bilsen; hakikaten bilsen, hadi abartayım azıcık bilsen, şu an maliye bakanı yaptığın Lütfi'nin hiçbir başarısı, getirisi olmadığını olamadığını görürdün.

Zaten son iki aya baktığımızda saçma sapan şeyleri, uygulama bile başlamamışken simülasyon ile yok dijital sunum ile müjde diye gösterip insanların umutlarıyla; hatta duygularıyla ve aklıyla dalga geçen vaatlerde bulunuyorsun. Sonra dönüp, neye mal olacağını hesaplamadan bir görevden alma işine imza atıyorsun. Bu kadar üst üste yanlışın ardından bence 2021 yılı içinde yaptığın tek doğru şey İstanbul sözleşmesini fesh eden kararnameyi çıkarmış olmandı. Aslında bu kararı geri alıp “sehven” feshettim diyerek yanlışlarına devam edersen de hiç şaşırmam artık.

Bizler, devletin zor durumuma düştüğü anlarda; şehit haberlerinde, dolar yükseldiğinde, uluslararası arenada yabancı bir devlet bize çemkirdiğinde, terör saldırısında, terörün kravatlı hizmetkarları ürümeye başladığında hep devletin karşısında olan, devletin düştüğü zorluktan keyif alan haysiyetsiz, vatansız, satılmış, ruhsuz, hain modellere kızıyoruz ya; aslında hiç gerek yok. İçimizde daha çok hain, daha çok parazit, daha çok zararlı var. Bunların şu an en önde olanı, dolaysıyla da muhalefetin en çok tuttuğu, desteklediği isim Özlem Zengin. Kendisi mağduriyetten, ajitasyondan beslenerek geldiği noktayı başarı zannetmeye başladığından beri ağzından çıkanları BİZLER değil, muhalefet alkışlıyor. Son icraatı Ayasofya İmamı'na çemkirmek. Adam branşının profesörü. Adam konumu gereği gündeme Kur'an rehberliğinde yorum yapıyor. Doğrusu da budur. Bu; yani İmam'ın gereğini yapması, ya da hadi gereği yoksa bile ki var, fikrini söylemesi Özlem Zengin'e batıyor galiba. E bu durumda

O'nun tavrı da bana batıyor. Sana ne Özlem? Sana ne? Sen kimsin? Ayasofya İmamı ne söyleyeceğini sana mı soracak veya O2nun ne söyleyeceğine sen mi karar vereceksin. Haddini bilmekten vazgeçtiğine ve muhalefete daha çok şirin görünmeye devam ettiğine göre sana da yol göründü belli ki. Giderken yanına şu jöleli ve hormonlu şeyi de al, hatta o Çanakkale'den SEHVEN vekil seçilen Bülent Turan'ı da alın. Bu günlerde sizi çokça güzelleyen muhalifler size de lüzumsuz bir parti kurmanız için bir alan açarlar. Onlarda çeşit çok, mide de geniş. E sizde oryantallik master'ınızı tamamladınız sayılır. Çok güzel bir muhalefet olursunuz. Kesin olan bir şey daha var. Hatta kesin olan tek şey budur belki. Artuk kalsanız da gitseniz de kenara çekilseniz de “politik” olduğunuz deşifre olduğu için bundan sonraki yaşamınız tüm “kifayetsizler” gibi olacak

Afiyet Olsun…