Merhaba,

               Sabah erken saatlerde, adında “haber” eklentisi olan bazı tv kanalları meclisten, güya çok “önemli” bir haber veriyorlardı. Efendim neymiş Engin Altay ve Özgür Özel  CB yardımcısı kişiye “hadsiz atanmış” demiş. Nedeni de seçilmemiş olduğu halde mecliste bulunmakmış. Bu sözleri AK Partili bir vekil ve meclis başkanı Mustafa Şentop kınayıp iade edince ,”hadsiz demek hakaret değildir” şeklinde bir inci yine Engin Altay'ın ağzından dökülmüş. Engin Altay kişisi böylece, herkesin kendisine rahatlıkla “hadsiz, hadsiz hadsiz “ diyerek hitap edebilmesinin önünü açmış, bundan şikayetçi olma ihtimalinin de önünü kapatmıştır. Yakın zaman önce dökülen “HDP'nin PKK ile bir ilişkisini göremiyorum” diye bir kusmuğun da sahibi olan Engin Altay ciddiye alınacak birisi değil, HADSİZİN tekidir. Gördüğünüz gibi ben de Engin Altay'ı eleştirdim. Neyse HADSİZ işte, boş boş konuşsun dursun. Bu mevzu dün cereyan etmiş ama benim bu sabah haberim oldu. 

Özgür Özel'in anlamsız ve laf kalabalığından ibaret çıkışlarını uzun zamandır duymuyordum. Üstüne koyarak gidiyor. Meclise, ülkeye ve seçmenine, manasız yorgunluklar yükleyen bir gevezeden ibaret. Faydalı ya da faydaya yol açacak bir söylemi ya da önerisi olmamıştır. Bu zihniyetin tamamı gibi abesle iştigal ustasıdır. Ve gerek oturduğu yerde, gerekse de kürsüde konuşurken, orası burası oynayan, bir vekilden ziyade huysuzlanan bir ergeni andıran halleri de temsil makamının çok altındadır. Aynı temsil makamında bulunma nedeni iç tüzük ve yasalarla sabit olan CB yardımcısının niçin mecliste olduğunu bile bilmeyen bir cehaletin de dibindedir. Kendisine de eleştiri mahiyetinde kısaca HADSİZ diyorum.

              Derken efendim sosyal medyada başka bir iletişim şekli dikkatimi çekti. Sol elini yumruk yapıp, sağ el ayası ile yumruğun baş parmak ile işaret parmağı tarafından kapatılmış kısmına vurursanız ki ister yukarıdan, ister yandan vurun, bunun tek bir anlamı vardır. Bu tarif ettiğim hareketi de meclis kürsüsünde yapan kişi bir genel müdür. Bildiniz işte, malum fırkanın genel müdürü. Bu kadarla kalsa neyse. Genel müdürün kadrosundaki geveze hemen söz alarak bunun “yük bindirmek” anlamında kullanıldığını iddia etmiş. Komik bile değil. Dedim ya HADSİZ bunlar. Bunu yapan da bunu yükle bindirmekle falan açıklamaya çalışan da HADSİZDİR. Buradan yeri gelmişken ben de hepinize “yük bindiriyorum” Unutmadan söyleyeyim siz de bana HADSİZ diyebilirsiniz. Çünkü her zaman eleştiriye açığım ama hakarete asla..

             Sonuçta bir değerlendirme yapmak gerekirse durumumuzu anlayabiliriz diye düşünüyorum. Yukarda bahsedilen mevzuların ve benzerlerinin tamamına ne diyoruz biz?

Küfür diyoruz.

Küfür evde, küfür okulda, küfür çarşıda, işte otobüste, dolmuşta, kışlada, resmi dairelerde, pazarda, tarlada, bahçede, dağda, ovada, bayırda, damda, bodrumda, sanatta sinemada, fıkrada, tiyatroda, televizyonda, gazetede, gazete manşetlerinde, hatta gazete isimlerinde..

Yani küfür her yerde. Ve hep var ve hep olacak. Şiirlerinde bile küfreden şairlerin, mütemadiyen küfreden Neyzenlerin, küfür etmenin kültürel yerinin belirginleştiği toprakların insanı kahvede pazarda çarşıda ustaca edilmiş küfürleri ezbere bilir ama böyle sosyal mecralarda, sanki hiç küfür etmiyormuş gibi, sanki etrafındaki hiç kimse de küfür etmiyormuş gibi ve sanki Saraylarda Fransız mürebbiyelerle büyümüş gibi küfüre tepki gösteriyor. Sanki hayatı hep salonlarda frak ya da tuvalet giymiş olarak balo ve davetlerde geçmiş. İşte bu tür insanların da tamamı HADSİZ, hepsine en içten duygularımla yük bindiresim geliyor..

Afiyet olsun…