İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
AHISKA TÜRKLERİ
14/11/2023 Son birkaç yıldır TRT, tarihimizden kaynaklanan konuları ele alıyor ve önemli dizileri ekrana getiriyor. Yıllarca devam eden, uzun diziler yerine, birkaç bölümlük kısa diziler, çekilerek, özellikle yakın tarihimizdeki önemli olaylar, halkın gözlerinin önüne seriliyor. Kırım Tatar Türkleri'nin, ikinci dünya savaşı sonrasında yaşadıkları hazin olaylardan sonra, dört bölümlük, iki dizi yapıldı. Bunlardan birincisi, ikinci dünya savaşından sonra, evlerinden, köylerinden koparılarak, Orta Asya içlerine sürgün edilen Ahıska Türklerini konu almıştı. İkinci Dünya Savaşı, Almanlar'ın yenilmeleriyle birlikte sona erdi. Ruslar, galip gelen müttefik kuvvetlerin başında geliyordu. Zira Rus ordusu, Moskova kapılarına dayanan Alman kuvvetlerini durdurup, mağlup edemeselerdi, çok başka bir dünya yaratılacaktı. Almanlar yenilmişti ama, Stalin adıyla, faşist, terörist bir katil, SSCB içerisindeki Türk ve Müslümanlara kan kusturmaya başlamıştı. Orta Asya, Azerbaycan, Kafkasya coğrafyalarındaki çok sayıda milliyetçi Müslüman Türk, Stalin komünizminin faşizan yöntemleriyle, katledildiler. 31 Temmuz 1944 tarihinde, SSCB yönetimi, Stalin'in emriyle bir karar aldı ve bu karar birkaç ay sonra uygulandı. Bu karara göre, Gürcüstan'ın sınır şeridi üzerinde bulunan Ahıska, Adıgün, Ahılkelek, Aspinza, Bogdanovka yerleşim birimleriyle, Acaristan Özerk list Cumhuriyeti'nden, kökeni Türk, Kürt ve Hemşin olan 16700 hanede yaşayan 86000 kişiyi, bir gece içinde, yük vagonlarına doldurup, Orta Asya içerilerine sürgüne gönderildi. Çok sayıda insan havasız vagonlar içerisinde aç susuz perişan oldular ve pek çok kişi, bu yolculuk sırasında hayata veda ettiler. Stalin'in Sovyetler Birliği'nde uyguladığı sistem, o ülkedeki insanları o hale getirmişti ki, özellikle Türk kökenli olanlar, “Ben Türk'üm” diyemiyor; coğrafi bakımdan, yaşadıkları bölgeyi, ön plana alarak, meselâ “Azeri'yim, Özbek'im, Tatar'ım vb. demek suretiyle, başlarına gelebilecek belâdan kendilerini kurtarabiliyorlardı. Ancak bu ülkede küçük bir grup vardı ki bunlar, her zaman ve her yerde Türk olduklarını söylemekten çekinmiyorlar, genel nüfus sayımlarında da, Türk olarak kayda geçiyorlardı. Bunlar Ahıska Türkleri'ydi. Bu temiz insanlara kimliklerini unutturmak için, Sovyet yönetimi türlü dalavera yapıyordu. Meselâ, bu Türk oğlu Türk olan insanlara, “Mesket”, “Mesketi” gibi adlar takılmıştı!. Biraz insaflı olup da, “Mesketi Türkleri” diyenler de olmuştu. Ama bir gerçek vardı ki, Ahıska bir Türk bölgesiydi ve burada Türkler yaşıyorlardı. Ne yazık ki, bölge, Kars anlaşmasıyla Gürcüstan'a bırakılmıştı. Gürcü asıllı Stalin, Türkler'den arındırdığı bölgeyi, Gürcüstan'a teslim etmişti. *** Tarih, 17 Eylül 1987. Orta Asya'da, Kazakistan'dayım. Ahmet Yesevi dergâhına yüz sürmek için, karayolu ile Almatı'dan Türkistan şehrine giderken Cambul şehrinde konaklamış ve geceyi otelde geçirmiştim. Pırıl pırıl bir Cambul sabahına gözlerimi açmış, pencereyi de aralayarak, tertemiz Türkistan havasını ciğerlerime doldurmuştum. Pencerenin hemen altında bir Jeep, yanında da bir adam vardı ve o adamın gözleri, benim bulunduğum cama dikilmişti! Kahvaltı için otelin lobisine indiğimde, o adamın gözleriyle beni izlemekte olduğunu görmüş ve KGB ajanı olabileceğini düşünerek aldırış etmemiştim. Otelin bahçesine çıkıp yürürken, aynı adam tarafından izlendiğimi fark etmiştim. O tarihlerde, SSCB'ne giden yabancılarla konuşmak yasaktı ve o adam da yanıma gelerek benimle konuşmaya cesaret edemiyordu. Ama o şekilde izlenmek de beni rahatsız etmiş ve aniden arkama dönerek ve biraz da kızgın bir şekilde; “Bana bir şey mi demek istiyorsun?” demiştim. O anda, arkamdaki adamın gözlerini ve bana bakışlarını, yıllar yılı unutamadım. İki gözünde, iki damla yaş parıldıyor; yıllar süren bir ayrılıktan sonra karşılaşan iki kardeşin, tesadüfen karşılaşmalarındaki heyecan, şaşkınlık ve sevinç görülüyordu… “Adım Üzeyir İlyasoğlu Niyazov. Ahıska Türkleri'ndenim. Otele bir Türk geldiğini duyunca, sabahın erken saatlerinde sizi görmeye geldim” deyince, bu kez yaş damlaları benim gözlerimde oluşmuştu. Üzeyir'le kucaklaşmış ve yürüyerek, aracının yanına gitmiştik. Aracın torpido gözünden çıkarıp gösterdiği müzik kaseti Bedia Akartürk'e aitti. “Ben bu kaseti aylardır dinlerim” diyen Üzeyir, bir fabrikada şoför olarak çalışıyordu. Çeşitli enstrümanlar çalıyor, düğünlerde bazı arkadaşlarıyla birlikte çalıp çığırıyorlardı… Bir ara gözlerini gözlerime dikerek buna şu soruyu yöneltmişti: “Bizi buraya neden sürdüler?...” Kuşkusuz ona bunun nedenini anlatmışlardı ama, ikinci üçüncü kuşak Ahıskalılar bu gerçeğe bir türlü akıl erdiremiyorlardı. Çünkü ikinci dünya savaşına Türkiye girmemişti; yani Türkler'le Ruslar arasında bir savaş cereyan etmemişti. Öyleyse Sovyet vatandaşı olan Ahıska Türkleri neden sürgüne gönderilmişti?... Nedeni o idi ki; Ruslar ya da Sovyet yönetimi Türkler'den korkuyorlardı!... Üzeyir beni o akşam evine, yemeğe davet etmişti. Başının derde girebileceğini de bilerek, beni alıp evine götürecek, ailesi ve yakınlarıyla tanıştıracaktı. Ama ben aynı gün, Çimkent ve Timurlenk kentlerini geçerek Türkistan şehrine gidecek; Ahmet Yesevi külliyesini görecektim. Üzeyir benim, tanıyıp, tanıştığım, konuştuğum ilk Ahıska Türkü idi…Ama Orta Asya'nın her yerinde Ahıskalı soydaşlarım vardı. Türkistan şehrinde geçirdiğim unutulmaz günlerden birinde, Pazar yerine gitmiştim. Burada daha çok kadınların satış yaptıkları bölümde dolaşırken, benim Türkiye'den gelmiş olduğumu öğrenen yaşlıca bir kadın, sevinç çığlığı atarak boynuma sarılmış, yanaklarımdan öpmüş, öpmüş, öpmüştü…Kadının gözlerinden sevinç yaşları akıyor, yıllarca görmediği bir öz kardeşine kavuşmuşçasına, işinin başından ayrılıp, benimle meşgul oluyordu. Bu kadın Ahıska Türkü'ydü. Peynir, yoğurt vb.gibi şeyler satıyordu. Bana ne ikram edeceğini bilememenin şaşkınlığı içindeydi. Yanından ayrılırken; “Bizi unutmayın…Yurda dönmek istiyoruz…Türkiye'de herkese selam götürün…” diyordu. *** Bir dönem, yıllarca Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine gittim. Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te, Ahıska Türkleri'nin ilan edilmemiş lideri konumundaki Server İspahi ile tanışmış, dost olmuştum. Server sonraki yıllarda, resmi makamlarının davetiyle Türkiye'yegelmiş, Ankara'da beni aramıştı…Konakladığı Polis Evi'ndeki ziyaretimde bana, Devletimizin, artık Ahıska Türkleri'yle ilgilendiğini ve gelecekten umutlu olduklarını söylemişti. Server, 1950 yılında, Taşkent'in Sredneçirikskyi Rayonunun Üçkoz Tiimesh köyünde dünyaya gelmişti. Ahıska'dan sürgün edilen babası bu köye yerleşmişti. Köyde 2000 Ahıskalı vardı ama, Özbekler'in, Rus tahrikiyle Ahıska Türklerine soykırım uygulamaları ile birçok Ahıskalı başka yere göç etmişlerdi… Server bir gün beni doğduğu köye götürdü. Ailesinden başka, yakın akrabaları ve komşularının da toplandıkları baba evine gittik. Evde büyük bir yer sofrası kurulmuştu. Yemek yerken, sofradaki aksakallardan şu bilgileri edindim: “Bizi ihanetle suçladılar. Haksız yere evimizden, yurdumuzdan ettiler. Halbuki, 2. Dünya Savaşında Ahıska Türkleri 40 bin askerle Rus ordusu saflarında savaşa katıldı. Bu savaşta 26 bin yiğidimiz hayatını kaybetti. 8 Türk, kahraman ilan edildi ve bunlara törenlerle madalya takıldı…. Biri kadın 3 Ahıska Türkü, 'Sosyalist Emek Kahramanı' ilan edildi.” Ahıskalı dostum Server İspahi üniversitede öğretim görevlisi idi. Aydın bir insan olarak, üzerine düşen görevi yapıyordu. Onun gibi bir başka Ahıskalı aydın olan Yusuf Serverov da, etrafında toplanan Ahıska Türkleri ile birlikte, Moskova'da, Kremlin meydanında miting üzerine miting yapıyorlardı. Amaçları anavatanları olan Gürcüstan topraklarına yerleşmekti. Ama Gürcüstan bunu istemiyordu. Azerbaycan'a gidip oradan yürüyerek Gürcüstan'a geçmeyi düşünüyorlardı. Nitekim çok sayıda Ahıskalı, yıllarca Azerbaycan Türkleri'nin konuğu olarak Bakü ve çevresinde yaşamışlardır. Bugün Türkiye ile Gürcüstan arasındaki ilişkiler son derece iyidir. O kadar ki, artık bir T.C. vatandaşının Gürcüstan'a giderken yanında pasaport taşımasına gerek yoktur. Öyleyse bir Ahıska Türkü, Gürcüstan'a dönmek isterse, Gürcüstan yönetimi bunu sevinçle karşılaması gerekmektedir. Ahıska Türkleri'nden Türkiye'ye gelip yerleşenler de vardır, Bunlar arasında maddi durumu çok iyi olanlar bulunmaktadır. Zira Ahıskalılar çok çalışkan insanlardır. Onlar Orta Asya'nın neresinde olurlarsa olsun, yaşadıkları her yerde de çalışıp kazanmışlar ve iyi yaşamışlardır. Ukrayna'da yaşayan Ahıska Türkleri'nden bir grup Türkiye'ye getirilip, Erzincan'ın Üzümlü ilçesine yerleştirildiler. Bunlar için TOKİ 300 kişinin namaz kılabileceği bir de cami de inşaa etti. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R - 29/10/2024 |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R |
BİLGE KAĞAN - 25/10/2024 |
BİLGE KAĞAN |
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA - 04/10/2024 |
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA |
ÖLÜMÜNÜN 500. YILDÖNÜMÜNDE ŞAH İSMAİL HATAYİ - 01/10/2024 |
(Ve Türk’ün Türk’ü kırdığı Çaldıran Savaşı) |
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT - 24/09/2024 |
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT |
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 50 YAŞINDA - 20/09/2024 |
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 50 YAŞINDA |
Tebrizli Türk MESUD PEZEŞKİYAN İran Cumhurbaşkanı Seçildi - 17/09/2024 |
Tebrizli Türk MESUD PEZEŞKİYAN İran Cumhurbaşkanı Seçildi |
ÇİNGENELER = ROMANLAR - 13/09/2024 |
ÇİNGENELER = ROMANLAR |
GÖKTÜRKLER – KÖK TÜRKLER - 10/09/2024 |
GÖKTÜRKLER – KÖK TÜRKLER |
Devamı |