1985 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 25 Kasım günü "Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak ilan edilmiştir.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de kadına yönelik şiddet, sürekli artış
göstermektedir. Kadınlar yalnızca erkek şiddetine maruz kalmamakta aynı zamanda erkek egemen
sistemin dayattığı baskı, eşitsizlik ve hak ihlalleri ile mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Buna
karşılık kadınlar yürüttüğü mücadele nedeni ile yargılanmakta ve idari yaptırımlarla karşılaşmaktadır.
Her gün en az bir kadın cinayeti ile güne başlar olmak ve bu kadın cinayetlerini normalleştirerek
toplumun duyarsızlaştırılması, faillere uygulanan cezaların yetersiz olması ve şiddet gören, tehdit edilen kadınlar için gerekli tedbirlerin alınmaması nedeni ile gerçekleşen bu cinayetler karşısında, devletin tüm organları ve yargı sisteminin sorumluluğu bulunmaktadır.
Şiddetle etkin mücadele yöntemlerini belirleyen ve şiddetle mücadeleyi devletin öncelikli
görevleri arasında sayan, Uluslararası Hukukun en önemli kilometre taşlarından biri olan İstanbul
Sözleşmesi'nden çekilme kararının hukuken kabulü mümkün değildir.
Parlamento tarafından kabul edilerek iç hukukun ayrılmaz bir parçası haline gelen ve
normlar hiyerarşisinde kanunlardan bile önce gelen Uluslararası İstanbul Sözleşmesi'nin tek kişi kararı
ile kaldırılamayacağı açıktır. Mersin Barosu, birçok baro ve Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hukuka
aykırı Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için Danıştay'da açılan davalar reddedilmiş olup, karar temyiz
edilmiştir.
Türkiye'nin Sözleşmeden çekilmeye yönelik hukuka aykırı Cumhurbaşkanlığı kararının
açıklanmasından bu yana artan kadın cinayetleri İstanbul Sözleşmesi'nin önemini ve uygulanmasının
gerekliliğini bir kez daha göstermektedir.
İran'da kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından gözaltına alınan ve
öldürülen Mahsa Amini için, Rusya - Ukrayna savaşında cinsel şiddete maruz kalan Ukraynalı kadınlar
için, sırf ayrılmak istemesi nedeniyle eşi, erkek arkadaşı tarafından dövülen, hatta öldürülen
Türkiye'deki kadınlar için, yaşam tarzı sebebiyle psikolojik ve siber şiddete uğrayan kadınlar için,
kısacası hayatın her alanında, şiddetin her türlüsüne maruz kalıp şiddete uğrayan tüm kadınlar için
haykırıyoruz:
Bizlerin artık, kadının yaşam hakkının ihlaline ve kadının kadın olmasından dolayı uğradığı her
türlü şiddet ve ayrımcılığa tahammülü kalmamıştır. Kadını ötekileştiren, kadınların eşit ve özgür yaşam
hakkına ket vuran, kadınları en temel hakkı olan yaşam hakkından mahrum bırakan zihniyetle mücadele etmeye devam edeceğiz.
Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Mut Temsilciliği olarak İstanbul Sözleşmesi'nin ve
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un tüm şiddet
mağdurları hakkında sahada eksiksiz ve kesintisiz uygulanması için mücadele azim ve kararlılığımızdan vazgeçmiyoruz.
Biliyoruz ki mücadele KAZANDIRIR, İstanbul Sözleşmesi YAŞATIR!
MERSİN BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ
MUT TEMSİLCİLİĞİ