Baro Başkanı Antmen; Kan Üzerinden Siyaset Son Bulmalı“Ülke kan gölüne döndü” tepkisi veren Baro Başkanı Alpay Antmen, Siirt'te 8 askerin hayatını kaybettiği saldırıyı kınayarak, “Kan üzerinden siyaset son bulmalı, savaş macerası istemiyoruz” dedi. Türkiye'de ki şiddet, savaş ortamı ve ülkedeki son gelişmelere ilişkin Adana, Gaziantep, Hatay ve Osmaniye Baroları ile birlikte ortak bir basın açıklamasının altına imza atan Mersin Baro Başkanı Alpay Antmen'den, “Ülke kan gölüne döndü” tepkisi geldi! 7 Haziran 2015 tarihinde ülkemizde yapılan 25. Dönem milletvekili genel seçimlerinin sonuçlanması ile birlikte, kurulamayan hükümetin sancısı içinde Suriye ile savaş koşulları dahil olmak üzere Doğu ve Güneydoğu illeri başta olmak üzere ülkenin kendini bir şiddet sarmalında bulduğunu söyleyen Antmen, seçimlerden sonra ortaya konulan siyasi performansın ülkenin tamamının çıkarlarına hizmet etmediğini söyledi. “Bir yanda 2011 yılından bu yana Suriye'de yaşanan iç çatışma ortamının ülkemize yüklediği ekonomik, sosyal ve siyasal yük artarken; giderek Suriye'de yaşanan iç çatışmanın tarafı olmaya niyetli adımlarla karşı karşıya kaldık” diyen Başkan Antmen, IŞİD gibi terör örgütlerinin yapılanmasına ve örgütlenmesine göz yumulduğunu aktardı. “Bir diğer yanda 1984-2013 yılları arasında 40 bin kadar insanın ölümüne, acılara yol açan şiddet ortamı, yerini 2013 yılının Haziran ayından sonra çatışmasız ortama bırakmasına rağmen, ne yazık ki Temmuz 2015'den sonra ülkemiz kan gölüne döndü” diyen Antmen, “Ne yazık ki ülkemizde başta yargı olmak üzere hiçbir şey yolunda değil. Başta yargı kurumları ve yargı kurumlarının örgütlendiği yapılar ile bu kurumların işleyişine yönelik yapılan düzenlemeler, demokratik işleyiş ve hukuk devleti algısına dayanmıyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye içinde bulunduğumuz siyasi ortam hepimizi hem maddi-manevi olarak derinden etkiliyor. Veriler Türkiye'de ciddi bir ekonomik darboğaza işaret ediyor. Ülkenin iç gündemi ve 'iç güvenlik' kaygısı; hukuk, anayasa, sosyal politikalar önceliğine dayanmıyor. Sınırlarımızın ötesindeki gelişmeler, Suriye yönetiminin düşürülmesine yönelik siyasi beklenti ve Suriye olan ilişkilerimiz hukukun çizdiği sınırlarda tartışılmıyor ve bazı menfaat öngörülerine bağlı tahlillerin sonucu oluşuyor. Gerçek şu ki, uluslararası hukukun meşru saydığı bir çerçeve içinde konum belirlemek zorundayız. Şiddet şiddeti doğurmakta ve bundan beslenen ortam Türkiye'yi kan gölüne çevirmektedir. Temmuz ayından bu yana ülkede gittikçe artan şiddet sarmalı hepimizi yakmaya devam ediyor. Bu şiddet sarmalı son bulmalıdır. Kan üzerinden siyaseti esas alan, şiddet ve intikamı besleyen ve ortak aklı reddeden siyaset anlayışı son bulmalıdır. Her gün ölüm haberleri alıyoruz. Önceki gün, dün ve nerdeyse her gün ölüm haberleri alır olduk. Siirt'in Şirvan ile Pervari ilçeleri arasındaki karayolunda devriye görevini yürüten askeri aracın geçişi sırasında yola tuzaklanan bombanın uzaktan kumanda ile patlatılması sonucu 8 asker hayatını kaybetti. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey demokrasi ve hukuk devletidir. Hukukla sorunu olan değil, hukuku ve hukukun üstünlüğünü içselleştiren, demokrasiyi olmazsa olmaz gören bir yönetim ve devlet anlayışına ihtiyacımız var. Yemin edilerek başlanan mesleklerde edilen yemine uygun davranma zorunluluğu kaynağını hem Anayasadan, hem de Hukuk Devleti ilkesinden alır. Türkiye'nin elbette tartışmasız bir yeni bir Anayasaya ihtiyacı var. Ancak bu ihtiyaç yönetim sisteminin fiilen değişmesi ve fiilen değişen sisteme uygun bir Anayasa yapılması ile değil, toplumun tüm dinamiklerinin tamamının bir araya gelmesiyle çözülecek bir sorundur. Demokrasilerde yönetimler fiili değişikliğe, hukuka ve Anayasa aykırı davranışla değil, hukuka uygun davranarak ve hukukun üstünlüğüne dayanır. Türkiye'nin bu bağlamda ihtiyacı olan şey koşulsuz demokrasidir. Nefret söylemini bırakma zamanı çoktan geçmiştir. Zaman insanı aşağılayarak, düşüncesinden, kimliğinden ya da inancından dolayı insan onurunu ayaklar altına alarak, yok sayarak, ayırarak, bölerek yönetme zamanı değildir. Elbirliği ile tüm sorunlarımızı çözecek hem enerjimiz, hem yeteneğimiz var. Tüm şiddet ve savaş söylemlerini, şiddet ve terör eylemlerini, savaş çığırtkanlığını bir tarafa bırakmak gerekiyor. Koşulsuz, amasız olarak teröre terör diyoruz ve şiddet ortamı koşulsuz ve amasız olarak durmalıdır diyoruz. Net olarak söylüyoruz; savaşın kazananı olmaz savaşa hayır diyoruz. 'Yurtta Barış, Dünyada Barış' diyoruz. Ülkemizin bir savaş macerasına atılmasını istemiyoruz. Komşularımızla sorun yaratan, Ülkemizi ve İlimizi güvenlik kaygısı yaşanır hale getiren politikalara son verilmesini; sınırların bir devlete yakışır şekilde tahkim edilerek kontrol altına alınmasını ve Ülkemiz içinden başka ülkelere savaş ihraç eden tüm terör gruplarının önlenmesini istiyoruz. Net olarak söylüyoruz; Türkiye'de şiddet kimden gelirse gelsin, şiddetin, terörün ve ölümün her türlüsüne hayır diyoruz. Terörün her türlüsünü kınıyoruz. Saldırılarda yaşamını yitiren tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz” diye konuştu.
|