Geçmişteki makalelerimde bahsetmiştim, yöneticiler, iktidar ve güçten kaynaklanan zehirlenmeyle, adım adım “Süpermen” haline gelmeye başlarken, çevrelerindeki insan kalitesini de olumsuz etkilerler.

Hükümetin uzunca bir süredir Hükümet etme yöntemi sebebiyle yavaş yavaş çevresinde yetkin, inisiyatif alan, özgüveni yüksek siyasetçiler, bürokratlar, teknokratlar ve danışmanlar uzaklaşıp halk tabiriyle “evet efendim, sepet efendim” formatında, en basit işlerde bile karar vermeyen/veremeyen, bütün yetki ve sorumluluğu tepedeki güce yükleyen yapıda bir grupla sarıldı. Bu durum, bizzat yönetimin, yönetsel hatasıdır ve ancak kendi eliyle düzeltilebilir.

İktidar, kendi özeleştirisini hâlâ yapmadığı gibi, işler daha da ilerledi ve “Sadakât” ön plana çıktı, “Ehliyet ve Liyakât” ise pek dikkate alınmaz oldu.

Mevcut ekonomi yönetimi, maalesef yetkinlik, ehliyet ve liyakat açısından değil de daha çok sadakat açısından göreve getirilmiş gibi durmaktadır. Maalesef, sistemin emanet edildiği kişinin yetkinliği, orta-üst seviye bir banka çalışanı kadar bile yoktur. Alanda/sahada tecrübesinin bulunmaması yanı sıra iktidar sarhoşluğunun verdiği farklı bir hava da taşımakta, bu durum piyasalarda sürekli olumsuz değerlendirilmektedir.

Sayın Bakan'ın basın toplantısı yaptığı günleri izlerseniz, ekseriyetle piyasanın negatif tepkiler verdiğini görürsünüz.

Memleketinin, milletinin iyiliğini istemeyenin gözü çıksın, gözüne dizine dursun. Acilen yapılması gereken, başta ekonomi olmak üzere emaneti ehline, işi lâyık olana vermekten ibarettir. Bizden olsun, yarım olsun fikri, hele yaşadığımız günlerde, öldürücü sonuçlara yol açacaktır.

Hükümetimizi gereğini yerine getirmeye davet ediyorum.