Merhaba,

            Ülkemizde herkesin malumu bir mülteci sorunu vardı çok yıllardır. Suriye devletinin vatandaşları; ülkelerindeki iç karışıklık, bölünmüşlük, savaş, terör gibi nedenlerden dolayı yurtlarını terk edip ülkemize gelmeye başlamışlardı. Aslında amaçları ülkemizi bir geçiş güzergahı olarak kullanıp Avrupa'ya ulaşmaktı. Ülkemizde kalmak isteyen veya burada bekleyip sonra kendi ülkesine dönmek isteyen Suriyeli sayısı çok fazla değildi. Çünkü sözünü ettiğim azınlık zengin Suriye'lilerden oluşuyordu. Çoğunluk çalışmak zorunda olan yoksul mültecilerdi. Bu nedenle Avrupa yolunu tutmuşlardı. Çünkü ağzımızı açtığımızda üç dönüm yere sığmayan laflarımızla hak hukuk, yardım severlik, hoşgörü, konuk severlik kelimeleri ile bezeli insan tanımımıza çoğu zaman uymazdık. Suriyeli bizler için öncelikle ucuz ve kaçak iş gücüydü. Yani maaş az, sigorta yok. Bir çok insan görünümlü leşçil bu durumu değerlendirdi. Ağzını açan “bunlar gitsin, bu hükümet önce vatandaşını doyursun” gibisinden beylik laflar edip, gözlerden uzak bağında bahçesinde, merdiven altı üretiminde kaçak atölyesinde bu insanların iş gücünü iliklerine kadar sömürüyordu. Enteresandır; hiçbir işi beğenmeyen işçilerin bir kısmı, mevsimlik işçilerin bir kısmı, gereksizlik anlamına gelen iki yıllık bölümü tamamlamış sözde “üniversite mezunları” bu Suriyeliler yüzünden iş bulamadıklarını dahi söylüyorlardı. Sen iş beğenmeyeceksin, sen mevsimlik işçi zamanın geldiğinde bile gideceğin bahçeyi beğenmeyeceksin, sen dekorasyon yok bahçe düzeni diye aptal aptal bölümlerde vakit geçirip sonra üniversite mezunuyum diye iş beğenmeyeceksin, bunun suçlusu yarı fiyata çalışan yoksul bir mülteci olacak öyle mi?

           İşte bu ahval ve şerait içinde dahili ve harici iyi aile çocukları sahne almaya başladılar. Pislik açısından birbiri ile yarışan ruhları ve ağızları yine devletimizin aleyhine zeka özürlü faaliyetlere başladılar. Bunların hükümete muhalif olmak ile devlete muhalif olmak arasındaki farkı idrak edemeyen embesil bir sürü olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bu sürünün hala savunduğu gazeteci Can Dündar, haberci diye sarıldığı Fatih Portakal, vekil seçtiği halde “İran tarafında olurum” diyen Eren Erdem, ”Savaş çıkarsa direk Esed'i tutarım” diyen Sera Kadıgil gibi şereften haysiyetten, vatan sevgisinden yoksun canlılarla irtibatı vardır. Sadece bu nedenle bile beyin yerine sümük dolu bir kafatasları olduğuna eminim. Bunlara yalan tezvirat konusunda ön ayak olan ve sufle veren Fatih Portakal gerçek bir utanmaz arlanmaz yalan makinasıdır.

           Bu, toplam zeka seviyesi bir salyangozunkine eşit olan sürü bakın neler yumurtlamıştı mülteciler konusunda?

Suriyelilere aylık bağlandı PTT'den her ay çekiyorlar,

Bedava sağlık hizmeti alıyorlar,

Hiç çalışmadan devletin verdiği kart ile ayda üç bin lira alıyorlar,

Suriyeliler KPSS olmadan memur yapılacak,

Suriyeliler için TOKİ konut yapımına başladı,

Doğan her Suriyeli için devlet bir hesap açıp 2500 lira yatırıyor,

Suriyeliler vatandaş yapıldı, seçimde RTE'na çalışacaklar,

Vatandaş yapılan Suriyeliler vergi vermeyecek,

Vs vs vs vs…

Şimdi bunların hepsi gidiyor ya; embesil kitlenin tipitip'ten hallice bir gevşek ağızlı zevzeği çıkmış; ”gitmesinler,güvende değiller falan diye kitleyi yemeğe çağırıyor. E hani iktidar olunca hepsini gönderecektiniz? Bunların Suriyeliler gitsin dediğine de, Suriyeliler giderken “gitmesin” dediğine de artık kimse gülmüyor. Biz kimseye gidin dedik mi? Demedik. Kalsınlar dedik mi? Demedik. geldiler, misafir ettik. Şimdi sadece kapıları açtık. Adamlar gidiyor. Giderse gitsin. Şimdi sen bundan bir muhaliflik mi çıkaracaksın. Bir tane zevzek çıkıp mültecilerin gidiş şeklini, yol şartlarını, güvenliği sanki çok umurundaymış gibi kürsüden geveledi diye bundan size ekmek çıkar mı sandınız? Yahu aslında ben iyimserim. Size embesil diyorum ya; gerçekte embesil bile değilsiniz. 

Afiyet Olsun.