Allah hepimizden uzak etsin, başınızda ya da yakınlarınızda varsa/olduysa sıkıntısını yaşamışsınızdır; Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı olanlarda bir taraftan diyetinize, yediğinize içtiğinize dikkat ederken, bir yandan da düzenli ilaç kullanmanız gerekir.

Ne kadar dikkat etseniz de bazen kendinizden, bazen de dış etkenlerden dolayı tansiyonunuz yükselebilir ya da kalp krizi işaretleri görünür. Genelde hastalar ve hasta yakınları bu durumun belirtilerini bilirler ve fark ettikleri anda hemen ilave ilaç alırlar, genelde kalp hastaları “dil altı” diye tanımlarlar bu acil ilacı, kalp krizi geçirmeniz önler ya da hafif atlatmanızı sağlar, tansiyon hastaları da ilave doz ilaç kullanarak tansiyonlarını kontrol altına alırlar.

Peki, işaretlere rağmen ilaç almazsanız ya da tedbirsiz davranıp alamazsanız ne olur? Tansiyonda muhtemelen pek çok organınız tahrip olur, beyin kanamasına, ölüme kadar gidebilir.Kalp krizi ise hafif bile olsa hastanelik eder,şiddetli olursa öldürebilir de.

Ekonomi yönetiminin gündelik hayattaki eksikleri bir şekilde ekonomimizin, girişimci ruhlu insanlarımızın dinamizmi ile telafi ediliyordu. Yediğine, içtiğine, harcadığına dikkat etmeyen ancak sigara da içmeyen birisi gibi, bazen doğru bazen yanlış adımlar atılarak bugüne geldik. Elbette, gerçek potansiyelimizi ortaya koyamadık bu eksiklikler yüzünden ancak belli bir mesafe aldığımızın da hakkını teslim etmek gerekir.

Az önce belirttim, sağlıkta olduğu gibi ekonomide de kriz işaretlerini okumak ve gereken tedbirleri almak bilgi ve tecrübe gerektirir. Ekonomi yönetimi maalesef kriz yönetimini başındaki kişinin yetersizliği ve tecrübesizliği yanı sıra istişareye kapalı, “ben yaptım oldu” anlayışı sebebiyle krizi yönetmeyi başaramadı.

Tıpkı hastalık atakları gibi ekonomik krizlerde de krizin başlamasından önce tedbirler almak ve gerekli müdahaleleri yapmak hayatî önemdedir. Dil altı hapını kriz geçirdikten sonra almanın ne kadar faydası olursa, ekonomide de geciken adımlar o kadar faydalı olabilir.

Sağlam ve itimat telkin eden bir ekonomi programı ilan edip arkasında durmadan, açıklanandan daha yüksek olan enflasyonun çok altında politika faizi açıklanmakta ve sürekli dolaylı mesajlar verilmekte, üstelik çok gecikerek. Finansta bırakın günleri, saatlerin hatta dakikaların bile önemi vardır.

Merkez Bankasının ve Kamu Bankalarının elindeki döviz portföyünü, sürekli döviz cinsli borçlanıp SWAP (Döviz Takası) işlemleriyle (Döviz kuru riski alıp) olmayan dövizleri de satarak, döviz kuru artışını durdurmaya çalışmanın yangının kaynağına değil de püsküren alevlere su sıkmaktan farkı yoktur.

Bünyemizde tahribat ortaya çıkmaya başlamıştır ve uzunca bir süre de bu krizin etkisini fakirleşerek, işsiz kalarak, refahımızdan kaybederek yaşayacağımız açıktır.

SAKİN DENİZLERİN KAPTANLARI

Mevcut ekonomi yönetimi, yaptıkları ve yapmadıklarıyla “Sakin Denizlerin Kaptanları” olduklarını göstermiştir, Kriz yönetimini yapamadıkları, fırtınalı havaları yönetebilecek durumda olmadıkları ortadadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin başı sıfatıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın daha önce çok defa yaptığı gibi “Yanılmışız” deyip ekonomiyi ehil ellere teslim etmesi hayatî önemdedir. Nitekim, gerek kendi partisi içinde gerekse de parti dışında (teknokrat) pek çok yetkin insanımızın olduğu malumdur.