Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam86
Toplam Ziyaret858004
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
Osman KARA
osmankara.48@gmail.com
VAHŞİ GÜDÜLER DEĞİŞTİRİLEBİLİR…
15/02/2023

Geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşayan insanların çeşitli yönlerini inceleyen; insanın kültürel ve fiziksel yapısını araştıran, insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasını sağlayan bilim Antropoloji, çok önemli bulgulara imza atıyor. Bu tespitlerinin en önemlisi ise; diğer canlılara, doğaya, hemcinslerine karşı uyguladığı şiddet, işkence, eziyet, ceza ve cinayetlerin bilimsel yöntemle sorgulamasıdır. Bu konulara bağlı; dağların ve taşların kazılmasını, tarihi değer ve kültürleri kırıp dökme ile yıkmayı, göllerin ve nehirlerin kurutulmasının; yaşadığımız topyekûn saldırganlık, şiddet ve yıkıp dökme güdüsünün insanlığa dünden miras olup olmamasını sorgulamaya götürüyor.

Antropolojiye göre 6,5 milyon yıl önce yaşamış; Homo Sapiens’in Ostralopitek’in 1400 cc’lik beyninin yanında küçücük kalan 450 – 600 cc’lik beynine karşın bir primat değildi. İki milyon yıl önce yaşamış bulunan Homo Abilis’in kafatası 800 cm3’ü bulmuştu. Bu tür ayakta yaşıyordu. Dişleri etobur ve otobur yaşama uyum sağlamıştı. Ayakta durabildiği için ellerinden yararlanabiliyordu. Bu da alet kullanabilmesine olanak sağlıyordu. Bir süre sonra, bu ilkel aletler gelişmeye başladı. 1,7 milyon yıl önce yaşamış olan Homo Erectus, etoburdu. Ateşi öğrenmiş, basit aletleri kullanabiliyordu. Topluluklarda ilk kurallar belirlenmeye başlamıştı. Bu primatlar avcı idi. Hem hayvanları hem de “kendi cinsini avlıyordu”.

Hayvanlar dünyası ile insanlar arasındaki kopukluk bu noktada başlamış olsa gerektir. Geri çekilme ve kaçma tepkileri yerine, insanların kısa zaman içinde, henüz şiddet ve vahşete başvurmasalar da, saldırı ve takibi benimsedikleri görülür. “Primatlarda bulunan merak ve egemenlik tutkularına, etoburlara özgü öğrenme isteği ve saldırı özellikleri de eklendi”. Avlanmaya da alıştı. Daha iyi avlanabilmek için de belirli bölgelerin dışına çıkmaya ve ne bulursa yemeye başladı. Ayakta durabilmesi ile işe yaramaya başlayan ve alet kullanılabilmesine olanak veren elleri, yeteneklerinin ve zekâsının, özellikle de beyninde ellerini kullanmasına kumanda eden merkezlerin gelişmesini sağladı. Alet kullanımı, avcıları birbirleriyle işbirliği yapmaya, bir süre sonra da simgesel bir iletişim dizgesi oluşturmaya yöneltti. Bu da bir süre sonra bireyler arasında bilgi alış verişinin başlamasına yol açtı. Kısaca insanı insan yapan özellikler alet kullanma, avlanma, etoburluk – otoburluktur. Şiddet ve sömürme duyguları ile saldırganlık ve yok etme o zamanlarda başlıyor.

Fethedici ve yayılmacı saldırganlık insanların araştırmacı ve sömürücü yönde uygulayımlar bulmasını sağlamıştır. Artık insanlar, bölgelerinin küçük alanlara sıkışmasıyla yetinemez olmuşlardı. Saldırganlık; fetih, yıkma ve

sömürme duyguları ile koşuttur (paralel). Bu açıdan bakarsak, saldırganlığın insanların özünde olduğunu; buluşların, araştırmaların ve ekin (kültür) üretiminin hep buna bağlı olduğunu görürüz.

İnsan yaratıcılığının, bütün araştırmacılığı, kullanıcılığı, fethediciliği ve saldırganlığı ile yadsınamazlığı karşısında, ekin (kültür) tarafından dengesi bozulmuş ve yok edilmiş hayvan mitosunu terk etmek gerekmektedir. Özünün bozulması, insan denen hayvanın özünde vardır.

Farklı bakış açıları üretmeliyiz. Bakış açımızı değiştirebileceğimizi kabul ettiğimiz andan itibaren insan şiddetini artık evrimin bir hatası olarak göremeyiz. İnsan şiddeti kendi özgünlüğü içerisinde irdelenmelidir. Artık gözlerimizi, doğada benzeri olmayan yıkıcılığına ve acımasızlığına çevirebiliriz. Yırtıcı hayvanlarla çarpışmak zorunda kalan gladyatör zavallıdır. Fakat bu, şiddet, dehşet, işkence, savaş alanlarında insan yaratıcılığı için ne bir örnek ne de bir ölçü olabilir. İşkence, eziyet, ceza, cinayet, savaş ve doğa tahribatı alanlarında insan yaratıcılığı sınır tanımamaktadır ve tanımıyor. Hayvanlar, bütün doğrudanlıklarıyla ve kendilerini durduran hiçbir yasak tanımadıkları halde ne barışçı ne acımasız sadece doğaldırlar. İnsan ise şiddet alanında giderek daha karmaşık, daha kapsamlı, daha gelişmiş buluşlara yönelmekte, çılgınca bir yaratıcılıkla bütün kuralları ayaklar altına almaktadır.

Avcı toplayıcı dönemden bugüne; medeniyet ve toplu yaşam organizasyonlarına ulaşan insanlık; Uzaya çıkarak gezegenlere ulaşabilmekte; yapay uzay merkezleri oluşturabilmektedir. Hangi hormonun sinir sistemimiz içerisinde beyni nasıl etkilediğini çözmüştür. Dopamin hormonunun beynimizin ödül sistemini; Seretonin hormonunun gerginlik, depresyon ve ruh hali değişikliklerinin etkilerini azaltmaya yardımcı olduğunu; Oksitosin’in kendimizi birine yakın ve bağlı hissettiğimizi sağlayan olduğunu gibi ve bu hormonların nörotransmitterler (sinir ileticileri) aracılığı ile nöral rotalar sistemi içinde beynimize aktarıldığını çözebilmiştir. En büyük enerjinin açığa çıkarılmasının yöntemi atomun parçalanacağını keşfetmiş ve uygulamaktadır. Hal böyleyken bütün olanaklara rağmen hala diğer canlılara, doğaya ve hemcinslerine şiddet, işkence, eziyet ceza, cinayet ve savaş uygulama sorununu çözemiyor. Topyekûn eğitim seferberliğiyle bu yapıyı değiştirmenin yolunu bulmalıdır. Değiştirebilmelidir. Yarından tezi yok, yoksa insanoğlu kendi sonunu zorluyor. Antropologlar, sosyologlar, psikologlar, siyasiler ve benzerleri kolları sıvamalıdırlar. Hemen işe başlamalıdırlar. Tüm insanlar ise karşılaştıkları her duruma sevgi ile bakmalı, duygudaşlıkla yaklaşarak işe katılmalılar.

İnsanlarla hayvanların, bitkilerle kayaların yazgısını okuyabilmeliyiz. Bu olgulara saygılı olmalıyız. Gerektiğinde ateş üstündeyken bile susmayı bilmeliyiz. Bilimin geldiği bu aşamada neden körlerin yönettiği bir dünyadayız.



9857 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

İNSANLAR, SAVAŞLAR VE VAHŞETLER - 08/02/2023
İNSANLAR, SAVAŞLAR VE VAHŞETLER
ÖZLENEN ANILAR - 01/02/2023
ÖZLENEN ANILAR
ZOR OLMASA GEREK - 25/01/2023
ZOR OLMASA GEREK
DERTLEŞİLEN ANILAR - 18/01/2023
DERTLEŞİLEN ANILAR
DELİLERİMİZ Mİ? DELİRİYORMUYUZ? - 04/01/2023
DELİLERİMİZ Mİ? DELİRİYORMUYUZ?
DEĞİŞİMLE MUTLULUĞU YAKALAYALIM - 28/12/2022
DEĞİŞİMLE MUTLULUĞU YAKALAYALIM
DEĞİŞİM YOK OLUŞ OLMAMALI... - 21/12/2022
DEĞİŞİM YOK OLUŞ OLMAMALI...
ÇÖZÜM TEMEL EĞİTİM PROGRAMLARIDIR - 14/12/2022
ÇÖZÜM TEMEL EĞİTİM PROGRAMLARIDIR
ÇEVRE, İNSAN VE UYGARLAŞMA - 07/12/2022
ÇEVRE, İNSAN VE UYGARLAŞMA
 Devamı