Tekelciden biralarla beraber bir paket tekel 2000 sigarası ve çakmak aldım.. sigaranın birini ateşledim.. çakmağın arkasıyla biranın birini açtım.. bir dikişte bitirdim birayı.. Renault Toros arabanın gazını kökledim.. Mut Silifke arası yolu karşılıklı iki aracın sığacağı genişlikte ve virajlı bir yol. Muttan çıktıktan yirmi beş kilometre kadar sonra çortak köyünü geçer geçmez zeytin ormanlarının arasından ilerleyince çam ormanlarının arasından kıvrıla kıvrıla gidilir. 

Sağ kol üzerinde kalan Göksu ırmağı bazen çok aşağılarda uçurumun dibinde görülür.. ne uçurumlara aldırdım yol boyunca, ne virajlara, nede karşımdan gelen araçlara.. gaz pedalını köklediğim gibi devam ettim.. altımdaki reno toros kaçla gidebiliyorsa maksimum hızıyla gittim.. kafamda deli sorular, belirsizlikler, içinde bulunduğum hal film şeridi gibi.. asfaltta film şeridi gibi.. Silifke'ye on beş kilometre kala Göksu köprüsünden geçip, Göksu'yu sol yanıma almadan, daha köprünün üzerindeyken son biramı bitirdim. 

Diğer dört boş şişeyi sağ ön koltuğun önüne koymuştum.. son boş şişemi Göksu'ya, köprüden aşağıya fırlattım.. köprüyü geçip yokuşa verdiğim arabanın dördüncü vites nefesi kesilince vitesi üçe aldım. Araba yavaşlayınca kafamdaki düşüncelerde dinginleştiler. O gün bir saat on dakika süren Silifke yolunu 45 dakikada katettim. 

Silifke'den yaklaşık on kilometre susanoğlu.. bu on kilometreyi yirmi dakikada bitirdim. Tombulun yerine saptım. Vardığımda hava kararmıştı. Ahmet'in klavyesinden çıkan müzik ve Ahmet'in sesi dışarıya taşıyordu. Mekana huzurla ve kendimden emin girdim. Elimde davetiyelerim vardı. Mekanın üçte ikisi doluydu. Gözümle mekanı kolaçan edince arkaya doğru masanın birinde tombulu tek oturur gördüm. Direk tombulun masaya vardım. İyi akşamlar tombul bey, oturabilir miyim, hani ben geçenlerde gelmiştim Ahmet için... doktor Meriç Tunca dedim.. nazikçe buyur doktor bey dedi. Şaşkın şaşkın yüzüme baktı.. neden sonra ne ikram edeyim dedi. Bu defa bir bira alırım, ama bugün bu masanın hesabını benim ödemem kaydıyla dedim.. gülümsedi.. garsona işaret etti . Bira gelince direk şişeyi aldım, bardak istemez dedim garsona... bugün bende patronunuz gibi içeceğim, şişeden içeceğim dedim. Birayı bir dikişte bitirdim.. garsona ikincisi için sesledim.. ikinci biram gelmeden, elimdeki zarfsız davetiyenin birini tombula uzattım.. 

15 ağustos düğünüme davetlisin tombul bey dedim.. ikinci biram gelince onu da bir dikişte bitirip ikinci davetiyeyi uzattım.. bu davetiyede Ahmet için dedim.. siz verirsiniz kendisine. Gelirseniz çok sevinirim... gelmezseniz de canınız sağolsun tombul bey.. ancak şunu bilin ki 15 ağustos günü bütün masalarınız tarafımdan rezerve edilecek.. en üst miktardan ücretini peşin ödeyeceğim o gün.. o gün Ahmet bu mekanda boş masalara çalacak.. sizde o günü ömür boyu unutmayacaksınız.. şimdi bana müsaade deyip kalktım.. garsona işaret ettim hesap için.. cüzdanıma davranınca elimi tuttu tombul.. garsona gelme diye işaret etti.. 

Doktor bey 15 ağustos günü bende Ahmet'te öğleden sonra mutta olacağız, Ahmet o gün boş masalara çalmasın.. ben o gün mekanı kapatacağım.. rezervasyon yapmanıza gerek yok.. sizi sevdim doktor bey dedi.. kapıya kadar beni uğurladı tombul.. yola yürüdüm reno torosun gazını fazla incitmeden.. Silifke girişte tekel büfesinden beş bira aldım.. bir tekel 2000 sigarası yaktım.. çakmağın arkası ile biramı açtım... tam biramı içecektim ki teyp gözüme ilişti.. teypte kaset takılıydı, sadece düğmesine çöktüm.. başladı kaset dönmeye... aşık mahsuni şerif söylüyordu... yaylası hüzünlü yöresi bir hoş.. han sarhoş hancı sarhoş.. el çek tabip gönlümden, içimdeki sancı sarhoş.. biramı keyifle döktüm boğazımdan aşağıya... muta varana kadar sarıp sarıp bu parçayı dinledim.. 

Artık 15 ağustos günü düğünüm vardı.. ertesi günü kayınbabam Süleyman Şentürk vereceğim habere sevinecekti..