Kahveci ali.. Ali Çicek.. çıkkın elmacık kemikli, yanaklardan çökük.. uzun yüz ve uzun çeneli.. gülen çehreli birisi kahveci ali emmi.. takma dişlerinden olsa gerek.. bana hiç Meriç demedi.. Meriş aşağı meriş yukarı.. ali emminin kahvesini 1978 yılında kiraladı babam.. beş bin lira kira.. o yıla kadar kahveyi uzunca süre yaylamızda yaz kış bekçilik yapan bekçi kemal.. oğlu Bukayla çalıştırdı.. (bekçi Kemalı daha sonra anlatacağım için şimdi detaylandırmıyorum..) 

Kahveci Alinin mülkündeki bu kahvenin fiziki şartlarını biraz anlatmak istiyorum.. çinko tavanlı, tavan altlarında ardıç dikmeleri olan taş yapı bu kahve.. bu kahvenin ön sağında bir adet.. ön solunda iki adet yaşlı söğüt ağacı var.. bu söğütler yaz başından itibaren pamuklanırlar ve ağustos sonuna kadar pamuk atarlar.. kahvenin önü açık.. kahve içeri alanında.. ön cephede yarım boy sağlam korkuluklar mevcut.. kahve iç alan boyunca duvar diplerinde yekpare sedirler var.. eski ahşap sedirler duvara sabitli.. oldukça rahat ve sağlamlar.. kahve içerisine maksimum dört masa sığıyor.. ama ön korkulukların hemen önündeki beton uzantıya da birkaç masada atılabiliyor.. biz bu alana bir oyun masası ile iki adet tavla masası ve tabureler koyuyoruz.. kahve hafta sonları kalabalık olduğunda stabilize olan yayla yolumuza, söğütlerin dibine de masa koyabilmekteyiz.. kahvenin iç alanı, girince sağ duvar sıfır bir kapı var.. bu kapı kahvehanenin ocağına girmekte.. kahve zemininden otuz santim yüksekliğinde taş eşikle geçilmekte.. ayrıca ocak kapısı oldukça dar ve alçak.. uzun boylu kahveci Ali Çiçek amcanın bu kapıya.. kapının üst dilmesine.. kafasını günde kaç defa çarpmış olabileceğini hep düşünmüşümdür.. düşünün.. bağcı Sabri amca.. ve tapucu Kamil amca bile kaç defa kafalarını vurdular ocak kapısının üst dilmesine.. ocakta.. hemen kapıdan giriverince sağda ocak tezgahı var.. ahşap dikme ayaklı beton bir tezgah.. tezgahın eni taş çatlasa 50 60 santim.. uzunluğuysa 150 160 santim.. ocağın tavanını oluşturan çinko eğimli.. ocak dip kısmında tavan 11 yaşındaki benden bile alçak.. o alçak kısma ocakta yaktığımız meşe odunlarını dizmekteyiz ki.. taş çatlasa bir eşek yükü odun bahse konu.. ocak tezgahı beton.. bu betonun orta yerinde bir biriket yüksekliğine koyulmuş su kazanı var.. bu su kazanı paslanmaz yapılı teneke.. kahveci dilinde bu kazana ocağın yedeği deniyormuş.. o zaman öğrendim.. bu yedeğin sağ önünde.. ateşi en az gören yerde musluk var.. tek kulplu musluk.. ve ahşap kulp.. 90 derece öne çevirince su akar.. arkaya itince kapanır musluk.. yedeğin üzerinde iki adet yuvarlak ve bombe açıklık mevcut.. bu iki boşluğa demlenen.. servise hazır çaydanlıkları koymaktayız.. çaydanlıklardan biri kara çay.. o zamanlar filiz çay ve çaykur rize çayları mevcut.. bu çaylarla dem yapıyoruz.. çaydanlığın birinde de ada çayı.. veya dağ çayı.. bizim yayla dilinde ise yıkılgan çayı dediğimiz çay mevcut.. yaylamızın birçok bölgesinde kendiliğinden yetişen bir bitki bu ada çayı.. hoş kokulu aromalı.. kozların yıkılgan mevkiindeki çayların içimi daha güzel olduğundan.. bizim yaylamızda da yıkılgan çayı denilmekte.. kahveci ali emmim günde iki.. bilemedin üç çay içer.. bastonuna yaslanıp yıla karşı sedire oturur.. bağırır bana naif.. ve özü, kuvveti çekilmiş sesiyle... Meriiişş.. buyur ali emmi derim... bir dağ çayı ver der.. iki çay içtiği günlerde biri çok açık siyah çaydır içtiğinin.. diğeri dağ çayıdır.. üç içerse ikisi mutlaka dağ çayıdır.. bazen akşam üzerleri benim muzip ısrarımı kırmaz.. oralet içer.. her ne içiyorsa üç şekerlidir kahveci ali emminin içecekleri.. tabi o zamanlar.. ince belli çay bardakları daha büyük.. ama kesme şekerlerde şimdikinin iki misli büyük.. bir kiloluk kesme şeker kutusunda 160 kesme şeker olurdu.. ocakta beton tezgahı ortalayan yedeğin sol yan boşluğunun zemini mis gibi muşamba kaplı.. bu muşambalar her hafta değiştirilip yenilenmekte.. onun için ocağın sol dip köşesinde her zaman bir muşamba topu olur.. bu muşambalı bölmeye yıkayıp kuruladığım çay bardaklarını.. ve az sayıdaki su bardaklarını koymaktayım.. gene bu muşambalı alanın.. küçük ocak davlumbazının sol üst yanında iki kat tahta kaplık var.. buraya kuru çay paketlerimi.. oraletlerimi koyuyorum.. davlumbazın sağ yanındaki boşluk betonu arkaya meyilli.. ve köşede su akacak delik var.. buraya koyulan bir tahta oturağın üzerinde on litre suyu anca alan.. musluklu.. yarım ay yapılı.. çinko gılıklı, paslanmaz bir kap var.. bu kabın dolum yeri üstınde ve hunumsi kapaklı.. kirlenen bardakları burda yıkıyorum.. her hafta burayıda güzelce ve çift kat muşambalıyorum.. böylece hem temizliğim kolay oluyor.. hem elimden düşen bardakların kırılma oranı azalıyor.. bu bulaşık yıkama yerinin sağındaki, ocağa giriş kapısının üzerindeki duvarda da iki kapaklı iki bölmeli dolap var.. bu dolapta sol alt bölmede kesme şeker kutularım dizili.. onun üzerindeki katta dağ çayı poşetim.. oralet yedek kavanozlarım.. yedek çay süzgeçlerim var.. sağ yanda ise günlük işlerde kullandığımız tabak çanak.. kaşık çatal.. ve bıçaklarımız var.. üstünde ise uzun ince yapılı zarif duruşlu.. üzerine su eklenince bulandırılarak içilen içeceğin bardakları var.. kezaaaa.. o daracık ocağın içerisinde.. sol dip köşedeki masa etrafında kimler oturmadı.. kimler o içecekten içmedi ki.. kimlere hizmet etmedim.. kimlerden dayak yemedim.. kimlerden azar işitmedim ki.. ocak yedeğinin musluk alt hizasında sağ tarafta çay süzgeci koymak için boş oralet kavanozum var.. ve her zaman pırıl pırıl temizler.. süzgeçlerimde her on beş günde değişmekte.. son olarak ise ocak kapısından girer girmez hemen solda.. duvara çakılı büyük çivide de kuş lastiğim asılı vaziyette.. hem kahveciyim.. hem çocuğum.. hem de hilmi ünlü abimin elinde usta kuş avcılığına yetiştiriliyorum.. ocağın girince ki karşı duvarında küçük bir pencere mevcut.. taş yapı bu duvarın.. pencere iç kısmındaki boşluk bölmede bir gaz lambası.. kuş lastiğimin hemen üzerindeki çivide de bir gaz lambası mevcut.. o tarihlerde yaylada cereyan yok.. aydınlatma kahve iç müşteri alanında.. çatı dikmelerinde asılı olan lükslerle yapılmakta.. ocakta ise gaz lambalarıyla.. o tarihlerde evlerde çeşme suyu yok.. yayla içinden geçen yol boyunca beş çeşme var gürül gürül akan.. su ihtiyacı da bu çeşmelerden taşınarak yapılmakta.. bizim o yıl çalıştırdığımız.. kahveci ali emminin kahve suyunu beğ dayının evinin hemen yanı başındaki çeşmeden yapmaktayız.. bu çeşmenin altına koyduğumuz ahşap teknede de bütün içki ve meşrubatlarımızı soğutmaktayız.