Ahmet Oskay ve Emin Tüzün o akşam çok güzel Türk sanat müziği şarkıları söylediler şaraplarımızı içerken.. ben sadece keyif alarak onları dinledim.. o gün şunun farkına vardım.. bazılarımız apayrı özelliklere ve güzelliklere sahibiz.. benim etrafımda da böylesi özel ve güzel insanlar çoğunlukta.. benim yıllar evvel korktuğum çamurluk erozyonunda, benim korkumu silmek isteyen bir güç bana gene çamurlukta çok sevdiğim arkadaşlarımla çok güzel bir gece yaşattı.. bu güç kozlar yaşamının sevgi dolu gücünden başka bir şey değildi... 

Seni çok seviyorum kozlar.. sizi çok seviyorum kozlar ailem..

*****

Çocuktan kahvecileriz yaylada.. çocuk olmanın avantajını da yaşıyoruz.. dezavantajlarını da yaşıyoruz elbet. Tecrübesizlik ve görgüsüzlükte ayrı bir durum elbette .. düşünsenize bir gözünüzü kapatıpta.. on bir on iki yaşında çocuksun.. ellili altmışlı yaşlardaki, kırklı seksenli yaşlardaki, otuzlu yaşlardaki, görmüş geçirmiş, kültürlü, tecrübeli ve görgülü insanlara hizmet ediyorsun.. elbette hataların olacak .. elbette eğilip büküleceksin.. elbette ezileceksin o güzelim insanların arasında.. bu bizim için müthiş bir handikap ve dezavantajdı.. 

Ama bu güzelim insanların içerisinde nefeslendikçe her birinden bir şeyler öğreniyorsun.. gelişiyorsun... çok çabuk büyüyorsun.. gerçi ben muzip kimliğimle çok da büyüyüp geliştiğimi düşünmüyorum.. tek büyüklüğüm ceddime çeken kilom... ben bu zaman içerisinde akarken, muhtemelen bir kuşburnu veya karamık çalısına takılı kaldım o yaşlarımda.. ne aktım ne koktum tavşan boku misali.. sadece şiştim sülalem misali..... 

Kahveyi çalıştırmaya başladığımız ilk yıllar.. kahveci Ali emminin kahvesindeyiz.. bir öğle civarı kahveye şoför Sadık amca geldi.. peşi sırada pırtık isimli köpeği.. köpek benden akıllı ve görmüş geçirmiş.. sadık amca sedire oturunca, köpek de ayaklarının arasından sedirin altına geçip yattı.. köpeği sevdim birazcık.. sonra tam ocağa girecektim ki, Sadık amca sertçe azarladı beni.. git çeşmede elini dirseklerine kadar bol sabunla yıka ve ocağa öyle gir dedi.. sen temiz olmak zorundasın dedi.. sen bu işi yaptığın sürece hiç bir hayvanı ellerinle sevmeyeceksin dedi.. hayvanlar sevildiklerini bakışlardan da anlarlar dedi... çok utandım.. gittim ellerimi iyice yıkadım.. ama pırtığı sevmekten, floryayı sevmekten, hacının babası Abdullah emminin katırlarını sevmekten, Sabri emminin eşeğini sevmekten asla vazgeçmedim.. 

Abdullah emmiyi sert mizacından dolayı sevmemişimdir katırları kadar....... taze çay meselesi var birde.. sizlere daha sonra mır gocayı uzun uzun anlatırım.. onu neden çok sevdiğimi, benim hayatımda neden önemli derecede etki bıraktığını anlatırım.. Maraşlı Ömer parmaksız.. namı diğer mır goca.. yeşil mavi bakışlı, sarı tenli, kıvırcık saçlı, kırmızı yanaklı güzel adam.. bende yanık bir türküdür mır goca... bende sert görünüşlü, sevgi dolu bir yürektir mır goca.. beni güldüren ve mutlu edendir mır goca.. bana öğretendir mır goca.. kahvenin hemen bitişiğinde duvar örüyor o zamanlar.. Necati İnce amcanın bahçe duvarını dinlene dinlene örüyor.. bana seslenir arada... ren!! Rennn!! Tırring.. tırringg ren!!.. taze çayın çıkınca çay getir de şu dudun dibinde içeyim çocuk.. olur Ömer amca derim.. yeni demlediğim çay çökünce yapar götürürüm.. çayı beğenirse aynı çaydan bir daha doldur gel bu bardağa der... gene veririm.. bilirim ki çayım o demde güzeldir.. o demliği keyifle dağıtırım kozlar sakini, kahve müdavimlerime.. şayet çayımı beğenmezse ikinci çayı istemez.. bana göstermeden çayı döker ve içmiş numarası yapar.. ama ikinci çayı istemeyince üzülerek sorarım.. beğenmedin mi çayımı derim.. çayı ham açmışsın, çay dinlenmemiş der.. diğer demliği açınca getir gene der.. 

Bir gün yanıma geldi.. çaydan iyi anlayan ve demliğindeki çayını beğenmeyen insan sayısı taş çatlasa beş onu geçmez bu yaylada dedi.. bu tip insanlara taze çay içirmek istersin de o an taze çayın olmazsa iki dakikada yapabileceğin bir yöntem öğreteyim sana dedi.. derin süzgecimin içerisine dolana kadar kuru çay doldurdu kutudan.. sonra süzgeçteki bu çayı yedeğin musluğunu hafif açarak iyice ıslatıp oralet kavanozuna geri koydu.. iki dakika sonra gene yedeğin musluğunu yarım açıp çay bardağına süzgeci tutarak, süzgeci gezdire gezdire bardağı doldurdu.. mis gibi berrak tavşan kanı çayı hazırdı.. bardağını ve iki şekeri aldı gitti.. giderken bana göz attı.. bu süzgeç acil durum süzgecin olsun dedi.. yanına bir oralet kavanozu daha koy.. ikinci bir süzgeci de ona koy dedi... beş dakika sonra sesledi gene.. aynı çaydan getir şu boş bardakta dedi.. bu yöntemle bir süzgeçten yaklaşık beş çay çıkıyor.. tek dezavantajı şu.. bir bardak çayı doldurunca süzgeç en az bir dakika bekleyecek.. sabahları bu yöntemle mut yolcularına çok çay ikram ettim..... 

Bir gün Bukay hoca geldi ve babamların oyun oynadığı masanın yanına oturdu.. Meriç yeğenim taze çay çıkınca bana çay ver dedi.. demlediğim demlik on beş dakika kenarda beklemişti.. baktım çökmüş çayım.. yarım barda koyup tadına baktım.. çay çok güzel.. keyifle doldurdum bir bardak.. götürüp verdim Bukay hocaya gene keyifle.. daha ocağa geri girmedim ki bağırdı sertçe.. al şu bardağını dedi.. bir dahaki sefere adam gibi taze çay ver bana dedi.. üzüldüm.. çok üzüldüm.. sonra mır gocanın yöntem aklıma geldi.. bu yöntemle çay yapıp götürdüm... Bukay hoca gene aynı sertlikte kızıp bardağı elime verdi.. girdim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım ocakta.. babam geldi.. yeni demlik çayın tadına baktı.. gayet güzel dedi.. süzgeçteki dolu çay telvesini görünce bu ne dedi.. mır gocanın tarifini anlattım.. güldü.. bu eski ve güzel bir yöntem afferim dedi.. bunu da beğenmedi dedim.. ikinci getirdiğim çay buydu.. babam kendine bir bardak doldurdu ve içerek yerine gitti.. kusura bakma Bukay abi.. demlediği çayda bir küflenme olmuş herhalde dedi.. döktük o çayı.. yeni çay demliyor.. on beş yirmi dakikaya getirir çayı dedi.. az sonra mır goca girdi içeriye... sana bir yöntem daha çocuk dedi.. normal kullandığım süzgeçten damlayan damlaların kavanozda zift gibi biriktiği yerden kaşığın ucuyla biraz alıp üzerine su çekti.. simsiyah cam gibi çay oldu.. bu çaydan yap götür biraz sonra Bukay beye dedi.. yirmi dakika sonra aynı yöntemle çay yapıp götürdüm Bukay amcaya.. çayı verince de koşar adım tuvalete kaçtım.. tuvaletin beri köşesinden kulak kabarttım ki bir ses seda yok Bukay amcamda.. verdiğim çayı da gayet güzel içiyor.. beş dakika oyalanıp kahveye geldim.. Bukay amcam elinde boş bardak bağırdı.. afferim dedi.. haydi aynı çaydan bir daha getir.. babamın olaydan haberi yok gülüyor bıyık altı.. mır goca öte taraftan bağırıyor... rinnn!! Tırrinnn.. rin rin tırrinnn!!! 

Bukay amcam o yıl hep o yöntem çayı içti ve hep beğendi...