O tarihlerde yaylada elektrik yok. Evler ve kahvehane gaz lambası ve lüks (löküs) lerle aydınlatılır. Televizyon yoktur ev göç eşyalarında. Ama radyolar vazgeçilmezidir göçlerin muttan yaylaya göçerken ki eşyaları sayayım. Dört ayak masa genellikle iki adet. Tahta divan genellikle iki adet. Divanların üzeri için uygun nakatlar. Genellikle iki kat nakat döşenir divanlara. Sert yastıklar. Milangaz, Büyük tüp, Piknik tüp. Battaniye veya veya kaputlara sarılı kat kat yatak. Kat kat yorgan. Havlu veya peşkirler. İrbik ve güğümler. Kovalar. Mantızlar. Ev sergisi için kadın bastı ve kıl çullar veya kilimler. Bardak çanak.. tencere tava ve tabaklar... unuttuğum vardır elbet. Ama genel itibarı ile bunlar Mut'tan taşınırken ki yük. 

Böyle olunca da Mut'tan yaylaya taşınırken bizim kamyon en az iki göç göçürür. Ama çoğunlukla üç göç, bazen dört göç olur arabada. Yayladan Mut'a dönüşte ise tek göç olur. Bazen iki ev göçü olur. Yayladan Mut'a tek ev veya iki ev göçü olmasına karar verdiren esas unsur.. göç sahibinin Mut'a ne kadar odun götürdüğüdür. Odun üç dört ton ise tek göç.. odun azsa iki göç aynı anda. 

Hülase babam o gün bana yardım et dediğinde Mut'tan yaylaya beş ev göçü gidecek ilk iki sefer ikişer ev göçü.. son sefer tek ev göçü. 

Yaşım on üç on dört. Bana göre yetişkin gencim.. piyasaya göre çocuğum. Ses benim sesim değil. Angut kuşu gibi hörleyik bir ses. Yaylaya varınca Akkulak sekmeğinin oradaki göç evine arabayı çekti babam.. şu iki evi yükleyin. Yükleme işi bitince bana söylersin çarşıya gelip dedi ve gitti kahvelerden tarafa. Kahveler kapalı. Okul dolayısıyla eylül on beş veya yirmi kapatıyoruz kahveyi. Yükleme işlemi bitince yayla çarşıya vardım. Beri kahvenin önündeki yolu iyice ıslatmışlar.. yola iki masa koymuşlar.. yolun ortasında içiyorlar.. masada Gürkan amcam var. Yavuz Ünlü var. Durmuş Deryal var. İsmail hoca oralarda ama içenlere bulaşmak istemiyor. İyaşeyi ve eti hazırlayan Abit abi var.. Nazmi amcam var. Hatırlayamadıklarımda var. Kalabalıklar. 

Bacaksız Hüseyin'in bakkal açık ve o da var. Hem istekleri karşılıyor sigara migara, hem keyifle içiyor ara ara. O zamanlar rakı bardağı çok yaygın değil. Çay bardağında içiliyor. Babama araba hazır dedim. Babam kalktı. Gürkan amcam şu bardağı içde öyle git dediyse de içmedi babam. Bugün üç seferim var kötü olurum. Ama Merici vekil bırakayım size. Son seferimde götüreyim. O zamana kadar benim vekilim o olsun dedi. Masadakilerin ortalama yaşları kırk filan.. ben 13 - 14 yaşımdayım ama.. babam öyle deyince yirmi beş otuz oluverdi benim yaşım kendimce. Büyük bir adammış gibi oturdum masalarına.. Yavuz Ünlü yarım çay bardağı rakısını bana uzattı diktim bitirdim. Banad a bardak getirdiler sonra hemen... her şerefe denildiğinde herkesle bardağımı tokuşturup şerefe deyip fondipledim bardağımı. 

Her defasında bu babasından iyi içiyor deyip bardağıma rakı koydular keyifle ve beni alaya alarak. Ama ben her seferinde bir iki yaş daha büyük pozlarına yattım. Kaç bardak içtim bilmiyorum. Kaç saat içildi bilmiyorum. Arada bir elime bakır tas verip beğdayının çeşmeden suyunu doldur gel diyorlar. Düşe kalka gidip geliyorum. Herkes gülüyor halime. Benim umurum değil amma.. etrafımdaki bütün söğütler dönüyor. Fırın dönüyor. Masadaki her şey herkes dönüyor. Bana gülen kahkahalar dönüyor. Arkta akan su dönüyor.. dalda fincan gibi duran galle dönüyor. Gallenin sesi bile dönüyor.. tik tik tirik.. babam üçüncü sefere gelmiş ve onu yollamış Durmuş Deryal ile Yavuz amcam.. biz getiririz elleme demişler.. hava kararıyorken havalı kapı beyaz minibüsün orta kapı açıldı. Beni koltuğa oturttular. Direksiyona Durmuş Deryal bindi. Sağ öne Yavuz Ünlü. Ayı deresine iniveren virajda havalı kapının merdivenine tepesi üstü düştüm. Durdular ve beni bi gat oturttular gene. Gene öne bindiler. Gözüm kapının merdiveninde.. ama yıkılganda gene gittim aynı yere tepesi üstü. Gene oturttular yerime.. gene bindiler öne.. ben pınar gözünde de uçtum tepesi üstü aynı yere.. 

Virajların bir yönü düşman bana.. o yön virajlara ifrit oluyom amma nafile ki aynı yere tepesi üstü uçuyorum. Bir süre sonra yanıma Yavuz Ünlü bindi. Ama o bile zaptedemedi beni. O yönlü virajın hepsinde aynı yere tepesi üstü uçtum. Yavuz amcamla Durmuş amcam hem sinirleniyorlar. Hem katıla katıla gülüyorlar. Durmuş amca Yavuz amcama, ortak ben şimdiye kadar yolcunun böyle zoruna denk gelmedim diyor.. katıla katıla gene gülüyorlar.. 

İş bankasının oraya vardığımızda oturur vaziyetteydim ve bağırdım.. durun inecem dedim.. ben burdan giderim eve dedim.. israr edince indirdiler.. daha doğrusu onları yeteri kadar usandırdığım için indirdiler. Çınar altından geçerken Ahmet Candan (babamın dayıoğlusu.. namı diğer öküz Ahmet) ile, Ahmet amcamla karşılaşmışım.. merhaba amca deyip denginden hazır kıta geçerken amcam sarhoş olduğumu anlayınca eve kadar arkamdan takip etmiş ve babama doğancı tepe arkasındaki evde teslim etmiş beni. ( şimdiki kültür mahallesi yokuşlu sokak ).. sabah uyanacak olduğum o zorlu dakikalarda Yavuz amcamla Durmuş amcam hala gülüyorlardı bana.. bu olaydan sonra ya bir yıl geçti ya iki. Yavuz Ünlü izine geldi gene. Babam kahveci Alinin kahvesinin karşısına iki tavla masasını koydu. Tabureleri götürdü. İki minder götürdü.. kahve yıkığının sol yanına tam oradaki söğüt kesilip kütüğü oraya devrilmişti. Babam minderleri kütüğe koyup Yavuz Ünlüyü, halaoğlusunu oturttu.. ve başladılar gelen misafirle içmeye.. Meriiiiçcc!! Fırından tavayı getir. Meriiiiçç!! Su getir.. Meriiiçç bardakları değiştir.. Meriç aşağı Meriç yukarı. 

Onların karşısındaki söğüde yaslandım.. akşam üzeri kahve boşalınca onları izliyorum.. keyfim yerinde.. Yavuz amcam kütüğün üzerinde sallanıyor.. düştü düşecek.. aklıma benim dolmuşta düştüklerim geldi.. ve derken Yavuz amcam kendini kütüğün üzerinde değil de koltukta zannedip arkasına yaslanmasıyla çayırlıkta bayırdan aşşağıya yuvarlandı gitti.. koştum ve bir çırpıda vardım yanına. Omuzuna girdim.. kaldırdım.. yukarıya getirdim.. ki geldiğimizde masadakiler Yavuz amcamla sohbet ediyorlardı... göyaaa... usulca oturttum yerine Yavuz amcamı.. sana sandalye getireyim dedim.. babam karşı çıktı.. en güzel en rahat yeri verdim ben halaoğluma dedi.. arkana yaslanma Yavuz amca, arkanda yaslanacak yer yok.. söğüt kütüğünde oturuyorsun dedim.. 

Gene geçtim karşılarındaki söğüde.. bacaksız Hüseyin'den birde gabak çekirdeği aldım.. tam seyirlik.. on dakika geçmedi Yavuz amcam gene yaslandı arkasına göyaaa.. ve gene yuvarlandı aşağıya.. masadakiler bu defa görüp bağırdılar nöğrün sen Yavuz diye.. ben gene koltukladım getirdim.. millet nöğrün deyince ayağım takıldı, tuvalete gedeceğidim dedi.. tuvaletine götürüp gene oturttum.. Yavuz amcamın kulağına, ben dolmuşta kaç düştüysem seni bugün o kadar kaldırırım merak etme dedim ve yerime döndüm baktım ki Yavuz amcam yok.. gene koştum.. diğerlerinin haberi bile yok. 

Gene oturttum yerine.. babam durumun farkına varınca Yavuz amcamı uygun yere götürdüler ve orda içmeye başladılar. Kahveci Alinin kahvesindeki sedire oturttular yavuz amcamı.. önünü masayla beslediler.. eline bir darbuka verdiler.. Gürkan amcamda cümbüşünü aldı.. yaylanın en güzel gecelerinden gününden biri yaşandı.. bunlar yaşanırken de ben Yavuz amcamla ödeşmiş oldum...