Necati İnce amcam kuzulukta veya bizim kahvenin çay ocağında kurulan birçok çilingir sofrasının baş müdavimi olmuştur.. 

Saygıda kusur etmez büyüklerine karşı.. benim gibi boşboğaz konuşması olmaz.. yerli yerinde münasibince konuşur.. gülerken hiç esirgemez çehresindeki tebessümünü ve kalın kahkahasını. 

Her çilingir sofrasında da o yaz günlerinde, Necati amcamın eşsiz lezzetteki ekin dudu illaki istenir benden.. cingil cingil ekin dudu yetiştiririm sofralarına.. ağzımın yüzümün kapkara duduyla, üstüm başımın dut lekeleriyle.. ve de yalana yalana o sofralara getirdiğim ekin dudunun haddi hesabı yoktur.. dut dahil herkesin anısına saygıyla.. ama bu mevzuda bir anıyı anlatmadan geçmeyecem.

Necati İnce'nin büyük oğlu Uğur ile, benim Ethem dayımın oğlu Uğur çok yakın arkadaş oldular o dönem.. yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor.. Necati amcamın mercedes kamyonu var kapalı kasa ve termokinli.. evet yanlış okumadınız o yıllarda mandıranın ürünleri bu araba ile usulünce pazarlanmakta.. Necati amcamın birde, mavi renkli 2000 motor Ford granadası var.. çocukluğumun yaylasının en afilli arabası.. iki uğur gah kamyonla, gah taksi ile pikniğe giderler.. karaekşiye giderler.. Taşucu'na denize giderler.. bu hikayenin olduğu gün coştu bu iki kafadar.. Ford granadanın içinde içiyorlar.. bir pınargözü tarafına geçiyorlar.. bir kumru tarafına geçiyorlar.. böyle üç beş geçtikleri bir sıra babam sesledi.. bir yere oturun da için.. başımızı döndürdüğünüzü geçtim.. Allah esirgesin bi kaza yapmayın.. 

Hülase bu uyarılı geçiş kumru tarafınaydı.. uzun ara sonra son hız pınargözü tarafına geçtiler.. kahveler civarında yukardan aşağıya inen büyük arga hız sebebi ile düşmedi bile taksi.. bu mavi Ford granada çalıştığında kendiliğinden açılan bir rayo anteni var.. o geçişlerinde o antende asılı ve uçan bir şey gördüm.. sonra tekrar kumruya son hız geçerken ön cam sileceklerinde ve arka cam sileceğinde de vardı asılı şeyler.. antendeki de duruyordu ve yeşildi.. uzun ara sonra usulünce geldiler kahvenin oraya.. ama arabada asılı hiçbir şey yoktu.. ikisi de söz misali düdük gibiydiler, zevkten dört köşeydiler.. 

Dayıoğlum bizde yattı o gün.. ertesi günü sabah sordum.. o haliniz neydi öyle dedim.. birde arabanın sileceklerinde ve anteninde asılı olanlar neydi dedim... o haldeyken burda durmadık değil mi hiç dedi.. durmadınız jet gibi geçtiniz.. arabanızın tekeri şu argın suyuna değmedi dedim.. güldü dayıoğlum.. biraz durdu.. don fanila gömlek kuruturduk dedi.. bir ara hangi yöndeyiz bilmemde.. ikimizde üst baş kustuk.. sonra kumruda çimip üst başımızı yıkadık.. sonrada arabada kuruttuk.... 

Hızla kahvenin önünden geçtiğimizde çıplaktık insan içine çıkacak halimiz yoktu.. 

Ahanda şu gelen arabayla ben Muta kaçalım bir hafta on gün görünmeyeyim deyip gitti gülerek...