İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
MANASTIR – ASKERİ İDADİ VE ATATÜRK
31/05/2024 Atatürk’ün
kişiliğini oluşturan eğitim kurumu Manastır Askeri İdadisi (Lisesi), aynı
zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadroların da yetiştikleri önemli bir
okuldur. Bu yüzden Makedonya Cumhuriyeti topraklarında yer alan Manastır
kentini ve o ünlü Askeri İdadi’yi görmeyi çok istemiş ve nihayet bu arzuma nail
olmuştum. Manastır İlim ve Güzel Sanatlar Derneği’nden bir çağrı almıştım. Ardından
bu Derneğin Genel Sekreteri olan dostum Trayko Ognenovski aramış ve ısrarla
“gel” demişti. Davet edilenler arasında Prof.Dr.İsmail Kaynak ile Kamil Toygar
da vardı. 1960 yılında kurulmuş olan
Derneğin en önemli işlevi, öteki derneklerle birlikte Makedonya İlimler
Akademisi’nin kuruluşunu sağlamış olmasıdır. Manastır’daki tüm kültür ve sanat
faaliyetlerini de bu dernek düzenlemektedir. Derneğin Manastır dışında da
üyeleri vardı. Dernek başkanlığını, siyasetle de meşgul olan ekonomist Kiril
Krstev yapıyordu. Genel Sekreter Trajko Ognenovski ise öğretmenlikten ayrılmış
olup derneğin tek maaşlı elemanıydı. Trajko siyasetle de uğraşmakta ve sivil
savunma uzmanı olarak görev yapmaktaydı. Anılan sempozyumun bütün yükünü
omuzlayan Trajko ile, sonraki yıllarda da dostluğumuz devam etti. Bir ara onu
Eskişehir’de düzenlediğimiz Halk Edebiyatı Semineri’ne davet ettim; geldi ve
bir de bildiri sundu. Atatürk
Müzesi Manastır’da geçen ilk gecemizin
sabahında kahvaltıdan sonra, yeni inşa edilmiş olan Manastır Kültür Evi’ne
gittik. Buradaki görevliler bize yakın ilgi gösterdiler. O arada Eski Kültür
Bakanı Jivkov Vasilevski ile de tanıştık. Bu zat Üsküp Milli Müzeler Komisyonu
Başkanı olarak görev yapıyordu. O görüşmemizde Vasilevski, Osmanlı döneminde
idadi olarak kullanılan ve Atatürk’ün de okuduğu binanın “Tarih Öncesinden
Günümüze Makedonya Müzesi” haline getirileceğini ve bu müzede Türk-İslâm
eserlerinin de sergileneceğini; Atatürk için de özel bir bölüm olacağını
söyledi. Demirel, Ecevit, Tekin Arıburun gibi Türk siyaset adamları buraya geldikleri
zaman, müze konusunda destekte bulunacaklarını vaad etmişler, fakat gittikten
sonra da verdikleri sözleri unutmuşlar! Oysa adamların niyetleri güzel. Bizden
istedikleri şey, Büyük Öndere ait, müzelik bazı malzemelerin ve tarihi
belgelerin buraya gönderilmesidir. 6 yıldır, Üsküp’teki T.C.diplomatlarına bu
hususta başvurmalarına rağmen netice alamamış olmalarından dolayı üzgün
olduklarını söylediler. 6000 metrekarelik alanda kurulacak olan bu anlamlı ve
önemli müzede Türkiye ve Türk tarihinin de geniş yer alacak olması bakımından, o
tarihteki hükümetimizin ilgisizliğini anlayabilmek mümkün değildi. Kültür Bakanı Vasilevski o
görüşmede bize şunları da söylemişti: “Buradaki Türk-İslâm kültürü, sizden çok bizim malımızdır…Atatürk’le
ilgili müze, sadece Kemal Atatürk’ün Makedonya’daki hayatını değil, genel
olarak yaşamını içerecektir. Biz bu müzenin Türkiye’den gelecek müzeciler
tarafından tanzim edilmesini T.C.
hükümetinden resmen talep ettik. Atatürk ile ilgili, birlikte bir şeyler
yapabiliriz. T.C.ile imzaladığımız bir protokolda, bu konuya da yer verildi.
Bizim için hiçbir sakınca yoktur; ama neden gerçekleşmediğini de anlayamıyoruz.
Biz Türkiye ile sıkı bir işbirliği yapmak istiyoruz. Gelin, müzeyi birlikte
yapalım diyoruz.” Daha sonra, İdadi binasının içindeki bir odada, Atatürk Müzesi oluşturuldu ve bu müzenin açılışında zamanın T.C.Dışişleri Bakanı İlter Türkmen de hazır bulundu…Giderek, o müzenin Atatürk’ün büyüklüğü ile mütenasip olmadığı anlaşılarak; Kuruluşunu bizzat yaptığım Türk-Makedon Dostluk Derneği Başkanı Ohrili Memduh Şen’in harcadığı 40 bin dolar ile, daha geniş salonlarda ve daha görkemli bir müze oluşturuldu. Bu yeni müzenin açılışı ise o tarihteki Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel ve Kiro Gligorov tarafından yapıldı. Askeri İdadi Türk tarihinde Manastır Askeri İdadisi olarak bilinen
tarihi yapı, 1848 yılında inşa edilmiş. Bundan üç misli daha büyük olan Kırmızı
Kışla ile 1844’te inşa edilen Beyaz Kışla, zaman içerisinde yıkılmışlar. Ayakta
kalan bugünkü bina ise, 1981-85 yıllarında esaslı bir restorasyona tabi
tutulmuş. Binanın o günlerdeki Müdürü Dimitar Dimitrovski Ankara’daki
Balkanoloji Kongresi’nde, “Manastır’daki Türk-İslâm Eserleri” başlıklı bir
bildiri sunmuştu. Makedonya yönetimi, İdadi
binasının tam karşısında görkemli bir spor kompleksi inşaa etmişti. Böylesi
yapıları görünce, bu ülkenin spordaki
başarılarını daha iyi anlamak mümkün oluyordu. İdadi’nin girişinde Arap
harfleriyle yazılı bir kitabe vardı. Kapının sağ yanındaki bir plaket üzerinde
de Makedonca ve Türkçe şu söz yazılıydı: “Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratıcısı ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa
Kemal Atatürk 1900 yılında Askeri İdadi’yi bu kışlada bitirdi.” Binanın içindeki mermerler ve yapı hemen hemen tümüyle
orijinal haliyle duruyordu. Asıl görevi mimarlık olan ve Türkler’le, Manastır
Türk mimari eserleri üzerine konuşmaktan zevk duyduğunu söyleyen Müze Müdürü Dimitrovski,
şu ilginç bilgileri vermişti: “Mimar Sinan’ın inşa ettiği bir
cami, bakımsızlıktan, maalesef yok olmaktadır! Bu İdadi binasını ise,
Yunanistan’daki meşhur Akropol ile karşılaştıranlar vardır; çünkü benzeri
olmayan bir mimari tarzı var. Batılılar her zaman Türk-İslâm eserlerini, batı
mimarisi ile karşılaştırarak değerlendirirler. Oysa bu değerlendirme yanlıştır.
Çünkü Türk eserleri başlı başına ele alındığında sanatsal değerinin büyüklüğü
ve üstünlüğü ortaya çıkmaktadır. Yani batı mimarisi ile Türk mimarisi mukayese
edilemez. Kurulacak olan müzede İslâm devrinin özelliği, halkın yaşamı,
işlevleri vs. somut olarak gösterilecektir. Bu müzede maddi ve manevi folklor
değerleri de bulunacaktır.” Eleni’nin Evi Manastır’ın merkezinde, bizim kaldığımız Epinal
Oteli’nin yanındaki eski bir taş binanın da, Atatürk’ün yaşamında önemli yeri
vardır. Bu evde yaşayan Eleni adlı Ulah kızı ile Atatürk’ün aşkı, bugün bile
efsaneleştirilerek anlatılmaktadır. Manastır’ın Türk yapısı, eski
yapılarından birisi de, o dönemde Ordu Evi olarak kullanılan binadır. Bu bina
sonraları restore edilmiş, etrafı ağaçlandırılmış, bahçesi çiçeklerle süslenmiştir.
Gerek mimari tarzı, gerekse kullanılış biçimiyle askeri amaçlara uygun bir
bina. O kadar ki, gerektiğinde ağır silahların da yerleştirilebileceği yerler
bulunmaktadır. Türk askerleri ve subayları her
gün, Ordu Evi’nden çıkarak, Eleni’lerin evinin önünden geçerlermiş. Atatürk de
atıyla buradan geçerken, Eleni, balkona çıkarak O’nu seyredermiş. Hayranlık,
giderek aşka dönüşmüş. Tanışmışlar, sevişmişler ve bir gün Atatürk’le Eleni
ortadan kaybolmuşlar. Ailesi gerçeği öğrenince, Eleni’yi, bilinmeyen bir yere
kaçırmış ve âşıklar, bir birlerini bir daha görmemişler!... Manastır’dan
Notlar Manastır,
Pelister Dağı’na sırtını dayamış olan, müstesna bir kent. Ormanlarla bezeli,
sularıyla ünlü bu dağın dorukları, her zaman karla kaplıdır. Ortasından akıp giden
Travo Nehri, şehri ikiye ayırıyor. Merkezdeki Büyük Voştad Meydanı’ndaki
tiyatro binası da Osmanlı döneminden kalma. Bizim kaldığımız otel de tam
burada. Gençlerin akşam saatlerinde korzo yaptıkları alan da bu merkezde
bulunuyor. Yugoslavya’nın her yanında gördüğüm bu korzo, tam manasıyla, sosyal
bir olaydır. Küçük
Voştad Meydanı’nda ise, sacayağı gibi duran üç muhteşem Türk abidesi var.
Bunlardan birisi Yeni Cami. O gün, bu cami sanat galerisi olarak
kullanılıyordu. İkinci abide ise İshak Kadı Camii olup, bu camide ibadet
edilebilmektedir. Ne yazık ki, vakit namazlarındaki cemaat sayısı beşi onu
geçmiyor. Cuma namazlarında ise 40-50 kişilik cemaat toplanıyor. Bu camiyi
ziyarete gittiğimde, imam Hacı Davut ve birkaç yaşlı Arnavut ve Türk’le sohbet
etmiştik. Sacayağının üçüncü ayağında ise bir saat kulesi bulunuyor. Bu kule,
çok güzel bir parkın içerisindedir. Parkta, daha çok yaşlı erkekler toplanıp
sohbet ediyor ve oyun oynuyorlar. Bilindiği gibi, bağımsızlık
ilân ettiğinde, Makedonya’yı ilk tanıyan ülkelerden birisi Türkiye olmuştur.
Sonraki aşamada da bu ülkeyi her alanda desteklemiş olan ülke yine Türkiye’dir.
Makedonya’nın üç asli unsurundan birisi Türkler’dir. Ne var ki, Türk
milletinin, böylesine değer verdiği Makedonya’yı yönetenler, gün gelmiş, bu
tarihi Türk Saat Kulesi’nin tepesine, kocaman bir haç dikerek; Türkler’in de,
Müslümanların da yüreklerini sızlatmışlardır!... İshak Kadı Camii’nin
yanındaki Kaymakçalan Sokağı, adını, yakındaki bir dağdan almış. Adı üstünde bu
dağda kaymak, süt, yoğurt üretilerek, şehre getirilir, satılırmış. Zira burada
hayvancılık yapılıyormuş. Kaymakçalan Sokağı’nı geçip, yukarıya yürüyünce,
karşınıza 4-5 asırlık bir çınar ağacı çıkar. İşte burası, Türk Mahallesi’dir.
Buradaki evler, tipik Türk mimarisinin, Manastır’da yaşayan örnekleridir.
Burada Çınar Camii adı verilen bir de cami bulunmaktadır. Kimi duvarları
yıkılmış olan caminin, üzeri de açıktır! Ancak, minaresi sağlam durumdadır. Manastır’daki
bizim olan yapılardan birisi de Bezistan (Bedesten) denilen ve benzerine
Türkiye’nin her yanında rastlanan tipik
bir kapalı çarşıdır. Eski dönemlerde burada kasap ve manav esnafı faaliyette
bulunurmuş; ama şimdi, her meslekten ticaret erbabı burayı kullanmaktadır. Bedesten’in
karşısındaki Türk bozacıya girip hem biraz dinlendik, hem de nefis birer boza
içtik. Orada yaşlı bir Ulah garsonla tanıştık. Civardaki Tırnovo köyünden olan
bu
adam Sultan Reşad’ın 1916 yılında Vidin’e yaptığı seyahat sırasında
oradaymış. Manastır’da,
haziranın ilk pazar günü balıkçılar arasında yarışma yapılıyormuş.
Gelenekselleşen bu yarışmaya katılan balıkçılar 2 saat içerisinde tutacakları
balıkların sayısına ve kilosuna göre değerlendiriliyorlarmış. Örneğin bir
balığa bir puan, bir kilo balığa bir puan verilerek, derecelendirilip ödüller
veriliyormuş. Manastır Bir
zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun, önemli vilayetlerinden birisi olan
Manastır’ın İshak Bey Camii’nde, Camiin bakıcısı Fethi Ali ile yaptığımız
sohbette, önemli bilgiler edindim. İshakiye de denilen İhsan Bey Camii’nin
hemen karşısında Nallı Cami de denilen Yeni Cami bulunuyor ve bu camiin önünde
tarihi Zincirli Pınar Çeşmesi var. Fethi Ali ile bu çeşmenin önüne oturduğumuz,
dertli dertli yakınmalarda bulundu: “Türkiye’ye gidemedim. Gitmek istiyorum,
ama param yok. Yol parası bulsam, akrabalarıma götürmek için, bir sürü hediye
almam gerek, çünkü bizde hediyesiz bir yere gidilmez! Benim İstanbul’un
Sağmalcılar, Bayrampaşa semtlerinde akrabalarım var…” diyen adamcağız
yakınmasını şöyle sürdürdü: “Şimdi bana, sen Arnavutsun diyorlar! Hayır, ben
Türk’üm demeye korkuyorum. Bir gün burada Müslüman kalmayacak!...Kosova
olaylarından sonra, Makedonlar, Türk mü Arnavut mu, bakmıyorlar. Ben Müslümanım
diyerek yakamı kurtarıyorum…İmanını kaybeden, devletini de kaybeder!...” Manastırlı gençler, akşam saatlerinde Sultaniye Mahallesi’nde korzo yapıyorlarmış. Drahor da denilen, Dar-Hor Deresi de gençlerin bir başka buluşma yeriymiş. Vaktiyle bir de Kurtlu Dere varmış, ama o dereyi kurutmuşlar. Şehrin sırtını dayadığı Pelister Dağı’nın suyu, hemen köpürdüğü için bu suya “sabun tutan su” demişler. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI - 19/11/2024 |
TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI |
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR - 15/11/2024 |
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR |
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?... - 08/11/2024 |
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?... |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R - 29/10/2024 |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R |
BİLGE KAĞAN - 25/10/2024 |
BİLGE KAĞAN |
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA - 04/10/2024 |
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA |
ÖLÜMÜNÜN 500. YILDÖNÜMÜNDE ŞAH İSMAİL HATAYİ - 01/10/2024 |
(Ve Türk’ün Türk’ü kırdığı Çaldıran Savaşı) |
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT - 24/09/2024 |
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT |
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 50 YAŞINDA - 20/09/2024 |
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 50 YAŞINDA |
Devamı |