İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
TEMİZ İNSANLAR ÜLKESİ KARDEŞ PAKİSTAN VE KEŞMİR SORUNU
02/07/2024 Bilindiği
gibi “pak” temiz demektir. Pakistan ise, “Temiz İnsanlar Ülkesi” anlamını
içerir. Bu ülkenin, Türk Milleti nezdindeki önemi çok büyüktür. Zira orada
milyonlarca kandaşımız, candaşımız yaşamaktadır. Bu nedenledir ki, Pakistan’a
giden bir kişi, orada, hiçbir ülkede göremeyeceği itibarı, sevgiyi, saygıyı
görecektir. 60 yıl önce bağımsız bir ülke olarak
dünya coğrafyasında yerini alan bu ülkenin, istiklal sürecinde önemli yeri olan
Allame Muhammed İkbal, 1930 yılında Allahabad’da, Müslüman aydınları bir araya
getirdi. Bu toplantıda Pakistan’ın temelleri atıldı. 1933’de Cambridge’de
öğrenci olan C.Rahmit Ali, “Ya şimdi, ya asla!” başlıklı bir broşür yayımlamış
ve kurulacak olan İslam devleti’nin adının Pakistan olmasını önermişti.
Hindistan’da, 1937 yılında yapılan seçimlerde Müslümanlar büyük bir zafer elde
ettiler. Bu zafer Hinduları telaşlandırdı; yoksul Müslümanları da yanına alan
Gandi yoğun bir propagandaya girişti. Bunun üzerine Muhammed Ali Cinnah
harekete geçerek, Müslümanları yeniden örgütlendirdi. 23 Mart 1940’da Lahor’da
toplanan Müslümanlar, Bağımsız Pakistan çözümünü benimsediler. 1945-1946
seçimlerinde Müslümanların durumları daha da güçlendi. Seçim sonuçları,
Hindular’la birlikte İngilizler’i de telaşlandırdı, zira Müslümanlar, bağımsız
bir devlet kurma yolunda epeyce yol almışlardı. 1946 yılı Ağustos ayında Nehru’nun
kurduğu hükümete Müslümanlar karşı çıktılar. Yer yer meydana gelen
çatışmalardan sonra, ülke bir iç savaşa sürüklendi. Ekim ayında hükümete
Müslümanlar da girdiler; ama çatışmalar önlenemedi. Nihayet 14 Ağustos 1947’de
Pakistan’ın bağımsızlığı ilan edildi. Bu, İngiliz Milletler Topluluğu
çerçevesinde elde edilen bir bağımsızlıktı. Ama artık bir Bağımsız Pakistan Devleti
kurulmuştu. Ülkenin Genel Valilik görevini, bir anlamda Devlet Başkanlığını
Kaid-i Azam Muhammed Ali Cinnah üstlenmişti. Ne var ki bir yıl sonra, 1948
yılında bu büyük lider, hayata gözlerini yummuştu. 1956
yılında Kurucu Meclis’in kabul ettiği Anayasa ile birlikte tam bağımsız
Pakistan İslam Cumhuriyeti ilan edildi. Ülkenin ilk cumhurbaşkanlığını General
İskender Mirza üstlendi. Pakistan
Cumhuriyeti, sık sık hükümet ve
cumhurbaşkanı değiştirdi; bu arada askeri darbeler oldu. Şurası
bir gerçektir ki; zaman zaman çok partili demokratik bir sisteme de bürünen
Pakistan’da yönetim kimin ya da hangi siyasal partinin elinde olursa olsun;
Türkiye’ye karşı uygulanan politikalar aynen devam etmektedir. Bu politika,
kayıtsız şartsız, Türkiye’nin yanında yer almak ve her platformda Türkiye’yi
desteklemektir. Nitekim, Birleşmiş milletler Genel Kurulunda yapılan
müzakerelerde, Pakistan delegesi, Türk delegesiyle aynı doğrultuda oy
kullanmaktadır. 1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonraki gelişmelerde Pakistan, her
şeye rağmen, Türkiye’yi desteklemiş ve sonraki aşamada KKTC’ni tanımıştır.
Gerçi, ABD baskısı ve tehditleriyle, tanımanın resmi boyutu geri alınmıştır
ama; o günden bu yana, İslamabad’da, KKTC’nin temsilciliği bulunmaktadır. Kardeş
Pakistan Devleti’nin sorunları ile Türkiye’nin sorunları büyük ölçüde
benzerlikler arzetmektedir. Türkiye’nin altını oymak, bölüp parçalamak için,
sinsi sinsi çaba harcayan dış güçler; benzeri çalışmaları Pakistan’da da
yapmaktadır. Örneğin, İngiltere ile A.B.D., sürekli olarak Pakistan’in iç
işleriyle oynamaktadır!... Pakistan İslam Cumhuriyeti, 796,096
Km.karelik toprakları ve 100 milyonu aşan nüfusu ile dev bir ülkedir.
Ekonomisi, sanayisi, tarımı, ticareti; ulaştırma, eğitim ve sağlık gibi önemli konularda kaydettiği aşamalar ile
hızla büyüyen, dev bir ülke…Ve muhteşem tarih ve kültür hazineleriyle dolu dev
bir ülke…Geçmişi binlerce yıl önceye dayanan Rawalpindi yakınlarındaki yazılı
kayalar; İskitler, Parslar, Kuşanlar, Ak Hunlar, Persler, Türkler ve
Timuroğulları’ndan kalan gizemli sanat abideleri…Ekber Şah’ın inşa ettirdiği
kale; Cihangir, Şah Cihan, Evrenzeb’in Lahor’da inşa ettirdikleri sayısız
eserler; yine Lahor’da Şah Cihan’ın yaptırdığı ünlü Şalimar Bahçesi…Türk asıllı
Sultanların Sind Eyaletinde, Haydarabad yakınlarındaki anıt mezarlar… Bütün
bunlara bakınca görülüyor ki, Pakistan’da yaşayan insanlar, Türk
milleti’nin kardeşleridir…Bu
kardeşlerimiz Milli Mücadele yıllarında, dişlerinden tırnaklarından keserek
topladıkları paraları, Mustafa Kemal Atatürk’e göndermişlerdir. Kuşkusuz, Milletimiz bütün bunları
unutmamıştır ve unutmayacaktır. Unutmamış olduğumuzun somut kanıtı, Pakistan’da
meydana gelen her olumsuz durumlarda, halkımızın, yardım konusunda gösterdiği
duyarlılıktır. KEŞMİR Hint Yarımadasında, Himalaya
Dağlarının eteklerinde bulunan Keşmir, Doğu Türkistan ve Afganistan ile
sınırdaştır. Bu bölgenin güneybatısında Pakistan, güneydoğusunda Hindistan,
kuzeydoğusunda Tibet ve biraz da Tacikistan yer almaktadır. Özgür ve işgal
altındaki Keşmir’in yüzölçümü toplam 100,569 Km.kare; nüfusu ise 10 milyonun
üzerindedir. Bu özellikleriyle Keşmir, yeryüzündeki 184 devletin 87’sinden daha geniş bir alana sahiptir ve 114
devletten daha fazla sayıda insan yaşamaktadır. Keşmir, kuzeyde Baldistan, güneyde
Cammu, doğuda Ladak ve batıda Gilgit Eyelatlerine ayrılmaktadır. Buradan çıkan
İndus, Celum ve Çenab gibi büyük ırmaklar, Pakistan’a doğru akar. Başkent
Srinagar 1768 metre yükseklikte kurulmuş olup medrese, cami ve türbeleriyle
ünlüdür. Diğer önemli yerleşim bölgesi olan Cammu, vadinin güneyinde yer alır.
Denizden 1500-1800 metre yüksek olan Keşmir vadisinin verimli topraklarında
pirinç, buğday, mısır ve arpa gibi tarım ürünleri yetiştirilir. Meyvecilik,
hayvancılık ve ipek böcekçiliği de yapılan bölgede bakır, demir, çinko ve
mermer madenleri çıkarılır. Keşmir, coğrafi ve doğal güzellikler bakımından
dünyanın en güzel yerlerinden biridir. Keşmir, Gazneli Mahmut, Cengiz han
ve Timur tarafından ele geçirilemedi. Hint Racalarının yanına paralı asker
olarak giren Türk asıllı Şah Mir Svati, becerileri sayesinde kısa zamanda
yükselerek, Raca Sinha Deva’ya vezir oldu. Deva’nın ölümünden sonra Keşmir
tahtını ele geçirerek bölgeye hakim oldu ve Keşmir Sultanlığı’nı kurdu. Şah Mir
Svati’nin neslinden gelen sultanlar 1339-1589 yılları arasında bölgeyi
yönettiler ve İslamlaştırdılar. Babür’lülerden Ekber Şah 1589’da bölgeye hakim
olarak Keşmir Sultanlığı’na son verdi. 1739’da Nadir Şah’ın Afganistan
Krallığına ilhak ettiği Keşmir’i 1819’da Sih Mihracesi Ranjit Singh ele geçirdi
ve bu sülale İngiliz vesayeti altında 1947 yılına kadar ülkeyi yönetti. 1990 yılından bu yana her yıl, 5
Şubatta Pakistan’da “Keşmirle Dayanışma Günü” kutlanmaktadır. Bu günün amacı,
Keşmir sorunu için uluslar arası alanda kamuoyu oluşturmak ve gerekli desteği
sağlamaktır. 5 Şubat 1989 tarihinde başlatılan “Keşmir Demokrasi Yılı”,
giderek, her yıl aynı tarihte bir dayanışma gününe dönüşmüştür. Pakistan
ile Hindistan’ı zaman zaman savaşın eşiğine getiren Keşmir sorununun ne
olduğuna da kısaca değinmekte yarar görüyorum. Olay, 1947 yılında başladı…Hindistan
hiçbir hakkı olmadığı halde Cammu ve Keşmir’i işgal etti. Oysa bu bölgede
yaşayan insanların tamamına yakını Müslümandı ve onların Pakistan’a katılmaları
gerekirdi. Ya da en azından bağımsız bir Keşmir devleti kurulmalıydı. Buna da,
insanlar, kendileri karar vermeliydi. Hindistan, Müslüman Keşmir’lilerin
feryatlarına kulak asmadığı gibi, terör estirmeye başladı. Sorun, B.M.
(Birleşmiş Milletler) Teşkilatına götürüldü. B.M.Güvenlik
Konseyi, 13 Ağustos 1948 ve 5 Ocak 1949 tarihlerinde, bölge halkına
self-determinasyon hakkını veren karar tasarılarını kabul etti. B.M.Güvenlik
Konseyi, Cammu ve Keşmir’in Hindistan toprakları olmadığını vurguluyor ve
bölgede yapılacak bir halk oylamasıyla, halkın iradesinin saptanmasını ve
tarafların da buna göre hareket etmeleri gerektiğini karar altına alıyordu.
Yani, Cammu ve Keşmir’de yaşayan Müslüman halk, isterse bağımsız bir devlet
kurabilir, isterse Pakistan’a veya Hindistan’a katılabilirdi. Hindistan, B.M. kararlarını görmezden
geldiği gibi; bölgeye yığdığı 700 bin dolayındaki bir ordu ile, katliamlar
yaparak, halkı sindirmeye çalıştı. Estirilen korku ve teröre rağmen, mücadeleyi
sürdüren Müslüman Keşmirliler, bugüne kadar 75 binden fazla şehit verdiler.
Adeta, yabancı askeri güçler tarafından işgal edilmiş olan Keşmir’de insan
haklarının ihlal edilmekte olduğu, uluslararası insan hakları kuruluşlarınca da
belgelenmiştir. B.M. Teşkilatı ve O’nun başındaki Genel Sekreter de durumun
vehametini bilmektedir. Keza B.M.Güvenlik Konseyi de, Daimi Delegeler de Keşmir
gerçeğini bilmektedir. Ne var ki; ezilenler, sömürülenler, kendi ülkesinde
esaret hayatı yaşayanlar ve öldürülenler Müslüman olunca; New York’ta dünyanın
düzenini sağlamakla görevli olanlar, kör ve sağır olmakta; haksız ve güçlü
olandan yana tavır almaktadır!... Kuşkusuz, Keşmir’de olup bitenlere,
Pakistan Devleti kayıtsız kalmamaktadır. Pakistan daima Müslüman Keşmir
halkının yanında olmuş ve onları desteklemiştir. Üstelik, Hindistan ile, üç kez
savaşa girmiştir. Bugün bu iki ülke, nükleer silahlara sahiptir ve Güney
Asya’da, Keşmir sorunu nedeniyle, nükleer bir savaşın patlaması, uzak bir
ihtimal değildir. Öyleyse, B.M.Genel Sekreteri,
teşkilatının almış olduğu kararların uygulanması için neden gayret sarfetmiyor,
acaba?.Diye sormak,insan haklarından yana olan herkesin hakkıdır. Sanırım,
bu sorunun yanıtını en iyi, Türk Milleti bilir. Kıbrıs konusunda hazırlanan
Anan Planını Türk tarafı kabul edip, Rum tarafı reddettiği halde, B.M.Teşkilatı
neden kılını kıpırdatmamış ise; Keşmir’deki mezalime de aynı nedenle sessiz
kalınmaktadır. Muhtemel bir Pakistan-Hindistan
savaşı, sadece Güney Asya’yı değil, bütün dünyayı olumsuz yönde etkileyecek bir
savaş olacaktır! O halde, yüreğinde insanlık duygusu tükenmemiş olan tüm
milletlerin, Keşmir sorunu ile ilgilenmeleri ve çözümünün bir an önce ve
barışçı yollardan gerçekleştirilmesi için çaba harcamalıdır. Çok yönlü ve başarılı diplomatik
girişimleriyle, artık bir Dünya Devleti olan Ülkemiz, bu Keşmir meselesi ile de
ilgilenmelidir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI - 19/11/2024 |
TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI |
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR - 15/11/2024 |
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR |
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?... - 08/11/2024 |
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?... |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R - 29/10/2024 |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R |
BİLGE KAĞAN - 25/10/2024 |
BİLGE KAĞAN |
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA - 04/10/2024 |
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA |
ÖLÜMÜNÜN 500. YILDÖNÜMÜNDE ŞAH İSMAİL HATAYİ - 01/10/2024 |
(Ve Türk’ün Türk’ü kırdığı Çaldıran Savaşı) |
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT - 24/09/2024 |
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT |
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 50 YAŞINDA - 20/09/2024 |
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 50 YAŞINDA |
Devamı |