Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam115
Toplam Ziyaret835493
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
Meriç Tunca
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 85 -
30/07/2024
            15 - 20 yıl oldu. Pirinç suyu ırmağının nasıl kuruduğunu yazdım. O yazımda dedim ki; Göksu ırmağımız, ilçemizin eşsiz güzellikteki gök renkli kolyesi kaybolacak, yüz yıl sonra Göksu ırmağı akmaz olacak dedim.

            Geçen yıl gene yazdım Göksu kuruyacak diye. Ve ilk yazımdaki yüz yıllık süreyi elli yıla çektim. İlk yazıyı yazdığımın üzerinden 20 yıl geçti ve bundan sonraki otuz yılda kuruyacak dedim.

            Ben diyorum ve ben duyuyorum maalesef. Göksu’ya muhtaç olan ne çiftçiler duyuyor söylediklerimi. Ne de ilgili yetkililer. Kimsenin umuru değil Göksu.

            Halbuki bütün ilçe yaşayanlarının umuru olmalı bu durum. Bütün sivil toplum örgütlerinin umuru olmalı. Özellikle ziraat odasının ve ticaret odasının umuru olmalı. Bu iki kurum güç birliği yapıp yeri göğü ayağa kaldırmalılar hazırlayacakları Göksu koruma projeleri ile.

            Ama nafile. Ben üçüncü defa Göksu’yu kaybediyoruz diye yazmak zorunda hissediyorum kendimi. Hem görüp yaşadıklarımdan yola çıkarak, otuz yılda kuruyacak demiyorum artık. Göksu altı yıl sonra akmaz olacak. Ey mut halkı, ey çiftçiler, ey Göksu kenarında soluklanıp dinlenenler, ey Silifke... duyun bu söylediklerimi. Güzelim Göksu ırmağımız 2031 yılında akmıyor olacak. Öncelikle bahse konu sürede kravga bölgesinden geçen ana göksu kolu kuruyacak. Peşi sırada Ermenek suyu kuruyacak. İki ana kolun kuruma mühletleri arasında bu gidişle 15 yıl ya olur ya olmaz. 2031 de kravga bölgesinde Göksu akmaz olacak... 15 yıl sonra 2046 yılından sonrasında da Ermenek suyundan gelen kolunda kurumasıyla hiç akmaz olacak Göksu. Silifke’nin ortasını gök rengiyle yarıp geçen eşsiz güzellik olmayacak bir daha.

            Yaşamlar değişecek Göksu’yun kurumasıyla. Tarım arazilerimizin yüzde sekseni çölleşecek. Özellikle Silifke’de işyerlerinin çoğunun durumu berbat olacak. Göksu manzaralı diye başlayan ilanların hepsi tarih olacak.

            Silifke deltası hayalet bataklığa dönüşecek öncelikle. Sonrasında o güzelim kuşlar uçmaz olacak orda. Börtü böcek tükenecek.

            Bugün Göksu’yla ilgili son yazımı paylaşıyorum sizlerle. Bu konuda bundan sonra bir daha yazmayacağım.

            Ama sizlere 15 20 yıl evvel yazdığım yazıdan, pirinç suyunun kuruyuş hikayesinden alıntılar yaparak anlatacağım durumu..

            GÖKSUDA BENİM ÇOCUKLUĞUMDA HİÇ KURBAĞA YOKTU. ARTIK GÖKSUYUN HER YANINDA KURBAĞALAR..

            Neden kurbağa diyorsunuz şimdi. Bu döl çocukluğundan beri çatlağın tekiydi, doktor oldu ama çatlaklığı gitmedi diyorsunuzdur. Dangalak diyorsunuzdur.

            Bu çatlağın yazdıklarını hiç olmazsa bu defa özenle okuyun. Özellikle çiftçiler okusun. Kayısı üreticileri okusun. Erik üreticileri okusun. Domates biber üreticileri okusun. Kavun karpuz üreticileri okusun.

            Beş yıl sonra daha çok sinekleneceksiniz. Bütün meyveleriniz sinek kurtlarıyla dolacak. Ziraatçılarınızın önerdiği hiçbir ilaç fayda etmeyecek. Ama esas acısı şu ki... Göksu kuruduktan on beş yıl kadar sonra bağ bahçelerinizde ot dahi yetişmez olacak. Konya ovası çiftçileri gibi Göksu yatağından yeraltı suyu çekebileceksin on beş yıl kadar. Sonra yeraltı suyunu da çekemez olacaksınız. Çoraklaşacak topraklarınız. Çöl olacak güzelim yaşam diyarınız.

            Sevgili ali abi. Sevgili muttan haber gazetesinin sahibi. Bu yazı oldukça uzun olacak. Lütfen bölme bu yazıyı. Gerekirse iki üç sayfa ayır. Çünkü bu yazı son önemli uyarı. Bir ikinci ricamda şu olsun. Lütfen bu sayıyı on misli fazla bas. Her yere ulaşsın gazetenin bu sayısı. Bu gazeteyi okuyanlarda lütfen atmasınlar bu sayısını gazetenin. İyi muhafaza efin gazetenin bu sayısını. 15 20 yıl sonra sağ olanlar tekrar okusunlar. Çünkü 15 20 yıl sonra tarih okuyor olacaklar..

            Kurbağalar bastı güzelim Göksu’yu. Henüz canhıraş çığlıklarını, kulaklarınızı yakan vırraklarını duymuyorsunuz. Ancak iki üç yıl içerisinde yakacak kulaklarınızı kurbağa vırrakları.. çok uzun sürmeyecek ve kurbağa vırrakları bittiğinde yüreklerinize inecek kulaklarınızdan giren yangı..

            Gelin hep birlikte elli yıl evveline, benim sekizli yaşlarıma gidelim hep beraber. Gelin sekizli yaşlarımdan yirmili yaşlarıma kadar geçen kısa sürede pirinç suyu ırmağına ne olmuş hep beraber tanıklık edelim.

            Yapıntı ilkokulu öğretmeni Neşri Atlay. Döneminin ileri görüşlü bir öğretmeni Neşri Atlay. Yaşadığı yere aydınlığını veren Neşri Atlay. Rahmetle anıyorum. Rahmetle anıyorum oğlu Doğan Atlay abimi de.. nurlarda olsunlar..

            Pirinç suyu ovasında, Gençali köyü düzlükleriyle yapıntı düzlüklerinde çeltik (pirinç) ekilirmiş. Bu yüzden pirinç suyu denirmiş bu suya. Köylüler pirinç yetiştirirlermiş, pirinç satarlarmış ama hiç yemezlermiş ürettikleri pirinci. Evlerde pirinç pilavı pişmezmiş. Yapıntı köyü ilkokulu öğretmeni Neşri Atlay üzülürmüş köylünün ürettiğini kendisinin tüketmemesine. Öyle ya.. başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk boşuna mı demiş köylü milletin efendisidir diye.. boşuna değil elbette.. dehalar boş konuşurlar mı hiç... üzülürmüş Neşri Atlay.. bir gün okuldaki çocuklarının hepsinin kulağına şöyle fısıldayıvermiş kendisinin köyde çok sevildiğini bilerek. "AYŞE KIZIM BUGÜN AKŞAM YEMEĞINE SİZE GELECEM, ANNENE BABANA SÖYLE. ANNENDE GÜZEL BİR PİRİNÇ PİLAVİ YAPARSA ÇOK SEVİNİRİM."  " MEHMET YAVRUM BU AKŞAM SİZE GELECEM ANNENE BABANA SÖYLE, ..........." "ALİ OĞLUM ANNENE BABANA SÖYLE, ......" "MERYEM KUZUM  ......" "AHMET YAVRUM  .....   "

            Hulase akşam olmuş. Bütün köyün evlerinde Akşam Neşri öğretmen beklenmekte... bütün evlerde pirinç pilavı pişirilmiş.. öğretmen pilav yemeye gelecek herkese.. ama yanlış giden bir şey olduğu çok geçmeden anlaşılmış.. sokağa dökülmüş köylü.. köy okulunun lojman kapısını çalmışlar. Elindeki bir sağan pirinç pilavını kaşıklayarak çıkmış karşılarına Neşri öğretmen. Hocam ne ettin bugün bütün bu köye demişler. Her haneye haber yollamışsın akşam yemeğine size gelecem ve pirinç pilavı yaparsanız sevinirim diye. Ancak hiçbir haneye de konuk olmadın, hem şu an karşımızda kendin pirinç pilavı kaşıklıyorsun. Gülmüş Neşri öğretmen. Evlerinize gidin ve bugün pişirdiğiniz pirinç pilavlarını yeyin.. Başöğretmen Mustafa Kemalin dediğini asla unutmayın. " KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR"

            Ben pirinç suyu ovasında Gençali ve yapıntıda yoğun pirinç yetiştirildiğine tanık olmadım. Ama Gençali köyünde tek tük pirinç yetiştiren gördüm. Pirinç tavlası gördüm.. tavladaki suyun içinde yetişen çeltik bitkisini gördüm . Benden hemen evvelki bu olayı bir düşünün hele.. koca ovada heryer çeltik tavlası.. düşünsenize bir.. ne muazzam büyüklükte bir su lazım bunun için.

            İşte benim sekiz yaşlarımdaki pirinç suyu şimdiki Göksu’yun üç dört misli büyüklükteydi.. göksunun en büyük kollarından biriydi.

            Şimdi gelin birde o dönemki goca suyu  Göksu’yu düşünün.. sadece kolunun biri şimdikinin üç dört misli büyüklükte.. goca su... Göksu..

            Çok severdik Gençali’ye Kemal dayımın evine gitmeyi. Babam köye gidelim dediğinde bayram bayram olurduk.

            Pirinç suyunda suya çimerdik. Pirinç suyu üzerine kurulu üç bent vardı. Bentlerden sulama kanallarına su giderdi. Üç büyük kanala su giderdi de azalmazdı suyu pirinç suyunun. Altımıza naylon gübre çuvalları koyar kanal boyunca suyla kayardık. Halt etsin şimdiki su kaydıracı sosyete aquaparkları. Biz bentin ayrımından bindik miydi suya, suyun kabarttığı kalın naylon gübre çuvalına yattık mı dünya bizim olurdu. Büzlerin içerisinden akar geçerdik.. böğürtlen tünelinde akar geçerdik. Mor pembe çiçekli yarpuz yığınlarını yalar geçerdik.. su boyundaki boktartan böcekleri yetişemezdi hızımıza.. bütün o güzellikleri seyretmeye doyamazdık ve birkaç kilometrelik yolu hızla gider doyamazdık dünyaya..

            Kanaldan dayımın bahçesine avarına su salar sulardık ağaçları avarları. Yalaklarına su doldurduğumuź kaysı ağaçları okşar severdi bizi. İncirler üzerimize bal damlatırlardı. Kavakların üzerine ağan kadın parmak üzümleri kavak dallarından el sallarlardı bize.. buyurun üzümlerimden yeyin derdi koca asmalar. Ak dut ve karadut ağaçları etrafın bütün kuşlarını dallarında doyurup oynaştırırken mutla bize de el sallar, dut yüklü dallarına davet ederdi bizleri.

            Domates cizilerinde, biber cizilerinde suyun ilerleyişini keyifle izler, suyun akıp geçtiği yol boyunca sörf yapardık gözlerimizle.. gözlerimizle cizilerdeki sularda gemi yüzdürürdük. Patlıcan cizileri birbirine girerdi ve köklerine doğru tünel oluştururlardı. Suyu salar salmaz patlıcan cizisine, koşar tüneline dalar yatardık.. cizide patrıcanı sulayan suyu göl ederdik yattığımız yerde.. çamura boyanırdık, çer çöp köpüğüne boyanırdık, sırtımızı okşayan suyla mest olur aşk büyütürdük her güzelliğe..

            Sulama işi bitipte bahçenin suyunu kesince bahçeden gene keyifle koşardık bahçeye. Çamurda yuvarlanırdık. Cizilerde ve ağaç diplerinde zıplayan balıkları toplardık. Gümüş renkli sazanlar, kefaller ve yılanbalıkları doldururduk şalvarlarımızın peyiğine. Çamurlu suyla ayaklarımıza dolardı bahçeni  suyu, Ermenek lastiklerimizden içeri dolan çamurlu suyla osurturduk ayakkaplarımızı. Leş gibi çamur olurduk ancak içine giriverdiğimiz an bizi pak ediverirdi pirinç suyunun ak köpüklü billur suları.

            Pirinç suyu boyunca boy boy çınarlar dallarına davet ederdi bizleri.. söğütler davet ederdi.. ılgınları kardeşimiz gibi görürdük, hayıtları okşar koklardık. Çıldır kavaklarının gök rengiyle gözlerimize yaprak yaprak gök kolyeler takardık. Çınar dallarının davetini hiç geri çevirmez binerdik çınarların güclü dallarına. Çınar dallarına ağan martavul üzümleri bordo rengiyle boyardı bizleri.. ak göyneklerimiz bordo çalardı, kuşlar gibi martavul salkımlarından üzüm taneleri yer, koca çınardan suya atlardık, tekrar tırmanır, tekrar martavul salkımlarından üzümler dişleyip tekrar atlardık billur suyuna pirinç suyunun. Kuşlar dahil, boktartan böcekleri dahil, su kenarındaki böğürtlenler, gökyemişler ve bilcümle ağaç dallarıyla sevişirdik. Sevişirdik. Suyun ve bilcümle habitatın parçası olurduk. Huzur pompalardı kalplerimiz bütün hücrelerimize.

            Her mevsimi ayrı güzeldi pirinç suyunun. Her mevsim bize sunacağı güzel hediyeleri olurdu. Hiç boş çevirmezdi bizleri. Dalında ballanmış ve senikleşmiş gök yemişleri dalından dişlerimizle koparırken bir elimiz yanakları yarılmış inci dişli narlara giderdi. Nar tetirleri ağzımızın çevresini ve göyneklerimizi boyayan en güzel rengimiz, tertemiz kirlerimizdi nar tetirleri.. incir kuşlarının yarım bıraktığı incirler bal sunarlardı.. yerfıstıklarını ateşte üter yerdik..  üzerine tül misali yeşilden sarı esintiler almış buğday başaklarını ütme yapar yerdik.. en güzel karaya boyardık elimizi yüzümüzü. Fıstık tarlalarının içine yetişen karpuz kavunları dalında kırar kemirirdik kabuğuna kadar.. ağız çevremizde karpuz kavun pekmezi kaynatırdık güneşte.. sonra doya doya karpuz kavun pekmezi yalardık avurtlarımızdan. Ağzımızın pekmeziyle öperdik arkadaşlarımızı..

            Yeryüzünün en güzel domatesi pirinç suyu boyunca yetişirdi. Pirinç suyu vadisi boyunca kükürt ve domates kokusu, salatalık kokusu okşardı burunlarımıza. En güzel rüzgar binicileriydi bu eşsiz kokular. Ton ton, çeşit çeşit renkler boyardı gözlerimizi. Boktartan böcekleri kanatlarına bu en güzel renkleri takarlar öyle uçarlardı etrafımızda.

            Yaz dönemi yataklar dayımın evinin damına çıkarılır, cibinlikler kurulur, akşam olunca hevesle çıkardık damdaki yataklarımıza. Yıldızları seyrederdik pirinç suyunun çağıltısı kulaklarımıza dolarken. Hareket eden yıldızları kaybolana kadar izlerdik. Binerdik o yıldızlara ve göklerde gezerdik. Hareket eden bütün yıldızlar bizim havalı apollo servislerimizdi. Konya firması havalı apollo servis deutz otobüslerle rekabet ederdik, ve bu rekabeti hep biz kazanırdık sabaha kadar. Kurt ulurdu pirinç suyu vadisinden, çakal pavlardı vadinin beri yüzlerinde. Bazen güclü bir bağırtı ulşırdı vadiden kulaklarımıza, ayııı diyerek bağırıp yorganlarımızın altına saklanırdık. Ama duramazdık fazla yorganın altında gene dalardık vadinin çağıltılı ve yıldız ışıltılı gecesine. Bazen dolunay boyardı bizi. Gugumavlar daha çok öterdi dolunayda. Çeşit çeşit börtüböcek sesi şarkı türkü olurdu. Sabaha dinginlenirdi her yan ve her uzvumuz.

            Sabahın tanında güvercin sesleriyle keklik sesleri birbirine karışırdı. Serçeler hep telaşlıydılar. Gün doğumun bazen ilk ışıklarla karşı tepede keklikler bizlere oyun kurarlardı. Sabahın erkeninde kümeslerden ayrılan tilkileri görürdük ve tavuk hırsızı derdik.

            Haberimiz olmadan geçti yıllar. Büyüdük yıllarla. Bir gün pirinç suyunda koca gömbette suya çimerken büyük dayıoğlum haydin suyun içinden içinden ve sudan hiç çıkmadan akçaglara kadar gidelim dedi. Akıntılara inat ilerledik geri yukarı. Küçük çağlaklar geçtik kaygan kayalardan atladık. Çınar ve söğüt dallarına tutunup ilerledik bentlerde. Zorlu geçen birkaç saat sonra ulaştık koca çağlak Akçağlara. Köpüklendik akçağlağın billur şelalesinde. Şelalenin döküldüğü yerde kaparan bembeyaz köpükler dalıp dalıp çıktık. Çocukken günahımız neydi bilemiyorum.. belki tatın karpuzunu çalmak günahtı.. süzmenin fıstığını izinsiz yemek günahtı belki. Belki karınca yuvalarına işediğimizde, zambur ocaklarını bizlediğimizde günahlar işlemişizdir.. işte o bütün günahlarımızı bile alıp götürüyordu akçağların köpükleri. Göyneklerimizdeki nar tetirlerimiz bile pırıl pırıl oluyordu.

            Akçağlara ırmak boyunca gittiğimiz o gün onlarca domuz gördük  ikinci bent civarında yukarı yamaca, ormana giden ayı gördük. Domuzların ve o ayının bizden kaçışlarını izledik.

            Uzun kış gecelerinde yemekten birkaç saat sonra tekrar sofra serilirdi ortaya. Fıstıklar pişirilir gelirdi önümüze. Ambardan narlar gelirdi. Çeşit çeşit meyve gelirdi. Külde pişirilmiş nohut gelirdi. Gavurka gelirdi. Çıtlık gelirdi yeşil elbisesiyle. Bayram olurduk o sofralarda. Köyün lafazan mugallit büyükleri türlü türlü hikayeler anlatırlardı. Yalanlarla da şişirilip ballandırıldı bu hikayelerin birçoğu.. bu hikayelerdeki yalanlar en güzel yalanlardı. Ayı hikayelerini anlatırken ürpererek anlatırdı büyüklerimiz. Ayıdan tokat yiyen ve kaçarken donuna sıçan büyüğümüze gülüşürken bokunun kokusunu ve ayının tokatını hissederdik ve bizlerde ürperirdik. Kurt demezlerdi. Canavar derlerdi. Canavarlardan bahsederken gizliden gizliye o hayvanlara duydukları saygıyı hissederdik.

            Sekiz yaşımdan on beş on altı yaşlarıma geldiğimde anlatılmaz oldu ayı hikayeleri. Sanırım akçağlara gittiğimiz gün son ayıyı biz görmüştük. Ayıyla beraber gitti kurtlarda. Zamanla dam yataklarımızda pirinç suyunun çağlak sesini duymaz olduk. İste tam bu andan sonrada giden gidene hayatımızdan. Gecelerimizden çakal pavlaması çekildi.. gece böceklerinin sesi azaldı.. sabahımıza değen güzelim keklik ve güvercinler gitti.. tilkiler tek tük kaldı ve yaşlandıkları için gidemediler bir yere..

            Sonra birden bire kurbağa sesi hakim oldu gecelerimize. Vırrak vırrak koca bir kurbağa orkestrası sardı her yanı. Pirinç suyunun suyu çok azalmıştı.. güzelim domatesler terketti ovayı.. kokularıyla beraber terkettiler gittiler. Kükürtlerini de yüklenip gittiler. Bostanların kokusu azaldı ve düştü verimleri. Çınarlar söğütler sarardılar.. çınarları terketti martavul üzümleri. Ilgınlar ve hayıtlar suya uzak kaldılar.

            Güzelim kaysılar gitti sonra.. incirler daldal kuruyup çürüdü. Dutlar cılızlaştı dallarında oynaşan kuşlar azaldı. Boktartanlar kuruyan kanallardan dereye taşındılar.. ağı dalları daha çoğaldılar.

            Bir süre sonra çok çok arttı kurbağa sesi. Ama kısa süre sonra kurbağa sesi de kesildi. Hiç boktartan kalmadı. Nereye gittikleriyle ilgili en ufak bilgim yok. Ağı dalları daha çoğaldı. Pirinç suyu yatağında akan su kalmadı yer yer küçük su göletleri kuruyan yeşil yosunlar kaldı çakıl taşlarının arasında. Ağı dalları dere yatağının her yanını sardılar.

            Karpuz gitti, kavun gitti, fıstık gitti, domates yaylalara kaçıp gitti. Kabak gitti.. bostan gitti.. börtü gitti böcek gitti.

            Sonra köyün içinden şehire gitmeye başladı köylüler. Köy çeşmesi kurudu.. köy evi ve misafirhanesi göçtü yıkıldı.. ahırlara fıstık teği gelmez, karamandan kepek gelir oldu. Ekin gitti.. saman Konya ovasından gelir oldu. Köyden çocuk cıvıltıları gitti.. yaşlananların benzi solarken, gözlerinin ışığı söndü..

            Meğer dereyi kurbağalar bastığında çığlık atıyormuş pirinç suyu. Meğer ayı giderken kaçmıyormuş, kurt kaçmıyormuş, görmüşler çok erken koca vadideki yok oluşu.  Meğer gecelerimize çöreklenen kurbağa sesleri güzelim pirinç suyunun son çığlıklarıymış. Daha ne deseydi ki güzelim pirinç suyu. Biz cahil insanlar gibi, biz tamahkar insanlar gibi konuşsamıydı. Doğanın dili farklı işte. Doğanın dili tek. İnsanlar gibi çeşit çeşit dil ve aksan- lehçe yok doğada. Dili sade ve bütün dünyada tek doğanın dili. Gökte kanatlar azalır konuşur doğa.. geceden sesler çekilir konuşur doğa.. ayı giderken, kurt giderken erken erken konuşur doğa.. bal yüklü ıtır ıtır meyve sebze giderken konuşur doğa.. a dostlar meğer yoğun kurbağa vırakları bir yaşam vadisinin son çığlıklarıymış...

            Güzelim Göksu’da son çığlık için çoğalıyor kurbağalar... boktartanlar Göksu’da öbeklendiler.. kuruyan dere akaklarındaki ağı dalları hızla göksuya yaklaşıyorlar, ki yer yer Göksu’yun kenarlarında öbek öbek ağı dalları.

            Göksu’ya kulak verin beyler ağalar. Göksu büyük çığlığa çok hızlı hazırlanıyor. Göksu son çığlığını verdiğinde çok geç kalınmış olacak.. o son çığlıkta insan diliyle şöyle diyor olacak Göksu..

            Elveda güzel vadim.. elveda yeşil vadım.. elvedan hayat verdiklerim. Elveda mut sunduklarım..  ELVEDA CENNETİM..

            Kıssanın hissesi şu olsun.. geliniz çok ciddi şekilde bu yok oluşu nasıl durdurabiliriz onu tartışalım elbirliğiyle..

            Saygıyla...



147 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 - - 02/08/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 - - 26/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 83 - - 23/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 83 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 - - 19/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 - - 16/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80- - 12/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79- - 09/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 - - 05/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -77- - 02/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -77-
 Devamı