Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam249
Toplam Ziyaret858167
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 50 YAŞINDA
20/09/2024

            Kıbrıs Adasının, yaşantımda çok önemli ve özel bir yeri vardır…20 yıllık mecburi hizmetimin son yılındaydım, batının alabildiğine şımarttığı Yunanistan ve Kıbrıs Rumları iyiden iyiye gemi azıya almışlardı. Adadaki tüm Türk’leri korkutup, kovacaklar ve bağımsız b.ir devlet statüsü elde etmiş olan Kıbrıs’a Yunanistan’a bağlayacaklardı. Defalarca dayak yedikleri Türk Milletini sindireceklerini sanıyorlardı!

            Ankara Etimesgut’taki Hava Destek Üs’ünde görevliydim. Harekâttan önce, harekât sırasında bazı arkadaşlarımız Kıbrıs’a gitmişlerdi. Ama ben karargâhta ve idari işlerle görevli olduğum için Etimesgut’ta kalmıştım. Hemen yanımızdaki 12.Hv.Ulaştırma Üs K.lığındaki C-47 nakliye uçaklarının biri iniyor, biri çıkıyordu. Bu uçaklar, Kıbrıs’a yapılacak çıkarma harekâtında kullanılacak olan silah, mühimmat ve çeşitli araç-gereç taşıyorlardı.

            Neticede, Silahlı Kuvvetlerimiz, adeta elini kolunu sallayarak Kıbrıs’a çıkmışlar ve daha önce defalarca tokadımızı yiyen Yunan’a son bir ders daha vermişlerdi.

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da"Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50. Yıldönümü" Fotoğraf Sergisi ni gezerken o yılları ve harekâtı bir kez daha gözlerimizde canlandırdık. 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiğimiz harekât ile ilgili sergi Ankara Büyükşehir Belediyesi, KKTC Ankara Büyükelçiliği ve Gazeteciler Cemiyeti’nin iş birliğiyle düzenlendi ve bir hafta süreyle, çok sayıda yurttaşımız tarafından ilgiyle seyredildi.

***

            TSK’nin Kıbrıs’a adım attığı yıl, oğlum Deniz dünyaya gelmişti. 1976 yılının ocak ayında da emekliye ayrılmış, ve aynı gün, Basın-İş Sendikasının yayımladığı, günlük Gündem gazetesi ile anlaşıp, profesyonel gazeteciliğe adım atmıştım. O tarihteki en önemli temennim, Kıbrıs’a giderek, olup bitenleri yerinde görüp, saptamalar yapabilmekti.

            Kıbrıs Türkleri Adanın kuzey kesiminde yaşıyorlardı ve o bölgede artık bir Türk Devleti resmen kurulmuş ve bu devlet birkaç yıl sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını almıştı. Böylelikle ben de ilk yurt dışı seyahatimi Kıbrıs’a yapabilirdim.

            Yarım yüzyıllık Kıbrıs anılarımın tamamını yayımlamayı isterim. Zira ben 1977-2018 yılları arasında tam 24 kez Kıbrıs’a gidip konaklamışım. Çok yönlü amaçlarla yapılan bu seyahatlerimle ilgili anılarımı inşallah bir gün yayımlama olanağı bulurum, diyerek bu kez Adaya yaptığım ilk seyahatten kısaca bahsedeceğim

***

31 Ocak – 11 Şubat 1977 tarihleri arasında eşim Nurten ve o tarihte 3 yaşında olan oğlum Deniz’le birlikte Ankara’dan Kıbrıs’a uçmuştuk. Şair-Yazar-Öğretmen dostum İlter Veziroğlu, eşi Aliye hanımla birlikte bizi, Ercan hava alanında karşılamış, kısa bir Magosa turu attıktan sonra, Mehmetçik’e götürmüştü. İlter’in, Mehmetçik’teki baba ocağına ulaştığımızda, henüz hepsi de çocuk yaşlarda olan kızları Ece ve Öz ile oğulları Hasan’ı tanımıştık. Kıbrıs Türk mutfağının özgün yemeklerinden enginar dolması ile de o akşam sofrasında tanışmıştık!...

            Ertesi sabah kahvaltıdan sonra ilk işimiz, Magosa’ya giderek, hayallerimde yaşattığım bu tarihi kenti gezip görmek olmuştu. Katedral’dan dönüştürülen muhteşem Cami, Kale, Otello, Namık Kemal Zindanı, İskele-Liman…Türkiye’den gelen feribot…o gün, başım dönmüş, adeta sarhoş olmuştum!...

Öğleden sonra, Mehmetçik içerisinde dolaşmış, ilk ve orta okulları ziyaret etmiş, ilk okulun müdürü Fahri Veziroğlu ile tanışmış ve Mehmetçik Çiftçiler Birliği’ne giderek, yönetici ve kimi üyeleriyle tanışıp, görüşmüştük.

            Aynı akşam Fahri ve Çetin Veziroğlu, eşleriyle birlikte gelmişler ve böylelikle, Veziroğlu ailesinin iki değerli ferdiyle yararlı görüşmeler yapmıştık. Özellikle sonraki yıllarda milletvekili ve bakanlık yapan Av.Çetin’in fikirleri beni etkilemişti.

            Kahvaltılarda, Kıbrıs Türkü’nün gelenekleriyle birlikte damak zevkini de görüyor, tadıyorduk. Hellim peyniri, zeytin, çekişte, helva, yağ, şekerle yenilen nor (lor), kızarmış ekmek…

İlter ve Aliye Hanım, bizi her gün bir yerlere götürerek, Kıbrıs’ı en iyi şekilde tanımamızı sağlıyorlardı. Örneğin Lefkoşa’ya giderken Grivas denilen katilin köyü olan Trikomo’dan geçmiştik. İlter, Mehmetçik’e gidip gelirken, geçtiğimiz bütün  köyler hakkında bana kısa kısa bilgiler vermişti. Lefkonuk (Geçitkale) 1967’de Grivas’ın palikaryaları ile katliam yaptığı köydü!...Gönendere şirin bir köydü; sürü halinde cikle kuşları görülüyordu. Zeytin ve hurma ağaçları vardı…Serdarlı (Çato) daki birinci harekâttan sonra Rumlar’ın işgal ettikleri; sonradan kurtarılan Türk köyündeki yanmış olan evler hâlâ duruyordu!...Yolda yanmış, yakılmış, kullanılmaz hale gelmiş araçlar bulunuyordu. İlter’in gösterdiği Rum evleri daha güzel ve kullanışlı, Türklerin yaşadıkları evler ise, kerpiçten yapılan basit meskenlerdi!..Malazgirt (Lapta)’teki her evde mutlaka bir-birkaç mermi deliği görünüyordu. Karavan (Alsancak)’ta narenciye bahçeleri vardı…Değirmenlik, Rumlar’ın son direnme hattıydı. Buranın ele geçirilmesinden sonra Türk askeri, elini kolunu sallayarak, Magosa’ya kadar gitmişti. Bu köyün yol kenarındaki evlerine askerler yerleşmişlerdi…Ziyamet köyündeki Rumlar malını mülkünü satıp, güneye gitmişler; ama yalan yanlış beyanlarla, Türk tarafını suçlamaktan geri durmamışlardı!...Yeşilköy, kurtarılan bir bölgede idi. Suyu bol, arazisi verimli idi… Türkiye’den gelen bir din görevlisi, haftada bir gün okullara giderek İslâmı anlatıyordu…Maltepe ise Adanın tütün deposuydu. Burada üretilen virjinya tipi tütün ihraç ediliyor ve önemli döviz girdisi sağlanıyordu.

İlter Veziroğlu’nun dediğine göre, Türk tarafından 200 bin Rum güneye gitmiş; o yakadan da 60 bin Türk kuzeye gelip yerleşmişti.

            Lefkoşa’da Ledra Palas Oteli, Çetinkaya Spor Kulübü, Barış görevlisi olarak gelen yabancı askerler, sınırlar, tepeden gördüğüm Rumlar…kent içindeki kargaşa, dar yollar vb. bir kez daha başımı döndüren şeyler idi.

            Lefkoşa’da bir kitabevinin sahibi olan ünlü şair-yazar Özker Yaşın’la da tanışmak beni son derece memnun etmişti. Yaşın’ın Kıbrıs Türkü’nün verdiği büyük mücadeleyi anlattığı kitabı okuduktan sonra kaleme aldığım bir yazıyı, yayımlandıktan sonra kendisine göndermiş ve sonraki aşamada uzun süre birbirimize yazmıştık.

            O gün ilk kez St.Hilaryon Kalesi’ne de çıkarak, rehber eşliğinde gezmiş ve kaleden Girne’nin muhteşem görünümünü temaşa eylemiştik…

***

            Barış Harekâtından önce, 300-400 Türk’ün yaşadığı Girne, artık aslına dönmüş ve tamamen bir Türk kenti olmuştu. Sahildeki meskenlerin duvarlarında mermi ve top izleri vardı. Bu güzel kent ve yakın çevresindeki villalara, köşklere vb. artık Türkler yerleşmişlerdi.. Harekâtta, çıkarma yapılan limanı; Karaoğlanoğlu Şehitliğini gezerken çok duygulanmıştım! Rum ordusunun kaçarken bıraktığı tanklar ve ağır silahların sergilendiği açık hava müzesi, hâlâ savaşın izlerini taşıyordu.

Girne’de dolaşırken İlker’in söylediği şu sözleri not etmiştim: “Girne/ İçine girme/ Girersen evlenme/ Evlenirsen çocuk etme!...”

            Girne’den Güzelyurt’a doğru giderken gördüğümüz narenciye bahçelerinin bakımsızlıktan düştükleri duruma üzülmüştük.

            Köy yollarından Mehmetçik’e dönmüş ve o akşam Çiftçiler Birliği’ndeki sohbete katılmıştım. O tarihte İlter, Birliğin Başkanı idi ve aynı zamanda Mehmetçik İlkokulundaki öğretmenlik görevini de sürdürüyordu. Burada Lefkoşa Türk Lisesi Müdür Yardımcısı kimyager Yaman Bey, Belediye Başkanı ve Sancar Kanlıoğlu adlı bir Türk subayı ile çok yararlı görüşmelerde bulunmuştuk. Albay rütbesine ulaştıktan sonra emekliye ayrılan Sancar Bey, o tarihte Magosa ve Karpaz bölgesinde görev yapıyordu. Daha sonra onunla Ankara’da da görüşmüştüm.

***

            Zafer Burnu-Karpaz

            Artık, “Zafer Burnu” denilen Karpaz burnuna kadar gidebilmek için, özel izin gerekiyordu. Aksi halde, elinizi kolunuzu sallayarak, buruna kadar gidebilmeniz mümkün değildi. Biz, Alb.Sancar Kanlıoğlu sayesinde Karpaz burnuna kadar uzayan bir seyahati yapabilme olanağını bulmuştuk. Karpaz, Rumlar için çok önemli bir kutsal bölgeydi. Bölgede birçok mini kiliseler görülüyordu. Ama tam burunda olan Apostolos Andrea Manastırı, Hristiyanların önemli bir merkeziydi. Bu mabedi, Hristiyan misyoneri olan Apostolos Andrea inşa ettirmişti. Askerimiz bölgeye egemen olunca, tüm kutsal mekânlar gibi buraya da dokunmamış, aksine korumuştu. Kilisede altın eşyalar, tablolar olduğu gibi duruyordu. Papaz Zaharias Yorfio, kimi tablolarını, dünyada benzeri olmadığını söylemişti. Kilisenin yanında bir gazino ve misafirhane vardı. Zaman zaman gelip adaklar adayan Rumlar görülüyordu.

Bölgedeki Kumyalı köyüne, Türkiye’den gelen göçmenler yerleşmişlerdi. Hâlâ sahipsiz hayvanlar geniş arazide başıboş dolaşıyorlardı. Tarım alanları ekilmemişti. Ziraat Bankasından emekli, Karadeniz bölgesinden gelen bir Türkiyeli Kumyalı’da fırın açmıştı. Köy kahvesinde konuştuğum öteki yurttaşlarım da, adeta sudan çıkmış balık gibiydiler. Ne yapacaklarını bilemez halde, miskin miskin oturuyorlardı.

            Bölgede, gerçekten muhteşem doğal plajlar vardı. Buralarda inşa edilecek turistik tesisler, yıl boyunca dolup taşardı. Ama geniş bir askeri bölge vardı ve Adanın savunması buradan başlıyordu.

Ertesi gün yine Sancar Albay’la birlikte Mehmetçik Güvenlik Kuvvetleri karargâhını ziyaret etmiş; bilahare sabun fabrikasını gezmiştik. Öğleden sonra da Fahri Veziroğlu ile birlikte  Anadolu’dan getirilen göçmenlerin iskân edildiği, iki eski Rum köyüne giderek, halkla söyleşilerde bulunmuştuk.

7 Şubatta yoğun bir ziyaret trafiği yaşamıştık. Önce Magosa’ya uğramış, sonra Lefkoşa’ya giderek Kıbrıs Türkü’nün ölümsüz lideri Dr.Fazıl Küçük’ün kurduğu Halkın Sesi Gazetesi’ne uğramıştık. Kıbrıs Türkü’nün özgürlüğünü elde etmesinde büyük katkısı olan Halkın Sesi Gazetesinde yönetici ve yazarlarla görüştükten sonra, (uzun yıllar Milletvekilliği yapan) Fuat Veziroğlu’nun ofisine gitmiş; böylelikle bir başka Veziroğlu ile tanışmıştık…

            Ben o tarihlerde Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun yönetim kurulu üyesiydim ve bu kurumun yayım organı olan Karınca Dergisi’nin teknik yönetimini yürütüyordum. Mehmet Eşref’ten başlayarak, Nazif Borman ve Taşkent Atasayan gibi kişilerle ayrı ayrı söyleşiler yapmış ve bunları yayımlamıştım. Atasayan o tarihte Boğaz Harup Fabrikasının müdürü idi ve onun döneminde Harup Fabrikasında meydana gelen yangın, çalışmalarını aksatmış; ama İtalya’daki partnerlerinin anlayışlı davranmaları nedeniyle, kriz kısa sürede atlatılmıştı. Yem ve Süt fabrikaları da o arada ziyaret ettiğimiz yerlerdi. Türk Kooperatifçilik Kurumu olarak, düzenlediğimiz uluslar arası kooperatifçilik kongrelerinde bu üç değerli kooperatifçiyi, Ankara’da misafir ederken, Kurum adına onlarla ben ilgilenmiştim. Sonraki yıllarda Nazif Borman’ı ve Taşkent Atasayan’ı, Bakan olarak da ağırlamıştık.

Bu ilk Kıbrıs seyahatimde Kantara Kalesi, Maraş bölgesinin girilemeyen yerleri ve Girne’deki Ordu Pazarı gibi mekânlar da, gezip gördüğümüz yerler olmuştu.

Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği

            Kıbrıs Türkü’nün hayatında, önemli yer alan kurum ve kuruluşlar vardı. Kooperatifler bunların başında geliyordu. Bugün bir KKTC var ise, bu devletin kuruluşunda, Kooperatif Merkez Bankasının büyük payı vardı. Bunun gibi bir başka kuruluş ise, Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği idi. Bu Birlik, 1 Mayıs 1943 tarihinde Lefkoşa Halkevinde yapılan bir toplantıda kurulmuştu. Merkezi Lefkoşa’da idi ama, bütün kasaba ve köylerde şubeleri bulunuyordu. Dostum İlter Veziroğlu, işte bu birliğin Mehmetçik Şubesinin başkanlığını yapıyordu.

            11 günlük seyahati tamamlayıp, Türkiye’ye dönerken uçakta düşünüyordum…Henüz savaşın yaraları sarılmış değildi ve soydaşlarımız pek çok sorunla boğuşuyorlardı. Tabii ekonomik sorun önde geliyordu ve adada yaşayanların büyük çoğunluğu yöneticilerden şikayet ediyorlardı. Bireylerin ekonomik sorunları giderek büyürken, yönetenler israf politikalarını sürdürüyorlardı.  Birşeyler yapılıyor gibi gösteriliyor ama, kısıtlı ödenekler çar-çur ediliyordu. Yakından müşahade etmiştim ki, öğretmenlerle aydınlar sürekli olarak hükümeti eleştiriyorlardı.

Türkiye’deki gibi, tam bir devlet düzeni kurulmuştu. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Bakanlar, 40 Mebuslu Meclis; müsteşarlar, genel müdürler, daire başkanları vb. devlet bütçesinin neredeyse tamamını alıp götürüyorlardı. Cumhurbaşkanı ve öteki makam sahiplerinin israf politikaları ise almış başını gidiyordu!...

            Ve bir şiir-türkü

            O tarihte radyo ve televizyonda sürekli çalınıp çığırılan bir türkü vardı. Zaman zaman İlter’de mırıldanıyordu ve benim de çok hoşuma gitmişti. Kıbrıslı müzisyen Bn.Kâmran Aziz’in bu güzel eserini İlter Veziroğlu’nun güzel yazısıyla, günlüğüme kaydetmiştim:

                        KIBRIS’IM

            Kıbrıs bir ada mıdır? / Cennetten parça mıdır

            Kıbrıs’ın güzel kızı / Yanakları kırmızı

            Akdeniz’in yıldızı / Ah Kıbrıs’ım Kıbrıs’ım.

 

            Kıbrıs’ın her kazası / Sanki altın parçası

            Magosa hisarları / Yeşil Girne dağları

            Baf’ın güzel bağları / Ah ne hoştur Kıbrıs’ım.

 

            Aman ne de edalı / Kıbrıs’ın kızları

            İskele sahiline / Leymosun içkisine

            Kızların sevgisine / Vurgunum ben Kıbrıs’ım.



141 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI - 19/11/2024
TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR - 15/11/2024
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?... - 08/11/2024
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?...
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R - 29/10/2024
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R
BİLGE KAĞAN - 25/10/2024
BİLGE KAĞAN
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA - 04/10/2024
KIRGIZİSTAN MİLLÎ OZANI TOKTOGUL 160. YAŞINDA
ÖLÜMÜNÜN 500. YILDÖNÜMÜNDE ŞAH İSMAİL HATAYİ - 01/10/2024
(Ve Türk’ün Türk’ü kırdığı Çaldıran Savaşı)
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT - 24/09/2024
TÜRKLERİN EFSANEVİ ATASI DEDE KORKUT
Tebrizli Türk MESUD PEZEŞKİYAN İran Cumhurbaşkanı Seçildi - 17/09/2024
Tebrizli Türk MESUD PEZEŞKİYAN İran Cumhurbaşkanı Seçildi
 Devamı