İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI
13/12/2024 Kendisi de her vesileyle Türkmen
olduğunu beyaz eden Araştırmacı-Yazar Dr. Mehmet Tekin, Hatay’da çok değerli
araştırmalar ve yayınlar yapmıştır. Büyük Hatay depreminde kaybettiğimiz bu
değerli kültür insanının, yayımlanan çok sayıdaki eserlerinden birisinin adı
“Küçük Türkmenistan” adını taşıyor ve bu günkü Suriye topraklarında yaşayan
insanların büyük çoğunluğunun Türkmen kökenli olduklarını, yer göstererek
vurguluyordu. Yirminci yüzyılda Osmanlı
Devletimizin çöküşünü müteakip, coğrafyamızda yeni oluşumlar yaşanırken,
Hataylı kardeşlerimiz, bu ilimizde bağımsız bir Devlet kurmuşlar, ama bu Devlet
kısa bir süre sonra, ilgili resmi kuruluşlarının ittifakla aldıkları karar
uyarınca Türkiye Cumhuriyeti’ne ilhak etmişlerdi. Türkiye’nin
ve hatta tüm insanlığın amansız düşmanı olan ABD, Türkmen ve Araplar’ın
kardeşçe yaşadıkları Suriye’de, Türkiye’ye ve Bölgemize egemen olabilme
amacıyla, insan satın alarak, terörist örgütlemiş ve bunları başımıza bela
etmiştir. Suriye
ülkemiz ve milletimiz için derece önemlidir. Babadan oğula intikal eden bir
Hanedanın gaflet, dalalet ve hatta ihanetiyle Suriye mahvedilmiş, nihayet
başımıza bela olmuştur!.. *** Suriye’de,
milyonlarca Türk kökenli insanın yaşamakta olduğu bilinen gerçektir. Suriye
toprakları içerisinde kalan Türk toplulukları Humus’a bağlı Tel kaleh, başkent
Şam’a bağlı Kuneytira, Cerablus ve Azez civarı, Halep şehri ile öteki kentlerde
ikamet etmektedir. Bayır-Bucak ve Lazkiye Türkleri’nin yaşadıkları köyler ise
şunlardır: Bayır Gebelli bucağının merkez kentidir.
Dervişân, Gebere, Şeren, Kara Ahmet, Gökdağ, Yumurcak, Mılıklı, Kepir, Muruklu,
Kilis, Ulucak, Kara Pınar, Aşağı Karamanlı, Yukarı Karamanlı, Saldıran,
Kocağız, İsa Pınar, Kulcak, Kulcak Pınar, Çukurcak, Kolçak, Musıbın, Kabaklı,
Civalık, Kör Ali, Cımam (Canlı), Kızıl Curacık, Züveyk, Elkasap, Kislecük,
Mahruka, Kuruca, Kızınca, Akça Bayır, Aynül Hakak, Şahruram köylerinde, Türk
nüfusu çoğunluktadır. Esasen Bucak nüfusu büyük ölçüde Türkmenler’den
oluşmaktadır. Bucak (Basit) Bugünkü Suriye haritasında Basit
adıyla belirtilen bu kentin eski adı, Bucak’tır. Bayır-Bucak Türkmenleri
deyiminin kaynağı, sözünü ettiğimiz Bayır ve Bucak adlarından
kaynaklanmaktadır. Bucak’taki Türkler’in yoğun olarak yaşadıkları ve İsa Beyli
Bölgesi olarak tanımlanan sahadaki köyler şunlardır: Kara Mustafa, Büyük Pınar,
Çiçekli Yazı, Turunç, Meydancık, Acramlı, Hasancık, Saray, Camuslu, Bedrusiye
(Bödrüsü), Karaca, Çamurlu, Bostancık, Fakı Hasan, Karabacak (Bacak), Molla
Mahmudlu, Ubeydiyye, Karamanlı, Kara Gücük, Türkmenli, Çalkamalı, Kastel,
Seğirt Ali, Elmalı ve Ayvalı. Behlûliye Fellah Araplar’ın çoğunlukta
bulunduğu Bucak’ta Türkler, iki büyük kentte otururlar. Bunlardan birisi,
Türkler’in “Burç” dedikleri, Burc-ı İslâm köyü, öteki köy ise, “Suleyb”dir.
Nüfusu 10 binin üzerinde olan bu iki köy, en büyük Türk köyleridir. Lazkiye Suriye’nin en büyük limanı olan
Lazkiye, 1950 yılından itibaren, kırsal kesimden akın akın gelen Türkler’in
yoğun olarak yaşadıkları bir kenttir. Kentin kuzeyinde kurulan Türk bölgesinde
200 binden fazla insan yaşamaktadır. Türkmen Mahallesi ve Türkmen Harası adlı
mahallelerde, bu göçlerden önce de Türkler vardı ve sayıları az değildi. Keseb Önceleri Ermeniler ile meskûn
bulunan Keseb Bucağı, Hatay vilayeti sınırları içerisinde bulunuyor iken,
Ermeniler’in büyük rüşvetler vermeleri sonucu, Suriye sınırları içinde
kalmıştır. Buna rağmen bu bölgedeki Çınarcık, İkiz Oluk, Kara Duran, Kabacık,
Eski Ören, Düz Ağaç gibi köylerde Türkler yaşamaktadır. Suriye’nin Tarihsel Süreci Asırlarca, dört kıt’ada at oynatan
Türk Milletinin, dünyanın her yanına yayılmış olması gayet tabiidir. Bugün
nerede insan yaşıyorsa, orada Türk-ler vardır ve Adriyatik’ten, Çin Denizi’ne
kadar, Türkçe seyahat edebilmek mümkündür. Uzun yıllar, dünyanın şurasında
burasında yaşayan Türkler hakkında çeşitli yayınlar yapılmıştır ama; maalesef,
Suriye’de yaşayan Türkler gündeme getirilmemiştir. Faşist Suriye yöneticilerinin
baskıları altında kalan, bizim insanlarımız “Ben Türk’üm” diyememiş; diyebilme
cesaretini gösterenler ise, sadece “Türkmenim” demekle yetinmişlerdir. Oysa, 1071 Malazgirt Savaşından çok
daha önce Türkler, Suriye topraklarına gelip yerleştiler. Anadolu’nun güneydoğu
bölgesi ile bu bölgeye bitişik olan Suriye topraklarının, gerçek bir Türk Yurdu
oluşunun kanıtı, Hatay’ı da içine alan bölgeye, tarih içerisinde “Küçük
Türkmenistan” denilmiş olmasıdır. Bugün Bayır-Bucak Türkmenleri, veya
Lazkiye Türkleri biçiminde adlandırılan Suriye Türkleri, Anadolu’da yaşayan
insanların büyük çoğunluğu gibi Türkmen’dir… Arap Ülkeleri, yayınladıkları
haritalarda, Hatay’ı, Suriye toprakları içerisinde gösterirler. Hatta Suudi
Arabistan, Hatay doğumlu Türk vatandaşlarına bir süre vize vermemiş, bu konu
diplomatik sorun haline gelmiştir. Gerçek olan odur ki, Suriye’nin
batısındaki Bayır-Bucak bölgesi, Hatay ilimizin devamıdır; ama bölge, katkısız
bir Türk yurdudur. Dolayısiyle bu bölgenin Hatay’a, yani Türkiye’mize bağlı
olması gerekirdi… Yakın tarihimize bir göz atalım:
1936 yılında Suriye’deki manda yönetimine son verildi. Fakat uzun müzakerelere
rağmen Fransa ile Türkiye bir anlaşmaya varamadılar. 1938’de bağımsız Hatay
Cumhuriyeti kuruldu ve cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen seçildi. Büyük Atatürk
hayatının son yıllarında Hatay konusuna büyük önem verdi. Bağımsız Hatay, bir
ilk adımdı. İkinci ve asıl adım 29 Haziran 1939 tarihinde atıldı ve Hatay
Parlamentosu, aldığı bir kararla, Anavatan Türkiye’ye ilhak etti. Bu durum
Türkiye’de büyük sevince neden oldu; ama Bayır-Bucak Türkleri’nin, Türkiye
dışında tutulması, buradaki kardeşlerimizde hayal kırıklığı yarattı. Çünkü
onlar Suriye içinde kalmışlardı ve adeta, faşist Suriye yönetimlerinin insafına
terkedilmişlerdi!... Araplaştırma Politikası Suriye’deki yerleşim birimlerinin
adları bugün de Türkçe’dir. Ama son on yıllar içerisinde Türk düşmanlığı ve
ülkemize karşı düşmanca tavırlar, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz yönde
etkilemiştir. Özellikle Hafız Esad döneminde Türkler’e uygulanan baskılar iyice
yoğunlaşmış ve o arada Türkleri Araplaştırma politikası, kardeşlerimizi
hayattan bezdirmiştir!... Bunun başlıca nedeni, Suriye’deki ne idüğü belirsiz
yöneticilerin, Türkiye’den korkmalarıdır. Çünkü onlar bilirler ki, Hatay
ilimizin devamı olan topraklar gerçek Türk yurdudur. Bildikleri bir başka
gerçek de Türkiye ile başa çıkamayacak olmalarıdır. Bu yüzdendir ki, ülkemizin
başına bela olan terör örgütlerini desteklemişler ve bu örgütleri maddi-manevi,
besleyip, korumuşlardır. Evet, Suriye’yi yönetenler, Türkiye
Cumhuriyeti ile iyi geçinmek varken, sürekli olarak düşmanlığı beslemişlerdir.
Sinemalarda Türk filmlerinin gösterilmesini yasaklamışlar, Türk diline karşı
adeta savaş açmışlardır. Suriye’ye Türkiye’den hiçbir neşriyat sokulmamış,
Türkçe musikinin dinlenilmesi engellenmiştir. Türk gençlerinin Arap kızlarla
evlenmelerinin teşvik edilmesi, Arap dilini gerektiği biçimde öğrenmeyenlerin
yüksek okullara alınmaması gibi nedenler de, Türk gençlerinin Araplaşmasına yol
açmıştır. Ağır baskılara dayanamayan kimi Bayır-Bucak Türkmenleri, Anavatan
bildikleri Türkiye’ye kaçıp gelmeleri ve merkezi Ankara’da olan “Bayır Bucak
Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği” ni kurarak, sorunlarını, Türkiye kamuoyu
ile paylaşmaları yeterli olmamıştır. Suriye’de varlığını sürdüren Bayat,
Avşar, Karakeçili, İsabeyli, Musabeyli, Akar, Çandırlı, Havran, Sincar,
Sarıkeçili vb. Türkmen aşiretleri bugün, Anadolu’da ve Kuzey Irakta ve elbette
Türkmenistan’da da varlıklarını sürdürmektedir. Ne yazık ki bu insanlarımızın
önemli bir kısmı Türkçe’yi unutmuşlar, Kürtçe de denilen, Türkçe, Arapça ve
Farsça’dan oluşan bir dili konuşmaya başlamışlardır. Caber Kalesi Türk Kalesi de denilen Caber kalesi,
Türkiye sınırına 100 km. uzaklıktadır. Fırat Nehri’nin orta boyunun sol
kıyısında, suya doğru çıkıntı yapan bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan bir
kaledir. Rakka’dan Balis’e uzanan yol üzerinde bir konak yeridir. Caber Kalesi
bugünkü Rakka şehrinin 50 km. batısında, Fırat’ın sağ tarafında bulunan
Sıffır’ın karşısında ve Halep şehrinin doğusundadır. Bu Caber Kalesi’nin, Türk Milleti
için büyük önemi vardır. Zira bu kalenin eteğinde, 600 metre karelik bir tel
örgü içerisinde kutsal bir Türk Mezarı bulunmaktadır. Bir de anlaşmalara göre
nöbet bekleyen, bir Türk Jandarma karakolu…Şanlıurfa Vilayetimizin Akçakale
Jandarma Komutanlığından, 1 astsubay ve 9 erden müteşekkil bir takım, Türk
Bayrağının çekildiği Caber Kalesinde nöbet tutmaktadır. Bu takım her ay
değiştirilmektedir. Tarihi mezar, Osmanlı Devleti’nin
kurucusu Osman Gazi’nin dedesi, (Ertuğrul Gazi’nin babası) Süleyman Şah’ın
medfun bulunduğu kabirdir. Süleyman Şah buradan Anadolu’ya geçmek isterken,
hastalanmış, Fırat Nehri’nden geçerken, atından düşerek, vefat etmiş ve sözünü
ettiğimiz yere defnedilmiştir. Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ve yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu
aşamasında; 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara’da, Fransa ile bir anlaşma
imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Suriye, Fransızlar’a bırakılıyor, ama Caber
kalesi’nin statüsü de belirleniyordu. Buna göre Süleyman Şah’ın Caber
Kalesi’nde bulunan mezarı, müştemilatı ile birlikte Türkiye’ye bırakılacak ve
Türkiye orada, muhafızlar bulundurabilecekti. Ayrıca Türk Bayrağı da Caber
Kalesi’nde sürekli dalgalanacaktı. Aslında Caber Kalesi, Türkiye ile
Suriye arasında bir dostluk köprüsü olabilirdi, ama olmadı!...Suriye’deki
kargaşa ve kriz, maalesef Süleyman Şah türbesinin, yerinin de değiştirilmesine
neden oldu!... Evet, Süleyman Şah türbesi ve
sayıları milyonlarla ifade edilen Türk varlığının Suriye’de bulunmaları, iki
komşu ülke arasında sağlam bir köprü olabilir... Zira bu iki ülke, coğrafyanın
birbirleriyle dost geçinmeye mecbur ettikleri ülkelerdir. Bu böyle olduğu
içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti, büyük bir devlet olma niteliğiyle, Fırat
suyunun, Suriye topraklarına akışına hiçbir zaman mani olmamıştır. Ben sözün burasında Devletimizi
yönetin zevata derim ki; “Süleyman Şah’ın na’şını lütfen eski mekânına koyunuz… Türkiye tarihin her döneminde, kendi
içinden büyük insanlar çıkarmıştır. İşte Atatürk’ten sonra Recep Tayyip
Erdoğan, Türkiye’ye gerçek kimliğini yaşatan lider olarak tarih sahnesindedir.
Ve O’nun dik ve kararlı duruşu ile Küçük Türkmenistan kurtarıldı… Bugün gelinen noktada Milletimiz tek
yumruk olmalı ve liderinin arkasında durmalıdır. Bakınız ABD’nin devrik ve
bunak lideri Türkiye’ye geliyor. Niçin geliyor, biliyor musunuz? “PYD’ye
dokunmayın” diye…Nedir bu PYD?...PKK’nın Suriye’cesidir!... Tüm siyasi partilerin liderleri gelinen
noktada, Devletimizin resmi söylemlerine ters düşecek söylemlerden
sakınmalıdırlar… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA - 10/12/2024 |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN - 06/12/2024 |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN |
KARAMANLI TÜRKLERİ - 29/11/2024 |
KARAMANLI TÜRKLERİ |
G 20 - 26/11/2024 |
G 20 |
İSLÂM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) - 22/11/2024 |
İSLÂM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) |
TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI - 19/11/2024 |
TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI |
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR - 15/11/2024 |
TÜRKİSTAN SALT KAZAKİSTAN’DA BİR KENT DEĞİL BÜYÜK BİR COĞRAFYADIR |
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?... - 08/11/2024 |
Dünya Liderleri ATATÜRK İÇİN NELER DEDİLER?... |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R - 29/10/2024 |
ROMA'YI KURAN TÜRKLER E T R Ü S K L E R |
Devamı |