İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
AVRUPA TÜRKLERİ
07/01/2025 Avrupa Türk nüfusu, günümüzde 50
milyonu bulan geniş bir topluluğu kapsıyor. Bu nüfus, Türkiye’nin Avrupa
yakasından, Balkanlar’daki köklü Türk topluluklarına, Batı Avrupa’daki işçi
göçü dalgasına ve Türkçe konuşulan coğrafyalardan gelen sığınmacılara kadar
çeşitlilik gösteriyor. Türklerin
Avrupa’ya ayak basması, Orta Asya’dan büyük göç dalgalarıyla başladı. Avarlar,
Hunlar ve Bulgarlar gibi Türkçe konuşan halklar, Avrupa’nın ilk sakinlerinden
oldular. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise bu bağlar daha da güçlendi.
Özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkanlar’da geniş bir Türk nüfusu
yerleşik hale geldi. Ancak 19 ve 20’nci yüzyılda savaşlar, zorunlu göçler ve
nüfus mübadelesiyle darbe aldı. 1960’larda, Türkiye ile Batı Avrupa ülkeleri
arasında yapılan işçi göçü anlaşmaları, Türklerin Avrupa’daki demografik ve
ekonomik varlığını dönüştüren bir dönüm noktası oldu. Özellikle Almanya,
Hollanda, Belçika, Fransa, İngiltere ve İskandinav Ülkeleri, Türk işçilerini
ağırladı. İlk kuşak, zorlu çalışma koşullarında “misafir işçi” olarak kabul
edilse de, sonraki nesiller, bu ülkelerde kalıcı hale geldi. Bugün Avrupa
Türkleri, iş dünyasından sanata, siyasetten spora geniş bir yelpazede aktif rol
oynuyor. Türk
girişimciler, Avrupa ekonomisinde önemli bir yer edindi. Avrupa’da 200.000’e
yakın Türk girişimcinin faaliyet gösterdiği biliniyor. Türk girişimciler,
binlerce kişiye iş imkânı sağlıyor. Bu insanlar, hem yaşadıkları ülkelerin, hem
de Anayurdu olan Türkiye’nin ekonomisine büyük katkı sağlıyorlar. Türkler,
Avrupa siyasetine de güçlü bir şekilde entegre olmuş durumda. Hollanda,
Almanya, Belçika, İsveç, Danimarka ve Fransa gibi ülkelerde Türk kökenli
milletvekilleri ve yerel yöneticiler dikkat çekiyor. Bulgaristan’daki Halklar
ve Özgürlükler Hareketi, Avrupa Parlamentosu’nda Türk azınlığın sesi olarak
temsil ediliyor. Hemen her dünya görüşüne sahip olan insanlarımız, siyasal
partilerde de yer alıyorlar. Avrupa’daki Türk sivil toplum
kuruluşları, topluluğun bir arada durmasına ve sosyal, kültürel haklarının
korunmasına önemli katkılar sağlıyor. Bu kuruluşlar,Türklerin ekonomik ve
sosyal entegrasyonuna öncülük ediyor. Eğitim, kültür ve gençlik alanında
faaliyet gösteren dernekler, Türk diasporasının sesini daha fazla duyuruyor. Günümüzde Türkler, Avrupa’da hem
eğitim hem iş alanında yükselen bir grafik çiziyor. Üniversitelerde Türk
öğrencilerin sayısı artarken, birinci nesil Türklerin önemli bir kısmı
emeklilik sonrası Türkiye’ye dönmeyi tercih ediyor. Yüksek eğitimli gençler ise
Avrupa ve Türkiye arasında köprü kuruyor. Bugün Avrupa, Türklerin izlerini her
alanda taşıyor. Ekonomik başarı öyküleri, siyasetteki etkileri ve kültürel
katkılarıyla Avrupa Türkleri, köklerini unutmadan geleceğe yön veren bir
topluluk olarak öne çıkıyor. Bu hikâye, sadece Avrupa’daki Türklerin değil, iki
kıta arasında köprü kuran bir medeniyetin de hikâyesi. Bugün Avrupa, Türklerin izlerini
yalnızca iş ve siyasette değil, sanat, spor, akademi ve sosyal girişimcilik
gibi pek çok alanda taşıyor. Türk girişimcilerin her alandaki başarı
hikayeleri, yalnızca kendi topluluklarına değil, bulundukları toplumlara da
katkı sağlıyor. Türk mutfağı, Avrupa’nın her köşesinde kültürel bir lezzet
haline gelmiş durumda. Spor dünyasında yetişen Türk kökenli futbolcular,
Avrupa’nın en önemli kulüplerinde ve hatta kimi ülkelerin milli takımlarında
yer alıyorlar. Yaşamını
Hollanda’da sürdüren dostum İlhan Karaçay’ın saptamalarına göre; Avrupa’daki
Türk kadınları, toplumda ve ekonomide önemli bir güç haline gelmiş durumda.
Girişimci, öğretmen, sağlık çalışanı, avukat veya sanatçı olarak, hem Türk
toplumunun hem de Avrupa toplumlarının gelişiminde aktif rol oynuyorlar.
Eğitimli ve bağımsız bir nesil, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları
konusunda da fark yaratıyor. Ayrıca kadınların liderlik ettiği sosyal
girişimler, dayanışma kültürünün en güzel örneklerini sergiliyor. Türk kökenli akademisyenler ve bilim
insanları, Avrupa’nın önde gelen üniversitelerinde ve araştırma merkezlerinde
görev alıyor. Tıp, mühendislik, sosyal bilimler ve teknoloji gibi alanlarda
Türk araştırmacılar büyük başarılara imza atıyor. Örneğin Prof. Dr. Uğur Şahin
ve Dr. Özlem Türeci’nin BioNTech ile COVID-19 aşısını geliştirmesi, bu
başarıların en çarpıcı örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor. Bu başarı,
Türk diasporasının bilim ve teknoloji alanında da küresel bir fark yarattığını
gösteriyor. Avrupalı Türkler, anavatanları
Türkiye ile güçlü bağlarını korumaya devam ediyor. Eğitim, yatırım ve kültürel
projeler yoluyla Türkiye’ye katkı sağlıyorlar. Her yaz Türkiye’ye giden on
binlerce Türk vatandaşı, bu bağları güçlendirirken, aynı zamanda iki ülke
arasındaki ekonomik ve kültürel etkileşimi artırıyor. Avrupa’dan gelen
yatırımlar, Türkiye’nin modernleşme ve büyüme sürecinde önemli bir rol oynuyor. Türkler, Avrupa’nın ekonomisine ve
kültürüne katkı yapmıştır. Yüzbinlerce Türk girişimci, istihdam sağlayarak,
yaşadığı ülkenin ekonomisine katkı yapmıştır. Bilim insanları, mühendisler ve
akademisyenler, Avrupa’nın teknolojik ve bilimsel ilerlemesine destek olmuş,
kültürel alanda sanatçılar ve sporcular büyük başarılara imza atmıştır. Kuşkusuz, Türklerin Avrupa’daki
varlığı, bir iki nesille sınırlı değil, yüzyılların ötesine dayanıyor. Orta
Çağ’da başlayan bu ilişki, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkanlar’da,
İtalya’da ve Batı Avrupa’da derinleşti. Daha sonra, 20. yüzyılda misafir işçi
olarak gelen Türkler, savaş sonrası perişan hale gelmiş olan Avrupa ekonomisini
canlandırdı. Fabrikalarda gece gündüz çalışan, en ağır işleri üstlenen, ama
yine de sesini çıkarmayan misafir
işçiler, Türkiye’den giden bizim insanlarımızdı. Bugün, o misafir işçilerin
torunları artık sadece iş gücüyle değil, fikirleri, yaratıcılıkları ve
liderlikleriyle Avrupa’nın temel taşlarından biri olmuşlardır. Ne var ki bugün Avrupa’da birileri
ırkçılık yaparak, Türkler’i rahatsız etmektedirler. Hollanda’daki dostum İlhan
karaçay, Türkler’in sesi olarak onlara şöyle seslenmektedir: “Irkçılık,
korkunun ve cehaletin bir maskesidir. Irkçılar, Türklerin başarısından
korkuyor. Çünkü bu başarı, onların “üstünlük” masalını çürütüyor. Irkçılara
şöyle seslenmek lâzım: Korkunun yerine bilgelik, cehaletin yerine bilgi
koymadığınız sürece, bu nefret sizi zayıflatmaya devam edecek. Şunu unutmayın:
Türkler, Avrupa’nın her alanında kendilerini kanıtlamış bir topluluktur. Bizim
hikâyemiz, yalnızca bir göç hikâyesi değil; aynı zamanda azim, başarı ve
katkının hikâyesidir. Biz buradayız, buradaydık ve burada olmaya devam
edeceğiz. Irkçılıkla zaman kaybetmek yerine, birlikte çalışmayı ve birlikte
başarmayı öğrenmelisiniz. Eğer gerçekten ilerlemek istiyorsanız, bölmek yerine
birleştirin. Türkler, Avrupa’da bir tehdit değil, bir zenginliktir. Biz,
bulunduğumuz toplumlara her zaman daha iyisini sunmayı hedefledik ve
hedeflemeye devam edeceğiz. Siz ise bu zenginliği göremeyecek kadar körsünüz.
Ancak körlük, gerçeği değiştirmez. Irkçılık, nefreti büyütür; sevgi ve
dayanışma ise toplumları yükseltir. Sonuç olarak, eğer geçmişten ve bugünden
bir şey öğrenmek istiyorsanız, Türklerin Avrupa’daki hikâyesine bakın. Bu
hikâye, kararlılığın, çalışkanlığın ve katkının bir öyküsüdür. Irkçılık ise
bunun karşısında sadece zayıf bir direniştir ve bu direnişin yıkılması
kaçınılmazdır.” Yaşamının yarıdan fazlasını
Avrupa’da sürdürmüş olan Karaçay, Hollanda dilinde de kaleme aldığı feryadında,
Avrupa insanına Türkler’i tanıtıyor: “Türkler, tarih boyunca göçebe bir yaşam
tarzı benimseyerek farklı coğrafyalara yayılan ve bu süreçte önemli
medeniyetlere öncülük eden bir topluluktur. Orta Asya’dan başlayan göç
dalgalarının Avrupa’ya uzanması, Türklerin tarih sahnesindeki sürekli
hareketliliğinin bir göstergesidir. Ancak, Türklerin tarihi bu göçlerle sınırlı
değildir; kökenleri çok daha derinlere, Mezopotamya’ya, hatta son buzul
devrinin sona ermesiyle kaybolan Atlantis Ovası’na kadar uzanmaktadır. Orta Asya, Türkler için bir “ana
yurt” değil, bir “ara yurt” olmuştur. Buzul çağında Basra-Hürmüz Ovası’ndan
kuzeye göç eden atalarımız, Orta Asya’da bir iç denizin oluşmasıyla bu bölgede
yerleşmiş, ancak bu gölün kurumasıyla yeniden göç etmek zorunda kalmışlardır.
Sümerler ile Türklerin dilsel ve kültürel akrabalıkları, bu göçlerin yalnızca
coğrafi değil, medeniyetler arası bir bağ oluşturduğunu da göstermektedir. Avrupa’daki Türk varlığı, hem Hunlar
gibi erken dönemdeki göçebe Türk topluluklarının etkisiyle, hem de Osmanlı ve
daha sonra yaşanan misafir işçi hareketleriyle şekillenmiştir. Avrupa’da
yaşayan milyonlarca Türk, tarih boyunca göç ve medeniyet arasındaki köprüyü
oluşturan bu uzun ve karmaşık sürecin günümüzdeki devamıdır. Türklerin tarih
boyunca bir medeniyet taşıyıcısı olarak rol oynaması, göçlerin salt yer
değiştirme hareketleri değil, aynı zamanda kültür ve bilgi aktarımı süreci
olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Orta Asya’dan Avrupa’ya,
Mezopotamya’dan Anadolu’ya uzanan bu tarih, Türklerin evrensel bir mirasın
parçası olduğunun en güçlü kanıtıdır. Türklerin göçebe yaşamı sadece bir
hayatta kalma stratejisi değil, aynı zamanda bilgi, kültür ve medeniyet
taşıyıcılığı açısından büyük bir tarihsel öneme sahiptir. Türk topluluklarının
hareketleri, bir yandan yeni yerlerde uygarlıkların temellerini atarken, diğer
yandan yerel halklarla kültürel alışverişi mümkün kılmış ve böylece insanlık
tarihine büyük katkılar sağlamıştır. Avrupa’ya
Türk göçleri ise tarih boyunca çok yönlü bir etkide bulunmuştur. İlk olarak
Hunlar ve Avarlar gibi topluluklar Batı Roma İmparatorluğu’nun çözülüşünde rol
oynarken, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişi Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve
kültürel yapısını şekillendirmiştir. Daha yakın dönemde misafir işçi hareketiyle
Avrupa’ya gelen Türkler, hem iş gücü piyasasında hem de kültürel zenginlik
açısından önemli katkılar sağlamış, yerleştikleri bölgelerde kalıcı bir iz
bırakmıştır. Türklerin tarih boyunca göç
ettikleri bölgelerde sadece birer misafir olmadığını, yerleştikleri topraklarda
kalıcı eserler bıraktığını unutmamak gerekir. Anadolu’daki Göbekli Tepe gibi
insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri olan yapılar, Türklerin
atalarının yüksek bir medeniyet bilinciyle hareket ettiğinin en somut
kanıtıdır. Bu da Türklerin tarihi boyunca yalnızca yer değiştiren bir topluluk
değil, aynı zamanda uygarlık kuran ve geleceğe yön veren bir toplum olduğunu
gösterir. Sonuç
olarak, Türklerin göç tarihi, yalnızca bir halkın değil, insanlığın ortak
tarihine ışık tutmaktadır. Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda yaşayan Türkler, bu
kadim kültürün temsilcileri olarak geçmişten günümüze bir köprü vazifesi
görmektedir. Türklerin göçlerinin yalnızca fiziki bir hareket değil, aynı
zamanda kültürel bir yayılım ve dönüşüm süreci olduğunu anlamak, bu büyük
tarihsel serüveni daha doğru yorumlamamıza yardımcı olacaktır.” Evet görüleceği gibi bugün Avrupa’da
yaşayan soydaşlarımız, artık Avrupalı Türkler olarak yaşamlarını
sürdürmektedirler… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ABDALLAR Ve Emirdağ Abdalları - 10/01/2025 |
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ABDALLAR Ve Emirdağ Abdalları |
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR - 03/01/2025 |
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR |
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8 - 31/12/2024 |
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8 |
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI - 27/12/2024 |
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI |
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI - 13/12/2024 |
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA - 10/12/2024 |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN - 06/12/2024 |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN |
KARAMANLI TÜRKLERİ - 29/11/2024 |
KARAMANLI TÜRKLERİ |
G 20 - 26/11/2024 |
G 20 |
Devamı |