Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam208
Toplam Ziyaret879147
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ABDALLAR Ve Emirdağ Abdalları
10/01/2025

            Abdallar, Türkiye'nin farklı yerleşkelerinde yaşayan, kendilerine özgü kültürel değerleri, meslekleri ve yaşam tarzlarıyla bilinen bir topluluktur.

            Abdalların konargöçer yaşam biçimleri, uğraştıkları meslekler, fiziksel görünümleri ve kültürel normlarıyla Çingenelerle karıştırılmaktadır.

            Anadolu Abdalları ya da Horasan Erenleri, “baba”, “dede” adını taşıyan ve daha çok Türkmen kabileleri arasında yer alan dervişlere denilmektedir. Köprülü’ye göre Abdallar, Kalenderî, Hayderi mensubu sayılabilecek Babaî-Bektaşî dervişleridir.

            Bu kelime birden çok anlama gelebilecek şekilde kullanılmakla birlikte kültürel, tasavvufi ve tarihsel bir içeriğe sahiptir. Abdal, tasavvufi söylemde ahlaken olgunluğa ulaşmış, yoksul insanlara yardım etmeye kendisini adamış, yardımsever, ihtiyar ve derviş anlamlarına da gelmektedir.

Abdal kelimesi, Arapça Bedil kelimesinin çoğulu olmakla beraber değiştirmek, takasta kullanmak ve temsil etmek gibi anlamları da içermektedir. Aynı zamanda yoksul, perişan ve yaşlı dilenci gibi anlamları karşılayan Abdal kelimesinin tasavvufi bir derinliğe sahip olduğu biçiminde yorumlar da vardır.  “Abdal, Türk tasavvufunun daha radikal formlarında karşılaşılan en üst mânevî mertebenin bir adıdır” denilmektedir. Alevi Türkmen topluluğunda onlara, Derviş veya Baba da denilmektedir.

Bir abdal Allah'tan başka dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir. Abdallık mertebesine ermiş kişi hakikatın mutlak ve doğrudan bilgisine erişebilmektedir. Toplumsal bir şahsiyet olarak abdal zayıf, ezilmiş ve baskı altında olanlara yardım elini uzatan, toplum içinde ahlaksızlıklara karşı mücadele veren bir otoritedir. Daha ziyade göçebe Türkmenler arasında yaygın olan abdallar Selçuklu veya Osmanlı yerleşik devlet otoritesi karşısında çevre halkının hoşnutsuzluklarını dile getirmişler ve çeşitli isyan hareketlerinin başlatıcısı olmuşlardır.

            Kuşkusuz, Ülkemizin hemen her yerinde abdallar vardır ama; en çok İç Anadolu bölgesinde bulunurlar. Örneğin Kırşehir, Keskin, Balâ, Toros Dağlarındaki yerleşim birimlerinde abdallar hayatlarını müziğe adamış şekilde yaşıyorlar. Balâ ve Keskin'de genelde halaylar çekilir. Kırşehirli abdalların misyonu farklıdır. Kırşehir'in oyun havaları çok hareketlidir. Balâ ve Keskin'li abdallar Hacı Taşan'ı "Toplumun en mümtaz şahsiyeti" olarak kabul ederler. Kırşehirli abdallar ise Neşet Ertaş'ı "Toplumun örnek alınmaya lâyık en gözde kişisi" olarak nitelendirirler. Bu iki yörenin de çalgıları farklılık göstermektedir. Bu çalgılar, yore abdallarının geçim kaynağıdır. Balâ ve Keskin'deki abdalların bugün İran topraklarında yer alan Horasan bölgesinden geldikleri söylenmektedir.

            Abdallar İslam inançlarını, şamanizmle özdeşleştirerek, kendilerine özgü bir inanç sistemi oluşturmuşlardır. Eskiden Kök Tengri ile mânevî bağlantı kurabilen "Kam" karakteri, İslamlaşmayla beraber yerini "Abdal" a bırakmıştır.

            Prof.Orhan Köprülü'ye göre Türkiye'nin Abdalları, Akhunlar'ın soyundan gelmektedir. Albert von Le Coq, Türkiye Abdalları ile Doğu Türkistanlı Eynular arasındaki ilişkiyi bazı ortak kelimelere sahip olmaları ve her ikisinin de kendilerini Abdallar olarak adlandırmaları ve kendi aralarında özel bir dil konuşmaları ile belirtmektedir.

            Azerbaycanlılar, Türkmenler, Kazaklar, Özbek-Lokaylar, Türkler ve Volga Bulgarları'nın bileşiminde de bazı Abdal unsurlara rastlanmaktadır.

Anadolu'nun 11. yüzyıldan başlayarak Türkmen göçüne maruz kalması abdalları ve babaları da buraya getirmiştir. Örneğin Sarı Saltuk gibi bazı abdallar Osmanlılardan önce Balkanlara geçerek dinsel faaliyetlerde bulunmuşlardır.

            Söğüt-Bilecik bölgesinde ortaya çıkan Edebali, Geyikli Baba gibi bazı abdallar Osmanlı Devletini kuran Osman Gazi ve Orhan Gazi gibi padişahları yakın duran kişilerdi. Osmanlı erken döneminde abdallar gerek Batı Anadolu, gerekse Balkanlardaki Hristiyan nüfusun İslamlaşmasında etkili olmuşlardır.

15. yüzyılda abdallar giderek Osmanlı Devleti'nin merkezîleşme ve bürokratik bir imparatorluğa dönüşme sürecinin dışında kalmışlar ve Sünnî İslam'ın Edirne ve 1453'ten itibaren İstanbul'da yerleşmesi sonucunda düzendışı bir niteliğe bürünmüşlerdir. İran'da Safevî Devleti'nin kurulması ve Kızılbaş etkinliğinin Anadolu'da yayılması ile birlikte Abdallar 17. yüzyılda Şamlu kabilesi'nin arasında Kızılbaş hareketiyle bütünleşmiştir.

Değişik kaynaklardan edinilen bilgiye göre abdal sözcüğü, İran’da 11. ve 14. yüzyıllarda kaleme alınan edebi metinlerde Derviş, 15. yüzyıla ait metinlerde ise “Divane” anlamında kullanılmıştır. Kimi zaman da onlardan “ışık” sözcüğü ile bahsedilmiştir. Daha sonraki aşamada Bektaşiliğin onu içine aldığı, bir kısmını değiştirdiği ve hatta erittiği yönünde görüşler de vardır.

            Bizim Emirdağ ilçemizde de abdalların mevcudiyeti ve bunların gelenekleri, araştırmacı yazar dostumuz Ömer Faruk Yaldızkaya ve genç araştırmacı kızımız Begüm Şahanoğlu’nun bilimsel çalışmalarında ele alınmıştır. İki Emirdağlı hemşehrimizin bu çalışmalarından da somut biçimde anlaşıldığı gibi, Afyonkarahisar sınırları içerisinde de abdallar yaşamaktadır.

            Begüm Hanımın Üniversite’nin ilgili biriminin de Kabul ettiği ve en yeni çalışma olan tezindeki abdallar ile ilgili bölümden kısa bir alıntı yaparak,yazımı desteklemek isterim…

            “…Arapça’da karşılık, başka bir şeye dönüşen anlamında kullanılan bu kavram, ilerleyen zamanlarda anlam genişlemesine uğrayarak belirli bir zümreyi tanıtan, bir sözcük olmuştur. Böylece “Abdal” kavramına “kalender yaşayışlı derviş, zahit veli, göçebe gezgin, dünyadan kesilmiş” gibi anlamlar yüklenmiştir. Toplumda ortaya çıkan bu zümrelere ilk olarak Orta Asya’da rastlanmaktadır. Osmanlı’nın kuruluşunda ve en önemlisi, İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında büyük bir payı olan bu zümrelerin adı, tarihe “Abdâlân-ı Rum” olarak geçmiştir. Abdâlânı Rum, Orta Asya’dan Anadolu’ya ayak bastıklarında burada İslamiyet’i yaymaya çalışarak, bu yolda teşkilatlanmışlar ve Osmanlı padişahlarıyla yakın ilişkiler kurarak harplere katılmışlardır. Halk arasında oldukça sevilen bu zümre, ulu, evliya ve insan-ı kâmil kimseler olarak görülmüş, bundan dolayı kendilerine “Horasan Erenleri” de denilmiştir. Rum Abdalları olarak başka bir zümre gibi algılansalar da, asılları Türkmen’dir.

            Hacı Bektâş-ı Velî’nin halifesi ve Bektaşî tarikatının kurucusu Abdal Musa ve onun çevresindeki ermişler de aynı zamanda, Osmanlı’nın kurulmasına yardım eden kişilerdendir. Bektaşîlik bilindiği üzere o dönem, içinde yeniçerilerin de bulunduğu önemli bir tarikattır. Bu tarikatın temel prensipleri ve âyinleri bulunmaktadır. Diğer taraftan Bektaşîlikle ilgisi bulunan Alevîlik bir kimliktir ve bu kimlik Alevîlere soyla taşınır. Dolayısıyla her Alevî, Bektaşî olsa da her Bektaşî, Alevî değildir. Alevîlik kültür ve inanç çizgisinde nesilden nesile taşınmaktadır. Daha önceden var olan Alevîlik, Abdal Musa’nın Bektaşîlik tarikatını kurmasıyla birlikte Alevî-Bektaşî bir kimliğe bürünmüştür. Abdallar, nesiller boyunca bu kimlikle günümüze gelmiştir. Günümüzde Abdallar Türkiye’nin birçok yerinde; belirli mahalle, köy, il ve ilçelerde yaşamaktadır. Ağırlıklı olarak Adana, Afyonkarahisar, Amasya, Ankara, Antalya, Çorum, Denizli, Gaziantep, Isparta, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Malatya, Mersin, Nevşehir, Sivas, Tokat ve Yozgat’ta bulunurlar Abdallar bulundukları il,ilçe veya köylerde geçmişte olduğu gibi çok sevilen ve saygı duyulan kişiler olmuşlardır.

Diğer taraftan Abdallar halk arasında yaptıkları müzikle de tanınmaktadır. Müziğin abdallardaki yeri inanç temeline dayanır. İnançlarına göre Abdallar’ın yaptıkları semâhlar, nefesler ve gülbenkler, müzikle bağlantılıdır. Kalpleri Allah sevgisiyle dolu olan Abdallar’ın müzikleri bundan dolayı içli ve derindir. Erdem Özdemir, bir araştırmasında “Abdallar gönlünün yanıklığına müziği deva kıldığı için onunla yoldaştır.”der  Onların müzikle olan bu bağlantısı ve kendilerine has özgün kimlikleri, kültür ve gelenekleri, Abdallar’ın halkbilim içerisinde araştırılmasını gerekli kılmıştır. Bilindiği üzere folklor halkı bir bütün olarak incelediği gibi özgün kimliğe sahip belli zümrelerin gelenek ve göreneklerini de araştırmaktadır. Bundan dolayı araştırmamızın konusu olan Emirdağ folklorundan söz ederken ilçe içerisinde bulunan “Abdal Geleneği”ne de değinmek gerekir.

            Emirdağ içerisindeki Abdallar, halk tarafından bazen “ede”, bazen “Teber”, bazen de “Abdal” olarak adlandırılmaktadır. Buradaki “ede” kelimesinin ilçe de “büyük ağabey, saygı duyulan bir kimse” anlamında olması, Abdallar’ın ilçede saygıdeğer bir konumda olduğunu gösterir.

Diğer taraftan müzik konusunda oldukça yetenekli olmaları halk tarafından bilinen bir gerçektir. İlçede bulunan Abdallar bu yeteneklerini geçimlerini sağlamak üzere kullanarak, kendilerine müziği meslek edinmişlerdir. Abdallar; düğünlerde, asker uğurlamalarında, halk oyunlarında, törenlerde, ramazan ayı sahurlarında ve diğer çeşitli eğlencelerde çalgı çalarak hayatlarını idame ettirmektedir, Her çeşit çalgıyı, çalabilme konusundaki yetenekleri; kullandıkları enstrümanların çeşitliliğinde kendini gösterir. Kaynak kişimiz, Hasan Özdemir’den alınan bilgilere göre Abdallar; ekseriyetle klarnet, davul, bağlama, cümbüş, darbuka, keman ve org çalabilmektedir. Emirdağ ilçesinde “Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz” diye bir atasözü vardır. Bu atasözünden yola çıkarak, sosyal hayatın önemli bir parçası olan Abdallar’ın, halk deyimiyle “düğün bitiren” kişiler olduğu söylenebilir. Geçmişte yapılan düğünlerin üç ila dört gün olduğu düşünüldüğünde düğün bitirmek, halkın eğlencesini, neşesini, düğüne olan ilgisini her daim koruyabilmek oldukça zordur. İlçe Abdalları’ndan biri olan Hasan Özdemir ile yaptığımız bir görüşmede alınan bilgilere göre; eski düğünlerin üç gün boyunca çalgılı olduğu ve bazen düğün eğlencelerinin sabaha kadar sürdüğü öğrenilmiştir. Zor bir iş olsa da bu işi aşkla yaptıklarından ve müziğe olan bağlılıklarından dolayı Abdallar’a zor gelmemektedir. Tam tersine çalgı çalmak ve müzikle ilgilenmek onların severek yaptığı bir meslektir.

            Abdallar müziği bir meslek içinde icra ederken, bu mesleğin içinde ayrıca bazı kurallar oluşturmuşlardır. İlçede her köyün düğün ve eğlencelerine belirli Abdallar gitmektedir. Örneğin; bir köye bir Abdal gidiyorsa o köye başka bir Abdal çağırılsa bile gitmemektedir. Her köyün Abdalı bellidir ve bu Abdal vefat etse dahi sadece onun yakınlarından biri o köyün yeni Abdalı olabilmektedir. Bu kurallar, Abdallar’ın kendi içinde bir meslek ahlakına sahip olduğunu gösterir. Abdallar enstrüman çalmaya küçük yaşlarda başlamaktadırlar. Aralarında enstrüman çalmayı bilmeyen neredeyse yoktur. Bu kültürün içine doğarlar ve neredeyse bu kültürle hayatlarını idame ettirirler. Gittikleri yerlerde, Emirdağ ilçesine ait türküleri makamlarına göre icra ederek; düğünlerde, törenlerde, eğlencelerde yaşatmaları ilçe folkloru açısından oldukça önemlidir. İlçenin türküleri onlar ve ilçedeki ozanlar sayesinde geniş bir yayılıma sahip olmuştur. Abdalların kendilerine has geleneklerinin olması yanında bir de kendilerine has tabirleri ve söyleyişleri bulunmaktadır.

            Emirdağ ilçesinin ozanı Fakı Edeer “Harman-1” adlı kitabında “Teberce” başlığı altında, onlara has kelimeleri anlamlarıyla birlikte vermiştir. Yine Ömer Faruk Yaldızkaya da “Her Yönüyle Emirdağ” adlı kitabında ilçede bulunan Abdallar’ın geleneğinden söz etmiştir.

Son olarak bundan üç veya dört yıl önce Emirdağ Abdalları konusunda bir belgesel hazırlanmıştır. Bu belgesel “Youtube” platformunda “Ede; Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm” ismiyle yayınlanmıştır.

            Emirdağ ilçesinden Avrupa’ya olan göçler, nesillerin Avrupa’da yaşamaya devam etmeleri, ilçede evlenecek genç neslin azalması, düğünlerin üç günden bir güne inmesi ve salonlarda yapılması gibi nedenlerden dolayı günümüzde Abdallar kendi mesleklerini icra edememektedirler. Aralarında bu mesleği icra etmek isteyen kişiler de kendilerine bu işi yapacak bir ortam bulamamaktadır. Bütün bunlardan ve son zamanlarda yaşanan Coronavirüs salgınından dolayı Abdallar işsiz kalarak, başka mesleklere yönelmiştir.

            Günümüzde Abdallar; esnaflık ve işçiliğin çeşitli alanlarında çalışmaktadır. Bu kişilerin başka işlerde çalışmaları onları müzikten uzaklaştırmamıştır. Asıl işlerinin yanında bir taraftan hobi olarak müziğe ilgi duymaya devam etmişlerdir. Günümüzde Abdallar’ın büyük çoğunluğu müziği meslek olarak icra etmeseler de, müzik çalınabilecek her ortamda bunu icra etmeye hazır bir konumdadır…”



104 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

AVRUPA TÜRKLERİ - 07/01/2025
AVRUPA TÜRKLERİ
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR - 03/01/2025
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8 - 31/12/2024
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI - 27/12/2024
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI - 13/12/2024
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA - 10/12/2024
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN - 06/12/2024
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN
KARAMANLI TÜRKLERİ - 29/11/2024
KARAMANLI TÜRKLERİ
G 20 - 26/11/2024
G 20
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.404635.5464
Euro36.477636.6238
Hava Durumu