İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ABDALLAR Ve Emirdağ Abdalları
10/01/2025 Abdallar, Türkiye'nin farklı
yerleşkelerinde yaşayan, kendilerine özgü kültürel değerleri, meslekleri ve
yaşam tarzlarıyla bilinen bir topluluktur. Abdalların konargöçer yaşam
biçimleri, uğraştıkları meslekler, fiziksel görünümleri ve kültürel normlarıyla
Çingenelerle karıştırılmaktadır. Anadolu Abdalları ya da Horasan
Erenleri, “baba”, “dede” adını taşıyan ve daha çok Türkmen kabileleri arasında
yer alan dervişlere denilmektedir. Köprülü’ye göre Abdallar, Kalenderî, Hayderi
mensubu sayılabilecek Babaî-Bektaşî dervişleridir. Bu kelime birden çok anlama
gelebilecek şekilde kullanılmakla birlikte kültürel, tasavvufi ve tarihsel bir
içeriğe sahiptir. Abdal, tasavvufi söylemde ahlaken olgunluğa ulaşmış, yoksul
insanlara yardım etmeye kendisini adamış, yardımsever, ihtiyar ve derviş
anlamlarına da gelmektedir. Abdal
kelimesi, Arapça Bedil kelimesinin çoğulu olmakla beraber değiştirmek, takasta
kullanmak ve temsil etmek gibi anlamları da içermektedir. Aynı zamanda yoksul,
perişan ve yaşlı dilenci gibi anlamları karşılayan Abdal kelimesinin tasavvufi
bir derinliğe sahip olduğu biçiminde yorumlar da vardır. “Abdal, Türk tasavvufunun daha radikal
formlarında karşılaşılan en üst mânevî mertebenin bir adıdır” denilmektedir.
Alevi Türkmen topluluğunda onlara, Derviş veya Baba da denilmektedir. Bir
abdal Allah'tan başka dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir. Abdallık
mertebesine ermiş kişi hakikatın mutlak ve doğrudan bilgisine erişebilmektedir.
Toplumsal bir şahsiyet olarak abdal zayıf, ezilmiş ve baskı altında olanlara
yardım elini uzatan, toplum içinde ahlaksızlıklara karşı mücadele veren bir
otoritedir. Daha ziyade göçebe Türkmenler arasında yaygın olan abdallar
Selçuklu veya Osmanlı yerleşik devlet otoritesi karşısında çevre halkının
hoşnutsuzluklarını dile getirmişler ve çeşitli isyan hareketlerinin başlatıcısı
olmuşlardır. Kuşkusuz, Ülkemizin hemen her
yerinde abdallar vardır ama; en çok İç Anadolu bölgesinde bulunurlar. Örneğin
Kırşehir, Keskin, Balâ, Toros Dağlarındaki yerleşim birimlerinde abdallar
hayatlarını müziğe adamış şekilde yaşıyorlar. Balâ ve Keskin'de genelde
halaylar çekilir. Kırşehirli abdalların misyonu farklıdır. Kırşehir'in oyun
havaları çok hareketlidir. Balâ ve Keskin'li abdallar Hacı Taşan'ı
"Toplumun en mümtaz şahsiyeti" olarak kabul ederler. Kırşehirli
abdallar ise Neşet Ertaş'ı "Toplumun örnek alınmaya lâyık en gözde
kişisi" olarak nitelendirirler. Bu iki yörenin de çalgıları farklılık
göstermektedir. Bu çalgılar, yore abdallarının geçim kaynağıdır. Balâ ve
Keskin'deki abdalların bugün İran topraklarında yer alan Horasan bölgesinden
geldikleri söylenmektedir. Abdallar İslam inançlarını,
şamanizmle özdeşleştirerek, kendilerine özgü bir inanç sistemi
oluşturmuşlardır. Eskiden Kök Tengri ile mânevî bağlantı kurabilen
"Kam" karakteri, İslamlaşmayla beraber yerini "Abdal" a
bırakmıştır. Prof.Orhan Köprülü'ye göre
Türkiye'nin Abdalları, Akhunlar'ın soyundan gelmektedir. Albert von Le Coq,
Türkiye Abdalları ile Doğu Türkistanlı Eynular arasındaki ilişkiyi bazı ortak
kelimelere sahip olmaları ve her ikisinin de kendilerini Abdallar olarak
adlandırmaları ve kendi aralarında özel bir dil konuşmaları ile belirtmektedir.
Azerbaycanlılar,
Türkmenler, Kazaklar, Özbek-Lokaylar, Türkler ve Volga Bulgarları'nın
bileşiminde de bazı Abdal unsurlara rastlanmaktadır. Anadolu'nun
11. yüzyıldan başlayarak Türkmen göçüne maruz kalması abdalları ve babaları da
buraya getirmiştir. Örneğin Sarı Saltuk gibi bazı abdallar Osmanlılardan önce
Balkanlara geçerek dinsel faaliyetlerde bulunmuşlardır. Söğüt-Bilecik
bölgesinde ortaya çıkan Edebali, Geyikli Baba gibi bazı abdallar Osmanlı
Devletini kuran Osman Gazi ve Orhan Gazi gibi padişahları yakın duran
kişilerdi. Osmanlı erken döneminde abdallar gerek Batı Anadolu, gerekse
Balkanlardaki Hristiyan nüfusun İslamlaşmasında etkili olmuşlardır. 15. yüzyılda abdallar giderek Osmanlı Devleti'nin merkezîleşme ve bürokratik bir imparatorluğa
dönüşme sürecinin dışında kalmışlar ve Sünnî İslam'ın Edirne ve 1453'ten
itibaren İstanbul'da yerleşmesi sonucunda düzendışı bir niteliğe
bürünmüşlerdir. İran'da Safevî Devleti'nin kurulması ve Kızılbaş etkinliğinin Anadolu'da yayılması ile birlikte Abdallar 17.
yüzyılda Şamlu kabilesi'nin
arasında Kızılbaş hareketiyle bütünleşmiştir. Değişik kaynaklardan edinilen bilgiye göre abdal
sözcüğü, İran’da 11. ve 14. yüzyıllarda kaleme alınan edebi
metinlerde “Derviş”, 15. yüzyıla ait metinlerde ise “Divane” anlamında kullanılmıştır. Kimi zaman da onlardan “ışık” sözcüğü ile
bahsedilmiştir. Daha sonraki aşamada Bektaşiliğin onu içine aldığı, bir kısmını değiştirdiği ve hatta erittiği yönünde
görüşler de vardır. Bizim Emirdağ ilçemizde de
abdalların mevcudiyeti ve bunların gelenekleri, araştırmacı yazar dostumuz Ömer
Faruk Yaldızkaya ve genç araştırmacı kızımız Begüm Şahanoğlu’nun bilimsel
çalışmalarında ele alınmıştır. İki Emirdağlı hemşehrimizin bu çalışmalarından
da somut biçimde anlaşıldığı gibi, Afyonkarahisar sınırları içerisinde de
abdallar yaşamaktadır. Begüm Hanımın Üniversite’nin ilgili
biriminin de Kabul ettiği ve en yeni çalışma olan tezindeki abdallar ile ilgili
bölümden kısa bir alıntı yaparak,yazımı desteklemek isterim… “…Arapça’da karşılık, başka bir şeye
dönüşen anlamında kullanılan bu kavram, ilerleyen zamanlarda anlam
genişlemesine uğrayarak belirli bir zümreyi tanıtan, bir sözcük olmuştur.
Böylece “Abdal” kavramına “kalender yaşayışlı derviş, zahit veli, göçebe
gezgin, dünyadan kesilmiş” gibi anlamlar yüklenmiştir. Toplumda ortaya çıkan bu
zümrelere ilk olarak Orta Asya’da rastlanmaktadır. Osmanlı’nın kuruluşunda ve
en önemlisi, İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında büyük bir payı olan bu
zümrelerin adı, tarihe “Abdâlân-ı Rum” olarak geçmiştir. Abdâlânı Rum, Orta
Asya’dan Anadolu’ya ayak bastıklarında burada İslamiyet’i yaymaya çalışarak, bu
yolda teşkilatlanmışlar ve Osmanlı padişahlarıyla yakın ilişkiler kurarak
harplere katılmışlardır. Halk arasında oldukça sevilen bu zümre, ulu, evliya ve
insan-ı kâmil kimseler olarak görülmüş, bundan dolayı kendilerine “Horasan
Erenleri” de denilmiştir. Rum Abdalları olarak başka bir zümre gibi
algılansalar da, asılları Türkmen’dir. Hacı Bektâş-ı Velî’nin halifesi ve
Bektaşî tarikatının kurucusu Abdal Musa ve onun çevresindeki ermişler de aynı
zamanda, Osmanlı’nın kurulmasına yardım eden kişilerdendir. Bektaşîlik
bilindiği üzere o dönem, içinde yeniçerilerin de bulunduğu önemli bir
tarikattır. Bu tarikatın temel prensipleri ve âyinleri bulunmaktadır. Diğer
taraftan Bektaşîlikle ilgisi bulunan Alevîlik bir kimliktir ve bu kimlik
Alevîlere soyla taşınır. Dolayısıyla her Alevî, Bektaşî olsa da her Bektaşî,
Alevî değildir. Alevîlik kültür ve inanç çizgisinde nesilden nesile
taşınmaktadır. Daha önceden var olan Alevîlik, Abdal Musa’nın Bektaşîlik
tarikatını kurmasıyla birlikte Alevî-Bektaşî bir kimliğe bürünmüştür. Abdallar,
nesiller boyunca bu kimlikle günümüze gelmiştir. Günümüzde Abdallar Türkiye’nin
birçok yerinde; belirli mahalle, köy, il ve ilçelerde yaşamaktadır. Ağırlıklı
olarak Adana, Afyonkarahisar, Amasya, Ankara, Antalya, Çorum, Denizli,
Gaziantep, Isparta, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Malatya,
Mersin, Nevşehir, Sivas, Tokat ve Yozgat’ta bulunurlar Abdallar bulundukları
il,ilçe veya köylerde geçmişte olduğu gibi çok sevilen ve saygı duyulan kişiler
olmuşlardır. Diğer
taraftan Abdallar halk arasında yaptıkları müzikle de tanınmaktadır. Müziğin
abdallardaki yeri inanç temeline dayanır. İnançlarına göre Abdallar’ın
yaptıkları semâhlar, nefesler ve gülbenkler, müzikle bağlantılıdır. Kalpleri
Allah sevgisiyle dolu olan Abdallar’ın müzikleri bundan dolayı içli ve
derindir. Erdem Özdemir, bir araştırmasında “Abdallar gönlünün yanıklığına müziği
deva kıldığı için onunla yoldaştır.”der
Onların müzikle olan bu bağlantısı ve kendilerine has özgün kimlikleri,
kültür ve gelenekleri, Abdallar’ın halkbilim içerisinde araştırılmasını gerekli
kılmıştır. Bilindiği üzere folklor halkı bir bütün olarak incelediği gibi özgün
kimliğe sahip belli zümrelerin gelenek ve göreneklerini de araştırmaktadır.
Bundan dolayı araştırmamızın konusu olan Emirdağ folklorundan söz ederken ilçe
içerisinde bulunan “Abdal Geleneği”ne de değinmek gerekir. Emirdağ içerisindeki Abdallar, halk
tarafından bazen “ede”, bazen “Teber”, bazen de “Abdal” olarak
adlandırılmaktadır. Buradaki “ede” kelimesinin ilçe de “büyük ağabey, saygı
duyulan bir kimse” anlamında olması, Abdallar’ın ilçede saygıdeğer bir konumda
olduğunu gösterir. Diğer
taraftan müzik konusunda oldukça yetenekli olmaları halk tarafından bilinen bir
gerçektir. İlçede bulunan Abdallar bu yeteneklerini geçimlerini sağlamak üzere
kullanarak, kendilerine müziği meslek edinmişlerdir. Abdallar; düğünlerde,
asker uğurlamalarında, halk oyunlarında, törenlerde, ramazan ayı sahurlarında
ve diğer çeşitli eğlencelerde çalgı çalarak hayatlarını idame ettirmektedir,
Her çeşit çalgıyı, çalabilme konusundaki yetenekleri; kullandıkları
enstrümanların çeşitliliğinde kendini gösterir. Kaynak kişimiz, Hasan
Özdemir’den alınan bilgilere göre Abdallar; ekseriyetle klarnet, davul,
bağlama, cümbüş, darbuka, keman ve org çalabilmektedir. Emirdağ ilçesinde
“Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz” diye bir atasözü vardır. Bu atasözünden
yola çıkarak, sosyal hayatın önemli bir parçası olan Abdallar’ın, halk
deyimiyle “düğün bitiren” kişiler olduğu söylenebilir. Geçmişte yapılan
düğünlerin üç ila dört gün olduğu düşünüldüğünde düğün bitirmek, halkın
eğlencesini, neşesini, düğüne olan ilgisini her daim koruyabilmek oldukça
zordur. İlçe Abdalları’ndan biri olan Hasan Özdemir ile yaptığımız bir
görüşmede alınan bilgilere göre; eski düğünlerin üç gün boyunca çalgılı olduğu
ve bazen düğün eğlencelerinin sabaha kadar sürdüğü öğrenilmiştir. Zor bir iş
olsa da bu işi aşkla yaptıklarından ve müziğe olan bağlılıklarından dolayı
Abdallar’a zor gelmemektedir. Tam tersine çalgı çalmak ve müzikle ilgilenmek
onların severek yaptığı bir meslektir. Abdallar müziği bir meslek içinde
icra ederken, bu mesleğin içinde ayrıca bazı kurallar oluşturmuşlardır. İlçede
her köyün düğün ve eğlencelerine belirli Abdallar gitmektedir. Örneğin; bir
köye bir Abdal gidiyorsa o köye başka bir Abdal çağırılsa bile gitmemektedir.
Her köyün Abdalı bellidir ve bu Abdal vefat etse dahi sadece onun yakınlarından
biri o köyün yeni Abdalı olabilmektedir. Bu kurallar, Abdallar’ın kendi içinde
bir meslek ahlakına sahip olduğunu gösterir. Abdallar enstrüman çalmaya küçük
yaşlarda başlamaktadırlar. Aralarında enstrüman çalmayı bilmeyen neredeyse yoktur.
Bu kültürün içine doğarlar ve neredeyse bu kültürle hayatlarını idame
ettirirler. Gittikleri yerlerde, Emirdağ ilçesine ait türküleri makamlarına
göre icra ederek; düğünlerde, törenlerde, eğlencelerde yaşatmaları ilçe
folkloru açısından oldukça önemlidir. İlçenin türküleri onlar ve ilçedeki
ozanlar sayesinde geniş bir yayılıma sahip olmuştur. Abdalların kendilerine has
geleneklerinin olması yanında bir de kendilerine has tabirleri ve söyleyişleri
bulunmaktadır. Emirdağ ilçesinin ozanı Fakı Edeer
“Harman-1” adlı kitabında “Teberce” başlığı altında, onlara has kelimeleri
anlamlarıyla birlikte vermiştir. Yine Ömer Faruk Yaldızkaya da “Her Yönüyle
Emirdağ” adlı kitabında ilçede bulunan Abdallar’ın geleneğinden söz etmiştir. Son
olarak bundan üç veya dört yıl önce Emirdağ Abdalları konusunda bir belgesel
hazırlanmıştır. Bu belgesel “Youtube” platformunda “Ede; Bir Ayrılık, Bir
Yoksulluk, Bir Ölüm” ismiyle yayınlanmıştır. Emirdağ ilçesinden Avrupa’ya olan
göçler, nesillerin Avrupa’da yaşamaya devam etmeleri, ilçede evlenecek genç
neslin azalması, düğünlerin üç günden bir güne inmesi ve salonlarda yapılması
gibi nedenlerden dolayı günümüzde Abdallar kendi mesleklerini icra
edememektedirler. Aralarında bu mesleği icra etmek isteyen kişiler de
kendilerine bu işi yapacak bir ortam bulamamaktadır. Bütün bunlardan ve son
zamanlarda yaşanan Coronavirüs salgınından dolayı Abdallar işsiz kalarak, başka
mesleklere yönelmiştir. Günümüzde Abdallar; esnaflık ve
işçiliğin çeşitli alanlarında çalışmaktadır. Bu kişilerin başka işlerde
çalışmaları onları müzikten uzaklaştırmamıştır. Asıl işlerinin yanında bir
taraftan hobi olarak müziğe ilgi duymaya devam etmişlerdir. Günümüzde
Abdallar’ın büyük çoğunluğu müziği meslek olarak icra etmeseler de, müzik
çalınabilecek her ortamda bunu icra etmeye hazır bir konumdadır…” |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
AVRUPA TÜRKLERİ - 07/01/2025 |
AVRUPA TÜRKLERİ |
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR - 03/01/2025 |
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR |
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8 - 31/12/2024 |
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8 |
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI - 27/12/2024 |
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI |
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI - 13/12/2024 |
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA - 10/12/2024 |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN - 06/12/2024 |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN |
KARAMANLI TÜRKLERİ - 29/11/2024 |
KARAMANLI TÜRKLERİ |
G 20 - 26/11/2024 |
G 20 |
Devamı |