İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU (BDT) KÜLTÜR BAŞKENTİ: LAHIÇ
21/01/2025 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği (SSCB)’nin dağılmasından sonra, Rusya liderliğinde, uluslararası bir
birlik kuruldu ve ilk etapta, bu Birliğe, SSCB egemenliği altında yaşamış olan
Azerbaycan, Belarus, Ermenistan, Gürcüstan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova,
Özbekistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Ukrayna gibi Devletler katıldılar.
Güney Osetya Savaşı nedeniyle, Gürcüstan bu Birlikten ayrıldı. Türkmenistan da
bir ara, ayrılmış, ama bilahare “Gözlemci” Statüsü ile, yine Birlik içerisinde
yer almıştır. BDT
bünyesi içerisinde Ortak Ekonomik Alan Anlaşması (OEA) ve Avrasya Ekonomi
Topluluğu (AET) oluşturulmuş olup, Topluluğun dili Rusçadır ve dönem başkanlığı
şu anda Kırgızistan tarafından yürütülmektedir. İşte bu Birlik, 2024 yılında
Özbekistan’ın Semerkand kentine verdiği, BDT Kültür Başkenti ünvanını, 2025
yılında Azerbaycan’ın Lahıç kentine vermiştir. Birlik sekreteryasının yaptığı
açıklamaya göre, aynı ünvan 2026 yılında Ermenistan’ın “Meğri”, 2027 yılında da
Belarus’un “Molodeçno” kentine verilecektir. BDT’nın bu yılki Kültür Başkenti Lahıç’ı
ben, yıllar öncekibir Azerbaycan seyahatimde görmüştüm. Seyahat günlüğümü
karıştırarak, buraya aktarmak için Lahıç için yazdıklarımın bir özetini sunmak
isterim… *** …İsmayıllı
kentinde, (otelde) sabah uyandığımda, Hüseyin Arif (Aşıklar Birliği Başkanı)’in
yeni bir şiir oluşturmakta olduğunu gördüm. Dizeleri dudaklarıyla, ama sessiz
bir şekilde söylüyor; ara sıra da parmaklarıyla, heceleri sayıyordu… Benim
uyandığımı görünce; “İrfan bey kalkın, buranın sabahı güzel olur, yitirmeyin. ”
dedi. Kalkıp giyindim Hüseyin Arif’le
birlikte aşağıya indik. Biz üç katlı, 80 yataklı otelin üst katında idik. Henüz
salonda kimse yoktu. Çıkıp yürüdük. Hüseyin Gağa (ağa) düşünceliydi; sordum,
konuşmaya başladı… “Bu Ermeniler, Garabağ meselesini ortaya atmakla Azerbaycan’da
huzursuzluk yarattılar! Azerbaycan galeyan hâlinde! Moskova, olayları
yatıştırmak için tanklar ve askerler göndermiş. Tavus kentinde halk birinci
kâtibi (kentin mülki âmiri) devirmiş! Kazak’ta da aynı şeyi yapmak istediler. 2
ve 3 Temmuz 1988 günleri bütün Kazak ayaktaydı. Lakabı İt Abdullah olan bir
kişi, halkı kışkırtıyordu. Bazı gençler ‘Ruslar Kazak’ı terk etsinler!’
sloganları atıyorlardı. Ben Kazak’a gittim; (sonradan Başbakan olan) Hasan
Hasanov’la birlikte, halkı yatıştırmaya çalıştık. Ben halkın karşısına çıkıp
‘Bir Rus’a dokunursanız, üzerinize ateş açarlar. ’ dedim. Hasan Hasanov,
Kazak’a bazı vaatlerde bulundu. Sonra birkaç bakan daha gelip halkı vaatlerle
yatıştırdılar. Eğer yatıştırılmamış olsaydı, 5 Temmuz’da Ruslar halkın üzerine
ateş açacaklardı!.” Hüseyin Arif bunları anlatırken
heyecanlanmış ve üzüntüsü ikiye katlanmıştı. Otele dönüp kahvaltıya oturduk. LAHIÇ İsmayıllı’dan sonraki hedefimiz
Lahıç kentiydi. Büyük Kafkas dağlarını bir kez daha tırmanırken son derece
tehlikeli geçitler ve uçurumlar gördük! Yalçın kayalar, tehlikeli tepeler ve
heyelan korkusu ile geçen yolculuk… Sekiz on yıl önce bu dağlarda yolculuk
etmek daha da çetinmiş ama Haydar Aliyev’in himmetiyle bir köprü yapılmış.
Yolculuk esnasında gördük ki iki dozer sürekli olarak yolu açmaktaydı… Lahıç’ı bizden evvel, Orhan Şaik
Gökyay önderliğinde, Dede Korkud sempozyumu için Türkiye’den gelen heyet
ziyaret etmiş. Makamında görüştüğümüz, kentin Valisi konumundaki Bn. Ruhi
Aleskerova, “Türk gardaşlarımızın bizi ziyarete gelmelerinden şad oluyoruz. ”
derken gözleri parlıyordu. Lahıç’ın nüfusu 1945 yılına kadar
7000 iken, 1988’de 2000’e inmiş! Halkın tamamı tipik Kafkasya Türk’ü. Küçük el
sanatı üretiminin dışında gelir kaynağı yok. Oysa Lahıç kadim bir kent; hatta
Bakü’den de Moskova’dan da eski. Vaktiyle burada 7 cami, 7 hamam, 7 su sarnıcı
ve 120 çeşit sanatla meşgul olan insanlar varmış. Şimdi ise 5 cami, 2 hamam ve
sadece 1 tane su sarnıcı kalmış. Kasabada, 7. asırdan kalma kanalizasyon
şebekesi bulunuyor. Lenin adlı sokak (şimdi bu adın
değişmiş olması lâzım) kasabanın can damarı. El sanatları ile uğraşanlar burada
faaliyette bulunuyorlar. Demirciler, bıçakçılar, bakırcılar, kalaycılar,
kazancılar vb. Yani elle yapılan zanaatlar. Lahıc'da Arnavut kaldırımlı dar
sokaklar, atölyeler ve dükkanlar tıpkı yüzyıllar önce olduğu gibi görünüyor.
Muhtemelen o zamanki gibi hareketli. Burası yüzyıllardır zanaatkarlar kasabası
olarak biliniyor. Burada yapılan 40’tan fazla el sanatı var. Ancak ününü
bakırcıları sayesinde duyurmuş. Lahıç’ın içinden, aşağıya doğru akıp
giden “Cirdiman” nehri, kasabanın önemli güzelliklerinden biri. Kasabaya egemen
“Niyat” ve “Fit” dağları ve bu dağlardan süzüle süzüle akarken oluşan “Lulo
Deresi” de Cirdiman Nehrine dökülüyor. Kasabadaki halı dokuma
atölyelerinden birini de ziyaret ettik. Günlerden Pazar olmasına rağmen, genç
ve yaşlı kadınlar harıl harıl çalışıyorlardı. Biz atelyeye girince kısa bir
mola verildi. Ben bir konuşma yaptım. Aramızdaki şairler de birer şiir
okudular. Refik Zeka’nın “Türk oğlu Türkem men” şiiri, büyük alkış topladı;
hatta kadınlardan biri, fırlayıp Refik’i öptü. İçlerinden birisi; “Ben devamlı
Türkiye’nin Sesi radyosunu dinliyorum. ” dedi. İsmayıllı’nın Valisi İmran Bey,
orada bana bir halı hediye etti. Daha sonra çıkıp bir çayhanenin önünde oturup
dinlenirken sohbeti sürdürdük. O arada tesadüfen orada bulunan Manaf
Süleymanov’la tanıştık. Manaf Süleymanov, Azerbaycan’da
tanınan ve saygı duyulan bir insan. Ünlü bir yazar ve bilim adamı. Yüreğiyle
Türklüğü yaşayan adam. Sohbete Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u fethettiği
gün okuduğu şiirle başladı. Süleymanov, 3 Mart 1912’de Lahaç’ın
Aracist mahallesinde doğmuş. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra
Bakü’ye giderek Pedagoji Enstitüsü’ne kaydolmuş. Daha sonra Neftçi Kimya
Enstitüsü’ne girip 1937’de jeolog olarak mezun olmuş. Bir süre madenlerde
çalışmış. 1939’da mezun olduğu enstitüde ders vermeye başlamış. 1942’de doktora
çalışmasını tamamlamış. “49 yıldır aynı yerde çalışıyorum. ” dedi. Bilimsel ve edebî eserler
yayımlamış. “Yerin Sırrı, 1947”, “Dalgaların Koynunda, 1956”, “Fırtına, 1960”
ve “Zirvelerde, 1970” adlı romanları ve birçok hikâyeleri bulunuyor. En ilginç
eseri ise 1984’de Azerbaycan Dergisinde yayımlandıktan sonra 1987’de kitap
bütünlüğünde yayımlanmış olan “İşittiklerim, Okuduklarım, Gördüklerim” adlı
eseri imiş ve bu kitabı iki kez basılmış ve 100 bin tiraja ulaşmış. O arada
tercümeler de yapmış. İngiliz, Fars ve Arap dillerine hâkim imiş. Reşat Nuri
Güntekin’i çok seviyor; ama “psikoloji yok” dediği, yeni Türk yazarlarını
beğenmiyormuş. “Şimdilerde Lahıç tarihini
yazıyorum. ” diyen Manaf Hoca; devamla dedi ki: ”1918 eylül ayında Lahıç’a,
Şamahı tarafından Bnb. Hayrettin Bey komutasında, ikisi çavuş, 15 kişilik bir
Türk askeri timi gelmiş. Lahıç’ta iki ev Sünni, diğerleri Şii imiş. O iki evden
birisindeki bir kadın, kendisinin de Sünni olduğunu beyan ederek oğlunun askere
alınmamasını istemiş; ama binbaşı kadını kovmuş. Nuri Paşa gelince bu askerler
kasabayı terk etmişler. ” Süleymanov’un dediğine göre, Nazım
Hikmet’in şiirinde söz ettiği devrimci Ali Bayramoğlu Lahıçlı imiş. İşte bu Lahıç, sırtını yalçın
dağlara ve “Karlıkayın Ormanı”na dayamış olan ilginç, güzel; ama ekonomik
gelişmelerden yoksun bir kasaba… Lahıç’tan İsmayıllı’ya dönüşte, Vali
İmran Mehdiyev, Hüseyin Arif’le beni arabasına aldı. İmran Bey, gerçekten son
derece mütevazı, tam bir halk adamı. Yol sohbetimizdeki şu sözlerini hemen
kaydettim: -Halkımın, beni istemediğini
anlarsam, bir gün durmaz, istifa ederim. -Bana çeşitli ülkelerden davetler
geliyor; gitmiyorum. Gidip görmek istediğim tek ülke Türkiye’dir. -Türkiye’de petrol var. Hem de çok
var. Bunu şimdi çıkarmayın. -Amerika Araplardan aldığı petrolü,
kendisini için stok yapıyor. -Türkiye’deki Ermenileri de
çıkarmalısınız. İleride bunlar çıbanbaşı olurlar. Sohbet, bu minval üzere devam
ederken “Şirinsu”ya geldik. Burası ormanlık bir alan olup ileride turistik bir
bölge olmasına çalışıyorlarmış. İmran Bey; “İlk etapta 50 villa tipi ev
yapacağız.” dedi. Burada konaklayıp
yemek yedik. İki gün boyunca tüm yemeklerde tamadalık yapan Feramez Maksudov’un
sofrayı yönetim biçimine hayran kaldım. Hem sofrada bulunan herkes için güzel
sözler söylüyor hem de herkese eşit oranda söz hakkı veriyordu. Böylelikle, masada
bulunanlar, birbirleri hakkında ayrıntılı bilgiler edinebilme imkânını
buluyorlardı. Kuşkusuz abartılı övgüler de oluyordu ama belki bu da
gerekiyordu?... Dönüş yolumuzun üzerinde şehit bir
Türk askerinin mezarı vardı. Bu askerin kim olduğunu bilmiyorlardı. Oradaki bir
köylüye sorduğumda; “Burada Türk paşası yatıyor” demişti… *** Benim yaklaşık 40 yıl önceki
notlarım, artık geçerli değildir. Zira Azerbaycan’da hızlı bir gelişme oldu ve,
benim gördüğüm Lahıç bu yıl, Bağımsız Devletler Teşkilatının Kültür Başkente
oldu. Son bir Azerbaycan seyahati daha yapabilme olanağını bulursam, mutlaka
bugünkü Lahıç’ı da görebilmeyi çok arzu ederim. “Görelim Mevlâm neyler,
neylerse güzel eyler…” |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KARDEŞ ÜLKELER ARASI EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI 2025 TURİZM BAŞKENTİ ERZURUM - 17/01/2025 |
KARDEŞ ÜLKELER ARASI EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI 2025 TURİZM BAŞKENTİ ERZURUM |
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ABDALLAR Ve Emirdağ Abdalları - 10/01/2025 |
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ABDALLAR Ve Emirdağ Abdalları |
AVRUPA TÜRKLERİ - 07/01/2025 |
AVRUPA TÜRKLERİ |
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR - 03/01/2025 |
2024 YILINDA DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR |
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8 - 31/12/2024 |
Türkiye Liderliğinde Kurulan Uluslararası Örgüt EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: D-8 |
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI - 27/12/2024 |
DÜNYA’DAKİ ATATÜRK ANITLARI |
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI - 13/12/2024 |
KÜÇÜK TÜRKMENİSTAN KURTARILDI |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA - 10/12/2024 |
Mevlâna’yı Anma Haftasında MEVLÂNA VE SULTAN DİVANİ’Yİ ANMA |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN - 06/12/2024 |
ÖLÜMÜNÜN 550.YILINDA TÜRK BİLGİN ALİ KUŞÇU’YU ANARKEN |
Devamı |