Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam169
Toplam Ziyaret938908
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
İrfan Ünver NASRATTİNOĞLU
nasrattioglu@hotmail.com
TATARİSTAN CUMHURİYETİ
11/02/2025

            SSCB Devleti Orta Asya ve Balkanlar’da bulunan Türk Yurtlarını işgal etmiş ve bu yurtlarda yaşayan soydaşlarımızı egemenliği altına almıştı!...Bunlardan Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan bağımsız Devletler olarak Dünya coğrafyasında yerlerini almışlardır ama, Kremlin’in özerklik statüsü verdiği Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Tuva, Hakasya, Yakutistan (Saka Yeri) ve Altay Cumhuriyetleri, bağımsız değildirler. Bugünkü Rusya Federasyonu coğrafyasında yer alan bu Türk Cumhuriyetlerinin yanısıra Dağıstan, Kabardin-Balkar” ve Karaçay-Çerkez Özerk Cumhuriyetleri’nde de bir hayli soydaşlarımız yaşamaktadır.       SSCB’ne defalarca seyahatlerde bulundum. Bu seyahatlerimin birisi, özellikle Tataristan Cumhuriyeti’ne idi. Bu o seyahat notlarımdan bir özet sunmadan önce, kısaca bu Cumhuriyet hakkında kısa bir bilgi vermek isterim…

***

            Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Avrupa’nın doğu kesiminde, İdil (Volga) ve Kama nehirlerinin birleştiği yerdedir. Batısında Çuvaşistan, doğusunda Başkurdistan Türk cumhuriyetleriyle komşu olan ülkenin kuzeybatısında Mari Cumhuriyeti, kuzeyinde Kirov bölgesi, kuzeydoğusunda Udmurt Cumhuriyeti, güneydoğusunda Orenburg bölgesi, güneyinde Samara (Kuybişev) ve Simbir (Ulyanovsk) bölgeleri bulunmaktadır. Yüzölçümü 87.836 km2, nüfusu 4 Milyon civarındadır. Ülkenin Başkenti Kazan olup, nüfusun 1,5 milyonuna yakın bölümü burada yaşamaktadırn.

Genelde alçak ve engebeli bir ovayla kaplı olan Tataristan’da sade görünüşlü yüzey şekilleri egemendir. Ülke topraklarının deniz seviyesinden en yüksek noktası Bögilme-Belebey platosundadır. Toprakların büyük bölümünü İdil Nehri kollarından Kama nehri sular. İdil üzerinde kurulmuş olan Kuybişev Barajı’nın gölü önemli bir kısım araziyi işgal etmiştir. Bölgede kara iklimi hâkimdir. Kışlar uzun ve sert, yazlar serin geçer. Yıllık yağış miktarı ortalama 400-500 mm. kadardır. Yağış en çok yaz aylarında görülür. Tataristan’ın büyük bölümü kara toprakla, yaklaşık % 16’sı da ormanlarla kaplıdır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır; İdil kıyısındaki taşkın ovalarında çayırlar yer alır. Ülkede Tatarlar’a Kazan veya İdil Tatarları ismi verilir. Kazan Tatarları’nın toplam sayısı yaklaşık 9 milyon olup bunun üçte bir kadarı Tataristan’da yaşamaktadır. Nüfusun % 52,9’unu Tatarlar, % 39,5’ini Ruslar, % 3,4’ünü Çuvaşlar, kalanını farklı etnik kökenli insanlar oluşturmaktadır. Halkın % 74’ü şehir ve kasabalarda, % 26’sı kırsal alanlarda oturmaktadır.

            Tataristan küçüklüğüne rağmen gerek endüstrisi gerekse tarımıyla Rusya ekonomisinde önemli bir yere sahiptir ve federasyonun en zengin ülkelerinden biri sayılmaktadır. Diğerleri gibi bu ülkenin de yer altı ve yer üstü zenginlikleri Moskova projeleriyle yatırımlara tahsis edilmekte, bu sebeple halka gayri sâfi millî hâsıladan çok az pay kalmaktadır. Tataristan topraklarının büyük bir bölümü tarıma elverişlidir. Yetiştirilen başlıca ürünler çavdar, buğday, mısır, keten, patates ve şeker pancarıdır. Ayrıca sebze ve meyve üretimi de gelişmiştir. Hayvancılık ve buna bağlı olarak mandıracılık önemli bir uğraşı alanıdır. En büyük yer altı zenginliği petrol ve doğal gazdır; yılda ortalama 100 milyon ton petrol çıkarılmaktadır. Petrol ve doğal gaz boru hatlarıyla Kazan, Gorki, Ufa, Perm, Saratov ve Sverdlovsk’a taşınır. Kuybişev Barajı’ndan elektrik enerjisi elde edilir. Ülkede endüstrinin en önemli kolları petrol, doğal gaz, kimya, petro-kimya, makine, elektronik, kereste ve gıda endüstrileridir. En önemli tesisler Kazan ve çevresi ile Kama ırmağı boyunda (özellikle otomotiv) toplanmıştır. Ulaşımda daha çok nehirlerden faydalanılır. Moskova ve İdil havzasının diğer şehirlerine ırmak limanlarıyla düzenli yolcu taşımacılığı yapılır. Ülkenin kuzeybatı ve güneydoğu uçlarından Moskova ve Urallar’a uzanan iki ana hat geçer. Birçok merkez arasında karayolu bağlantısı vardır. Kazan’da büyük bir havaalanı bulunmaktadır.

***

            Tataristan Seyahatim   

            Eski Bir Türk Yurdu Kazan Üniversitesi’nin düzenlediği Türkoloji Konferansına katılmak üzerine 06 Haziran 1992 Tarihinde, Bakü’den, yaklaşık 3 Saatlik uçuştan sonra Tataristan’ın başkenti Kazan’a ulaşmıştım. Ferit Abdulin adlı bir görevli alanda karşılayıp, Tataristan Oteli’ne götürmüştü ve 1317 No.lu odaya yerleşmiştim. Tataristan Oteli’nde restore çalışmaları vardı. Odalara TV ve buzdolabı koyuyorlardı. Hatta telefonları ve tüm mefruşatı bile değiştiriyorlardı.

            Ertesi sabah erken saatlerde kapıma vurarak beni uyandırmışlardı. Gelenlerden birisi konuklarla ilgili bir görevliydi; öteki ise İsrailli bir Yahudi! Yahudi’yi benim kaldığım odaya veriyorlardı, ama benim şiddetle itirazım üzerine başka bir yere götürmüşler ve yanıma da kimseyi vermemişlerdi. Tataristan kısa bir süre önce bağımsızlık ilân etmiş; hatta burada yaşayan Ruslar dahi, bağımsızlık lehine oy kullanmışlardı. Ama Rusya karşı çıkınca, tanıyan başka bir ülke de çıkmamıştı!...

            Kazan’a sağanak yağmur yağmış, havanın nemi de artmıştı. Odamın penceresinden baktığımda, adeta eski bir Anadolu kasabasını seyreder gibiydim. Kentin ortasından akıp giden ve İdil (Volga) ’in bir kolu olan Kazan Nehri, başkenti ikiye bölüyordu. Kazan, eski Kazan’ın dışında gelişiyordu.

            Kazan, eski bir Türk kültür merkeziydi. Gördüğüm ilk manzaraya göre, herkes birbiriyle Rusça konuşuyordu. Türkoloji ile ilgilenenler dışında, bize sempatiyle bakan da yok gibiydi!... Otelin tam karşısındaki “Nevruz” adlı restoran, Kazan’da gördüğüm ilk Türk izi idi. Ferit Abdulin’in verdiği bilgiye göre Tataristan’ın nüfusu 3.6 Milyondu ve nüfusun yarısı Tatar’dı. Kazan’da yaşayan insanların ise yarıdan fazlası Rus’tu. Tatarlar daha çok köylerde ve kırsal kesimde yaşıyorlardı. Tatarlar’ın ne Türkiye, ne Azerbaycan ve Türk Dünyası hakkında pek bilgileri yoktu. Yaptığım görüşmelerde, Azerbaycan-Ermenistan meselesi hakkında bilgilerinin olmadığını görmüş ve üzülmüştüm. İçlerinden birinin, “Karabağ Ermeniler’e verilmelidir” demesi üzerine biraz da sinirlenerek, sitemkâr sözler söylemiştim. Bunun üzerine Ferit Hakimcanov adlı bilim adamı; “bu konularda gerçekten bilgimiz yok…” demişti.

            Ayakta kalan 6-7 Camiden, sadece 3 Tanesi ibadete açıktı, ama pek cemaat yoktu. Eski Kazan’daki camide, Türkiye’den gelen iki gencin, din dersleri verdiklerini görerek memnun olmuştum. Kirov Caddesindeki “Pişen Bazarı Mescidi”ni de görmek istemiştim ama, kapalı olması nedeniyle sadece dışarıdan görebilme olanağını bulmuştum.

            Bu mahallede, Abdullah Tukay adlı ünlü Tatar şairin doğmuş ve yaşamış olduğunu öğrenmiştim. Eskiden Pazar kurulan yerde de artık büyük bir devlet binası vardı. Başka bir gün Merceni Camiine gidip, birkaç Tatar ve imam Abdülhak ile sohbet etmiştim. Bunlardan Mirkadıyan Mahmudov, köyde yaşıyordu ve savaş kahramanıydı. Merceni Camii Nasıri Sokağında bulunuyordu.

1825- 1902 Yıllarında yaşamış olan Kayum Nasıri adlı pedagog ve yazar, bu sokaktaki bir evde yaşamış ve bu nedenle sokağa onun adını vermişlerdi. Camiye adını veren tarihçi ve filozof Şehabettin Merceni de aynı sokakta, 1858-1889 Yılları arasında, caminin yanındaki evde yaşamıştı.

Kültür Evi’nde sürekli etkinlikler yapılıyordu. Bir ara, “Hoca Nastradin” adlı eseri seyretmek için tiyatrodan bilet almak istediğimde, gişe memuresi “yok” demiş, ama karaborsada, her zaman biletin satıldığını öğrenmiştim.

            Kazan’da bir restore seferberliği vardı. Tüm binalar badanalanıyor, boyanıyordu. Mevcut otellerin hepsinde de esaslı onarımlar görülüyordu.

Benim de katılacağım bilimsel kongreden sonra, 18-21 Haziran 1992 Tarihlerinde yapılacak olan “Dünya Tatarları Kongresi”ne, İstanbul’da faaliyette olan “Tümata” müzik topluluğunun da davet edildiğini öğrenmiştim. 

            Kazan’da davet edildiğim ilk ev, değerli bir bilim adamı olan Lenar Cemalettin’indi. Lenar, halkbilim uzmanıydı. Akademide bu konuyla ilgili birkaç kişi daha vardı. Lenar Tatar halk kültürü ile ilgili çok sayıda makale ve kitaplar yayımlamıştı. Bir vesileyle bizim Metin Ergün’le tanışmıştı. Söylediğine göre evine konuk olan ilk Türk bendim. Eşi İlgize hanım devlet hizmetinden emekliye ayrılmıştı. Onuncu sınıfta okuyan İlgiz adlı bir oğulları vardı. 1935 Doğumlu olan Lenar, Kazan’da olduğum süre içerisinde benimle en candan ilgilenen kişi olmuştu.

            İştirak edeceğim uluslar arası konferansın genel sekreteri olan Prof.Dr.Ferit Hakimcanov da Lenar’ın kapı komşusuydu. (Prof.Hakimcanov bizim Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi’nde birkaç yıl, misafir öğretim üyesi olarak görev yapmıştı).

            Uluslararası Türkoloji konferansı için Kazan’a, çoğu Türk yurtlarından olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerinden, çok sayıda bilim adamı ve uzman gelmişti. Türkiye’den 60 Kişi bekliyorlardı ama, gelenlerin sayısı 10’u geçmezdi. Eski Sovyetler Birliği coğrafyasından gelenler, “Yaşlar Mihmanhanası” (Gençlik Misafirhanesi)’nda kalıyorlar; batıdan (Türkiye de bu sınıfa dahildi) gelenler ise kent merkezindeki Tataristan Oteli’nde konaklıyorlardı. Batılı katılımcılar, otel ve yemekler için katılım ücreti olarak 200 Dolar ödemişlerdi. Konferans 10 Haziran’da yapılan açılış oturumundan sonra çeşitli seksiyonlarda devam etmişti. Programda beni “Dil Seksiyonuna” koymuşlardı ama; Lehar ve Ferit “olmaz, sen folklorcusun” deyip, “Folklor Seksiyonuna” götürmüşlerdi. Bildiriler Rusça okunuyordu. Zira eski SSCB’de ortak dil Rusça’ydı ve batıdan gelen katılımcıların dışında, herkes Rusça biliyordu. O akşam Yaşlar Mihmanhanasının geniş salonunda kokteyl vardı. Yiyip içenler kafayı bulunca dansa kalkmışlar ve geç saatlere kadar tepinmişlerdi. Kuşkusuz, Türkoloji Konferansı hem Tataristan, hem de Türk Dünyası için son derece önemli bir etkinlikti. Fakat sadece akademisyenler, konunun farkındaydılar ve önemini biliyorlardı. Ama ne devlet ve ne de halk ilgi göstermiyordu ve belki de haberleri bile yoktu?...

            Ertesi akşam, seksiyon çalışmalarından sonra Mirseet Sultangaliyev’in doğumunun 100.Yıldönümü münasebetiyle Tatar devlet Akademi Tiyatrosunda bir tören düzenlenmişti. Sultan Galiyev’in çeşitli yönlerinin anlatıldığı konuşmalardan sonra bir de bale gösterisi yapılmıştı.

Tarih, 11 Haziran 1992…Kurban Bayramının birinci günü. 70 yıl aradan sonra Kazan Tatarları ilk kez Kurban Bayramı’nı kutluyorlardı. İki gündür, televizyonlarda da bu bayram ile ilgili yayınlar yapılıyordu. Bu sabah da Kazan televizyonu, Kazan’daki bir camiden, bayram namazını naklen yayımlamıştı. Ayrıca bayram süresince, resmi tatil ilan edilmişti. Konuştuğum şuurlu bir Tatar genci bana şöyle demişti: “İslâma dönmeliyiz; aksi halde Ruslaşırız!...” Türkoloji Konferansı üyelerini kaldıkları otellerden toplayıp, İdil Nehri’nin, Kazan iskelesinde bekleyen iki deniz otobüsüne bindirmişlerdi. Volga adıyla da anılan bu nehir üzerinden deniz araçlarıyla, Karadeniz’e kadar gidebilmek mümkündü. Ceyhun ve Seyhun gibi, İdil de Türk tarihi için önemli bir su idi. Rahat bir yolculuktan sonra, tarihteki büyük Bulgar Devleti’nin kurulduğu yere ulaşıp, deniz otobüsünden inip karaya çıkmıştık. Burada bizi ulusal giysiler içindeki kızlar karşılamışlardı. Bu mekânda yaşayan Bulgarlar Türk kökenliydi. Sonradan bugünkü Bulgaristan topraklarına göç edip, oradaki Slavlarla karışarak, Bulgaristan’ı kurmuşlardı. Ne var ki onların boşalttıkları topraklara Ruslar yerleşmişlerdi ve şimdi de Ruslar yaşıyorlardı. Vaktiyle bu topraklardaki İslâmiyetin varlığı, yıkılmış da olsa, cami, minare ve kümbet kalıntılarıyla kanıtlanıyordu. Bir de arkeoloji müzesine dönüştürülen kilise görülüyordu. Bu kilisenin temel taşları arasında, Müslüman mezar taşları vardı!... Burada ufak tefek kazılarla yenilmeyip, esaslı kazılar yapılırsa, kuşkusuz, eski Bulgar Türk Devleti, bütün haşmetiyle ortaya çıkmış olacaktır.

            Bir Kırgızistan seyahatimde, Ravil Feyzulin adlı bir tatar şairle tanışmış ve bir süre mektuplaşmıştım. Ne yazık ki ben Tataristan’da iken, Ravil de Bursa ve Konya’da düzenlenen şiir şölenlerine katılmak üzere Türkiye’ye gitmişti. Kazan’da bir ara, bir genç yanıma gelerek, beni sormuş; aradığının ben olduğumu söyleyince, Ravil Feyzulin’in oğlu olduğunu öğrenmiştim. Sonra bir gün Ravil’in eşi Elizabeta Mihaylovna Zagidullina aramış ve buluşup, çevre gezisi yapmaya karar vermiştik. Öncelikle de doğuduğu köye gidecektik. Bir sabah kardeşinin kullandığı otomobille gelmiş ve yola çıkmıştık ki, eski askeri jeeplere benzeren araba arızalanmıştı! Sonra bir araç geldi ama, ne yazık ki o da arızalanmış, ama genç şoför biraz uğraştıktan sonra arabasını yürüyecek hale getirmişti!... Taka araba çok sarsmıştı ama, yemyeşil bitki örtüsü ve ormanlar arasından geçerken, gözlerim adeta bayram etmişti. Nihayet Urazlı  Avulu’na ulaşıp, bir eve konuk olmuştuk. Kazan Tatarları, köye, avul diyorlardı. Bu avulda bir gerçeği saptamıştım ki; eğer İslâma dönüş olmasaydı, Kazan Tatarları, tamamen Ruslaşır ve Ortodoks dinini de kabul ederlerdi. Zira, kısaca Liya dedikleri Elizabeta’nın anası da babası daTatar’dı. Onun gibi, Urazlı köyündeki insanların bir çoğu da, Rus adları almışlardı ve ne yazık ki kendi aralarında Rusça konuşuyorlardı. Oysa köydeki yaşlı Feride Hanımla, Türkçe konuşarak çok iyi anlaşmıştım. Ne yazık ki, köyün mezarlığını, ayrık otları sarmıştı! Bundan da anlaşılıyordu ki, ölülerine gereken saygıyı göstermiyorlardı. Aynı ilgisizliği maalesef, Romanya’nın Dobruca bölgesinde yaşayan Kırım Tatarlarının mezarlarında da görmüştüm!...Mezarlığı gezerken olumlu şey de görmüştüm. Örneğin tüm mezarların üzerinde taş vardı ve ölen kişinin adının üzerinde de “ay” görülüyordu…Bunun yanı sıra, yüreğimi parçalayan bir başka şey de görmüştüm. 20 yaşında bir delikanlının mezarını gördüğümde sormuş ve öğrenmiştim ki; bu genç SSCB ordusu ile birlikte Afganistan’a gittiğinde, oradaki mücahitler tarafından vurulup öldürülmüştü. Peki bu genç şehit miydi? Kuşkusuz onu vuran Afgan, Müslümandı. Tabii genç de Müslümandı ve işte kaderin cilvesiyle bir Müslüman kurşunuyla, pisi pisine hayatını kaybetmişti!...

            Urazlı’da 70 yıl önce bir mescit varmış, ama komünistler minareyi yıkıp, mescidi de klüp yapmışlar! Bir zamanlar ibadet edilen yerde, artık yiyip içiyorlar, eğleniyorlardı!... Yeni gelişmeler muvacehesinde mescidi ihya edeceklermiş ama, bunun için gerekli finansmanı sağlamaları mümkün değilmiş. Elizabeta, çok güzel bir kadındı. Televizyonda haberler sunuyor; programlar yönetiyordu. Ravil ise, şairliğinin yanı sıra, Rusça yayımlanan bir derginin de genel yayın yönetmeni idi. Oğul Almas, anladığım kadarı ile Ravil’in ilk eşinden olan çocuğu idi ve üniversitede okuyordu. Türkoloji konferansına 350 kişi iştirak etmiş ve 160 bildiri sunulmuştu. Sempozyumun başında bulunan Prof.Dr.Mirkasım Usmanov, herkesi memnun edebilmek için büyük bir gayret göstermişti. Hatta bir ara evine de davet etmişti ama, başka bir program nedeniyle bu davete icabet edememiştim. Delegelerin önemli bir kısmı, Türkçe konuşan topluluklardan gelen delegelerdi. Böyle bir buluşmanın son derece yararı olmuştu. Örneğin ben, sonraki yıllarda da karşılıklı işbirliği içinde olduğum birçok dost edinmiştim. 13 Haziran 1992 Sabahı, tüm delegeler adeta çil yavrusu gibi dağılıp, çeşitli istikametlere gitmişlerdi. Ben Bakü’den geldim ve yine Bakü’ye dönecektim. Beni Bakü’ye ulaştıracak Tupolev’e Azerbaycanlı bilim adamı Vagif Aslanov ve Hollanda’dan gelip, Ebulfez Elçibey yönetimindeki Halk Cephesi’ne bir miktar para getiren Mehmet Tütüncü ile birlikte oturmuştuk ve uçağımız, 07.40’da Kazan’dan havalanmıştı…



268 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ÇAĞDAŞ GAGAUZ EDEBİYATININ ÖNCÜLERİNDEN NİKOLAY BABAOĞLU - 18/03/2025
ÇAĞDAŞ GAGAUZ EDEBİYATININ ÖNCÜLERİNDEN NİKOLAY BABAOĞLU
Türk Devletleri Teşkilatının Turizm Başkenti CELALABAD - 14/03/2025
Türk Devletleri Teşkilatının Turizm Başkenti CELALABAD
BALKANOLOG – TÜRKOLOG PROF.DR. YUSUF HAMZAOĞLU (80.YAŞINI KUTLARKEN) - 11/03/2025
BALKANOLOG – TÜRKOLOG PROF.DR. YUSUF HAMZAOĞLU (80.YAŞINI KUTLARKEN)
ESKİ RAMAZAN’LARI ANIMSARKEN… - 07/03/2025
ESKİ RAMAZAN’LARI ANIMSARKEN…
RAMAZAN FIKRALARI - 04/03/2025
RAMAZAN FIKRALARI
KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ K.E.İ. - 25/02/2025
KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ K.E.İ.
BÜYÜK BİR KAHRAMANI ANARKEN ALİ ÇETİNKAYA - 21/02/2025
BÜYÜK BİR KAHRAMANI ANARKEN ALİ ÇETİNKAYA
TÜRK DÜNYASININ MANEVİ BAŞKENTİ TÜRKİSTAN - 18/02/2025
TÜRK DÜNYASININ MANEVİ BAŞKENTİ TÜRKİSTAN
DOĞUMUNUN 175. YILDÖNÜMÜNDE Osmanlı Tarihi Hakkında Destan Yazan Moldovalı MİHAİ EMİNESCU - 14/02/2025
DOĞUMUNUN 175. YILDÖNÜMÜNDE Osmanlı Tarihi Hakkında Destan Yazan Moldovalı MİHAİ EMİNESCU
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.111139.2678
Euro44.628744.8075
Hava Durumu