Merhaba

Ülkemiz üzerinde yine karabulutlar vardı Pazar akşamı. Ülkemiz üzerinde emelleri olan hain dış güçlerin besleyip büyüttüğü hayvanlar iş başındaydı.

Masum insanları kalleşçe öldüren bir zihniyetin, asla başaramayacağı zavallı ideallerini bu yolla gerçeğe dönüştürmeye çalışması hayvandan farksız yaratıklar olduğunun ispatıdır. Eğer bu bir mücadeleyse, kimi aşağılık sanatçı ve gazeteci bozuntularının söylediği gibi onurlu bir direnişse niye meydana çıkmayıp sinsi bir sırtlan gibi davranıyor bunlar. Çünkü bunlar sırtlan bile değil. Çünkü bunlar kendilerine destek veren bozuntular gibi şeref ve onurdan yoksun, vatan kavramından ve insan hayatının yüceliğinden habersiz haysiyetsiz bir güruhtur. Yiğitlikten nasibini almamış bir yılan bir çiyan sürüsüdür. Masumları vahşice katlederek bir yere varacağını sanan adi piyonlardır. Bunlar; kendilerine siyaset etme ve insan olma şansı verilen adilerin kuytularda gizlenen asıl görüntüsüdür. Hayatları insan gibi değil hayvan gibi gebererek son bulmaya doğru giden cani ruhlu şerefsizlerdir. Bunlar Can Dündar’ın izmariti yere atmayan yoldaşlarıdır. Bunlar Can Dündar kadar hain ve şerefsizdir. Bunlar Levent Üzümcü denen yaratığın desteklediği, Mustafa Altıoklar adli sefilin içine girdiği sürüngenlerdir. Sürünmeye ve gebermeye mahkûm bu yaratıklar Cüneyt Özdemir lüzumsuzunun sevimli göstermeye çalıştığı, istikbali “leş” olmak olan insanlık dışı maşalardır.

Bunlar hayatları boyunca hiçbir şey olamamanın kaderleri olduğunu bile anlamaktan aciz kullanışlı vahşilerdir. Bunlar tarihleri bile olmayan, hep başkalarının amacına hizmet etmiş, kimliksiz ve kökensiz pisliklerdir. Ayakta ölmeyi bilmeyen, hep sürünen, yeraltında ve mağaralarda yaşayan, yakalandığında aman dilerken köpekleşen şerefsizlerdir. Bunları koruyan kollayan finanse eden Avrupa ve ABD gibi gerçek birer domuzdurlar. Pisliklerinin içinde boğulan, hayvan barınaklarında sefilce yaşayan ve kendini ne için patlattığını bile sorgulamayan akıldan yoksun zavallı sefil bir mahlûk türüdür. Bu bir değerlendirme yazısı değildir sevgili okurlar. Bu bir isyanın dikkatli olmaya çalışarak dile gelmiş halidir. Burada yazdıklarım, aslında söylemek istediklerimle kıyaslandığında çok temiz kalıyor. Bu ülkede 32 yıldır insan hayatına kasteden ve bu yolla kendilerine bir toprak edineceklerini zanneden ve sonunda bir leş olarak sürüklenip bir çukura atılan bu ülkenin toprağından payına düşen de o çukurun üstüne atılan birkaç kürek olan aciz bile olmayan adilere söylemek istediklerimin sansürlenmiş halidir bu yazı. Artık ben az söyledim. Siz çok anlayın. Birbirimizi anlıyoruz aslında

Bütün bu karanlığın içinde güzel şeylerde oluyor. İlçemizde özel bir bankada çalışan Hakan Acer kardeşimiz ilk kitabını yayınladı. Bana da bir tane imzaladı sağ olsun. Kitabı henüz okumadım. Önsözden ve internetteki tanıtımlardan anladığım kadarıyla darbe yıllarını fon alarak bir eski zaman öyküsü anlatmış. İçinde annesi olan bir roman yazmış. Kendisini tebrik ediyorum. Kitabın adı Mor Binlik. Uygun fiyatla satışta. İmkânınız varsa bu kitabı almanız belki de yazarımıza yeni bir kitap yazması için şevk ve heyecan verecektir. Kim bilir belki de çok sonra “ben onun ilk kitabını imzalatmıştım ”diyebileceğiniz tanınmış bir yazarın kariyerinin basamaklarına ilk harcı koyanlardan olursunuz. Bu konuyla birlikte benim de düşünce aşamasını hiç geçemeyen kitap yazma isteğim biraz daha canlandı. Önümüzdeki yılın iyi ve güzel günler getireceği inancının yanına kitap yazacağım yıl olacak ibaresini de ekleyeyim. İlerleyen günlerin ülkemize aynı acıları yaşatmayan, ölümlerden uzak, refah ve bolluk müjdeleri vermesini dilerken, acımızı artıran saldırıda hayatını kaybeden evlatlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına büyük sabır diliyorum. Sağlıcakla kalın.