Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi66
Bugün Toplam675
Toplam Ziyaret858593
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
Muhsin MANAV
muhsin33_1@hotmail.com
ZAMAN GEÇİYOR
21/12/2016
Merhaba;
Zamanın Kısa Tarihi isimli bir kitap yazmıştı Stephen Hawking. Bu kitabın anlattıklarıyla ilgilenmiştim belli bir süre. Neticede yazar bir Fizik dehasıydı. Ben de fizik öğrencisi. Yani ortak noktamız bile vardı. Zaman, kısa ve tarih kelimeleri yan yana gelince pek anlamsız duruyor aslında. Zaman belirgin olmayan anlatımlarla tanımlanırken, ne zaman başladığına dair kesin bir şey söylenemeyen bir kavramdır. Kısa kelimesi ise bir niceliktir. Ve her nicelik gibi göreceliliğin etkisine savunmasızdır. Tarih ise hemen eskiyi çağrıştırır. Zamanın bir tarihi var mıdır acaba. Düşündüğümüz zaman, başlangıcı yoksa sonu da yoktur gibi düz mantık bir sonuca ulaşabiliriz.
Bu şekilde hala izaha muhtaç bir kavram olan zaman içinde çok kısa da olsa var olduğumuz hayatın yok edicisidir aslında. Zamanla olur deriz. Zamana bırak deriz. Zaman her şeyin ilacıdır deriz. Biliriz ki zaman her şeyi yener. Çünkü ne acıdır ki zamanın bir ömrü yoktur. Zamanla alışırız. Örneğin yokluğuna dayanmakta zorlandığımız her kayıp geçen zaman içinde unutulmuş olur. Unuttum dediğimiz şey alışkanlıktır aslında. O her duygumuzu ağır yaralayan kayıptan doğan acıyla yaşamaya alışırız. Bu zamanın ilaç olduğunu mu gösterir, yoksa alışkanlıklara açık bir ruhumuz olduğunu mu? Tartışılır, belki de zamana bırakmakla en iyisini yaptık zannederiz. Ya peki zamanın ruhu varsa ve o da bize bıraktıysa asıl ilaç kimdir. Doğrusu elbette bilinmez ama zamanı değerlendirebilme şansımız bizi olmak istediğimiz şeye planladığımız aralıkta götüren bir beceridir.
Zaman sadece birazcık zaman diye başlayan şarkı, acıların son bulduğu bir tarihin gelmek üzere olduğunu söyler. Geriye doğru hiçbir yolculuktan söz edilmezken gelecekte her şeyin iyi olacağı temennisi giderek gerçekliğe yaklaşmış bir vurgu havasına girer. Oysa bu gün de geçmişteki her hangi bir günün gelecekte iyi olacak diye gösterdiği bir gün değil midir. Bu sebepten hayat dediğimiz şey; biz gelecek için planlar yapıp dilekler dilerken başımızdan geçenlerdir. Ve bu hayattan edindiğimiz deneyim ise yediğimiz kazıkların bileşkesidir.
Hayat denilen kısa bir süre var olduğumuz bir boyut trafiğidir aslında. Şöyle düşünün; Zaman dediğimiz şey başı ve sonu olmayan upuzun bir çizgidir. Üzerinde bugünün teknolojisi ile ölçülebilen mili saliseden çok daha küçük birimler vardır. Yani saniyenin % 1 olan salisenin 1000 de birinden bile küçük birimler. Bizler olduğumuz yerde ve her yerdeyiz. Şöyle ki; bu yazıyı yazmaya başlarken ilk harfi yazdığım an o zaman çizgisinin üzerinde ve o anı sonsuza dek yaşıyor. O anı bir sonraki ana taşımak mümkün olmadığı için hep orda ve hep onu yaşıyor. Bu bütün anlar için böyle. Mesela şu anda o çizginin üzerinde bir yerde dinozorlar yaşıyor. Bir yerlerde 2. dünya savaşının küçük bir çatışması yaşanıyor. Zaman üzerinde yaşanan her an yaşandığı anı simgeleyen zaman birimi üzerinde sonsuza dek aynı şeyi yaşıyor. Bir tekrarlama duygusu oluşmuyor. Çünkü o an zaten o kadar. O an yaşanırken bir sonraki an da yaşanıyor. Ve günümüz ve günümüzden yüzyıllar sonrası da zaman çizgisi üzerinde yaşanıyor. Bu yüzden zamanda yolculuk mümkün olsaydı şeklinde başlayan teorilerin hepsinde geçmişe giderseniz kendinize rastlayacağınız ve unun paradoks oluşturacağı söylenir. Eğer kendinize rastlamanız mümkünse az önce anlatmaya çalıştığım gibi o an orada yaşanmaya devam ettiği içindir. Zaman durağan ve yol alan insan olsaydı geçmişe gittiğinde kendine rastlamazdı değil mi? Bir de zamanda geri gidip bugün olan kötülüklerin kaynağı olan insan ya da olayları yok edersek gelecek daha güzel olur gibi bir ütopya vardır ki en uçuğu budur. Şöyle ki; Bundan yüzyıl sonra yaşayan insanlar belki de bu zamanda yolculuğu buldular. Buldular diyorum çünkü teoriye göre 100 yıl sonrası da o zaman çizgisinde yaşanıyor. E o halde oradaki insanların çoktan geçmişe gidip bütün kötülükleri yok etmiş olması gerekmez miydi? Belki 1000 yıl sonraki insanlar yok etmiş olmaz mıydı kötülükleri? Bu soruların henüz cevabı yok. Ama benim iki tahminim var. Birincisi 1000 yıl sonra bile zamanda yolculuk hala mümkün olamadı. İkincisi ise mümkün oldu ama insanlar şimdikinden daha kötü oldular ve geçmişteki kötülükleri yok etmeyi hiç düşünmediler. Her neyse sevgili okurlar; zamanın bize ayırdığı parçayı kötülüklerin az, iyiliklerin çok olduğu bir dünya için; olmadı kendimiz ve çevremizdekilerin hayatı için çabalayarak harcarsak, emin olun kısa ömrümüzden çok daha uzun bir ölümsüzlüğümüz olur ölümden sonra.
Afiyet Olsun



2469 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ESKİDENDİ - 29/06/2022
ESKİDENDİ
FAŞİZMİN YALDIZLI CİLASI - 08/06/2022
FAŞİZMİN YALDIZLI CİLASI
UCUBELERİN MAYIS DANSI - 01/06/2022
UCUBELERİN MAYIS DANSI
BİDON UMUDU - 25/05/2022
BİDON UMUDU
ZEKİ MUHALEFETİN ÖZELLİKLERİ - 18/05/2022
ZEKİ MUHALEFETİN ÖZELLİKLERİ
OSMAN GEZEMEZ OLDU - 27/04/2022
OSMAN GEZEMEZ OLDU
SOYLU BİLGE - 30/03/2022
SOYLU BİLGE
RETİNA MESELESİ - 09/03/2022
RETİNA MESELESİ
ŞUBAT YAZISI - 02/03/2022
ŞUBAT YAZISI
 Devamı